O HAYVAN -2

Dedik ki, bu milletin bir kısmına o hayvan önce sevdirildi sonra yedirildi.

Yıl 1927.

Tek partili dönemin gedikli Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Bey ( o tarihte soyadı yoktu. Sonradan “Aras” olacak) 23 Ağustos 1927 tarihli The Times gazetesinde şunları söylüyor; “Domuz çok güzel bir gıdadır. İslam bunu yasaklamış fakat bu fikir eski nesille birlikte yok olacaktır. Yıllarca pis diye korkulan domuzu artık genç nesillerimiz yiyebiliyor. Bu reformu halkımız gönüllü kabul etmiştir”.

Tevfik Rüştü Bey “halkımız” derken kimleri kast ediyor bilmiyoruz. “Gönüllü” dediğine göre acaba bunu nasıl tespit etmiş Bay Tevfik Rüştü Bey?

Referandum mu yapmış?

Yoksa anket mi?

Neyse 1941 yılına gelelim. Bay Tevfik Rüştü Bey’in “reformu” Bursa Karacabey Harasındaetle kemiğe bürünüyor ve o hayvanlardan 239 tanesinin satışı yapılıyor.

1944 yılında Karacabey Harasının Sığırcılık şubesi bünyesinde “Domuzculuk kolu” açılıyor.

O hayvan ile ilgili olarak kitaplar yazılıyor.

Mesela 1945’de Vedat Pınar imzasıyla yayınlanan “Domuz Yetiştirmek” isimli kitap bunlardan biriydi.

Bu kitabın kapağındaki şu ifadeler çok manidardır; “Memleketimiz için önemli bir dava”.

Bu önemli “dava” Bay Tevfik Rüştü tarafından 1927’de ifade edilmişti.

Şimdi diyelim ki, tek partili dönemde “şöyle oldu, böyle oldu” fahiş hatalar yapıldı. Göstermelik seçimlerle 1946’ya kadar gelindi. Bu tarihte milletimiz bir hamle yaptı fakat sandık oyunlarıyla 1950’ye kadar “çok partili” görünümlü tek parti devam etti.

1950’de millet “dur” dedi.

Millet kime “dur” dedi. Milletin ensesinde boza pişiren zihniyete “dur” dedi 1950’de.

1950’den itibaren her on senede bir darbe yapılarak milletin “dur” dediği zihniyet, orduyu kullanarak “dur” dese de düşe-kalka 2000’li yıllara kadar geldik.

Aslında bahsimiz darbeler değil ama günümüze gelmek için bu aradaki safhayı kuş bakışı fotoğraflamakta fayda var.

Hızlı bir şekilde 2002’ye gelelim.

Yeni bir iktidar idareye geldi. Bu yeni iktidar yönetime geldikten dört sene sonra resmi gazetede bir karar yayınlandı.

Yani 2006 yılında o hayvan eti “kasaplık et” kapsamına alındı.

Şimdi soruyorum;

1927 yılında Bay Tevfik Rüştü’nün “Yıllarca pis diye korkulan domuzu artık genç nesillerimiz yiyebiliyor. Bu reformu halkımız gönüllü kabul etmiştir” sözü 2006’da hayata geçti geçmedi mi?

2006’da ülkeyi idare edenlerle 1927’de iktidarda olanlar halef-selef mi?

Ben şunu söylemiyorum; Bu ülkede o hayvanın etini yemek isteyenler varsa bu, kendi tercihidir.

Biz buna karışamayız. Karışmaya hakkımız yok.

Ama 2006’da o hayvanın etini “kasaplık et” haline getirmek 1927’de Hariciye Vekili olan Bay Tevfik Rüştü ile aynı hissiyatta olduğunu gösterir mi göstermez mi?

2006’da o hayvanın “kasaplık et” kapsamına alınması Bay Tevfik Rüştü’nün “domuzu artık genç nesillerimiz yiyebiliyor” sözünün hayata geçirilmesi değil mi?

Akıllarını kiraya vermeyenlere soruyorum;

Sizin aklınız cebinizde mi?

Cüzdanınız damı?

Hangi bankada?

Merak edenler varsa 7 Temmuz 2006 sayılı resmi gazeteye bakabilirler. İnternetten girerseniz kolayca intikal edebilirsiniz.

O hayvanın eti “kasaplık et” kapsamına alınınca “Domuz” çiftlikleri kurmak isteyenlere kredi verilmeye başlandı.

Hatırlatmak isteriz ki, o hayvanı Müslümanlar yemez.

O hayvanın kesildiği bıçakla kesilen diğer etler de yenilmez.

Can boğazdan gelir.

Neyle beslenirseniz siz osunuz.

Biz Müslümanız o hayvanı yemek istemiyoruz.

Gıda sektöründe o hayvandan imal edilen jelatin, hazır dondurma, jöle, krema, hazır yoğurt vsgibi mamullere hiç girmiyorum.

Bu husus devasa bir başlıktır.

Bir gıda mühendisimiz “Ben domuz eti yemedim diyen bir büyük domuz götürmüştür" diyor.

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Müslüman halkımıza “sevdirilmeye başlanan ve nihayet 2006 yılında “kasaplık et” kapsamına alınan o hayvandan uzak durmak artık ferdî bir tedbir olmuştur.

Hassasiyeti olan fertler yediklerine dikkat etmek durumundadır.

Ne yapalım, bu devlet bizim bir de böyle gerçek var ortada.