İnternetin hızla hayatımıza girmesiyle tüm ana sistemimizin allak bullak olduğu kanaatindeyim artık. Ne sınırlarımızı koruyabildik ne de sınırların dışına kendimizi çıkarabildik tam anlamıyla.

İnternetin hızla hayatımıza girmesiyle tüm ana sistemimizin allak bullak olduğu kanaatindeyim artık. Ne sınırlarımızı koruyabildik ne de sınırların dışına kendimizi çıkarabildik tam anlamıyla. Bir sanal sarmalın içinde hapsolduk adeta. İnternetle var olduğumuzu o yoksa hayatın olmadığını sanıyoruz. Düşünsenize an itibariyle tüm bağlantıların koptuğunu ve bir daha interneti kullanamayacağımızı, galiba benim gibi birçok insan sudan çıkmış balığa döner. Sudan çıkmış balığında sonu malum. Haksız mıyım?

Tabi ki internet işimizi kolaylaştırdı kolaylaştırmasına bunu asla yadsıyamayız. Fakat; burada dikkat etmemiz gereken en önemli nokta faydası mı çok zararı mı çok bunu irdelemeliyiz. Burasına özellikle odakları çekmeliyiz.

Biz insanoğlu ne yazık ki kararında durmayı bir türlü beceremiyoruz. Ya tam yerin dibine iniyor ya da tam göğe çıkıyoruz. Bir türlü yeryüzünde denge kurmayı denemiyoruz. İnternet işimizi kolaylaştırmak için çok büyük bir nimetken aynı zamanda insanlığımızı zedelemek içinde büyük bir silah. Ki bizler nimet kısmından istifade edip en güzel şekilde onu kullanırken, silah kısmıyla da kendimizi vurmaktan geri durmuyoruz. Kendi sonumuzu hazırlamak için hep birlikte kolları sıvamış durumdayız. Gencinden yaşlısına kadar istisnasız bu uğurda çalışıyoruz.

Bu arada en çok şikayeti de yine biz ediyoruz. Nerede bu insanlık? yaygaralarıyla ağıtlar yakıyoruz durmadan. Nerede bu insanlık?

Bağırmaya gerek yok? Hepimiz nerede olduğumuzu biliyoruz. Yani İnsanlığın nerede olduğu açık ve net belli. 'İnternette'. Hep birlikte ordayız artık. Sosyal medya araçlarımızla hepimiz tüm gerçekliklerimizden sıyrılarak (belki de kendimizden kaçıyoruz) nefeslerimizi burada alıyoruz.

Malum şehirlerde nefes alacak yerler kalmadı kalsa da azaldı, çocukların sokaklarda oynadıkları da yok, zaten eskisi gibi oynayacak sokaklarda yok. Bir zamanlar yüksek yüksek tepelere ev kuranlar şimdi şehirlerin hatta köylerin ortalarına evleri diktiler. Zaten internet var, evden dışarı çıkmaya da gerek yok dediler. Yerinden kalkmadan verdikleri siparişler de evlerine geldi. Daha ne olsun oh. Şimdi işlerde evden halledilir oldu. Daha ne olsun.
Ama atladığımız en önemli nokta şu ki. Bunu artık ne olur hep birlikte görelim, kimse mutlu ve huzurlu değil. Olsak da çok kırılgan, inişli ve çıkışlı, uzun vadede sürdürülebilir değil. Gelip geçici mutlulukların dahi hasretindeyiz.

Sanal kalabalıklar içinde yalnızlık çekiyor, gerçekle hayal arasında gidip geliyoruz hep birlikte.
Tepki verilecek olaylara tepkisiz, tepki verilmeyecek olaylara tepki veriyoruz. Neyi neden nasıl yaptığımızı düşünmeden hareket etmeye başladık. Sorgusuz sualsiz bir hayatın girdabına soktuk kendimizi.

Alt veya üst komşumuzun ne derdi olduğu ile ilgilenmek yerine dünyanın bir ucundaki insanların hayatlarıyla uğraşıyoruz. Kendimiz için yapmak yerine başkalarına güzel görünebilmek için yapıyoruz yaptıklarımızı. Güzel bir manzaranın tadını doyasıya izlemek yerine fotoğraflamayı tercih ediyoruz. Neden bir an önce sanal alemde paylaşalım. İçtiğimiz kahveden yediğimiz yemeğe, gezdiğimiz yerlerden başarılarımızı göstermeye, mutluluğumuzdan hüznümüze kadar sanal alemde yaşamayı tercih ediyoruz. Gerçek de ise paylaşmaktan kaçınıyor, etrafımızda kimsenin kalmadığını fark edemiyoruz. Sanalda kalabalıklar arasında, gerçek de yalnızlığımızla baş başayız.

Artık kendimize dur diyelim. Bir karar verelim, internette vakit geçirmeyelim demeye kimsenin hakkı yok, bunu bende diyemem kimseye. Sınırlayalım. Kendimize dönelim. Şunları yapalım. Ölmediğimiz her an nefes aldığımızın farkına varalım, şükredelim nefesimizi verene. Yanımızdakilere daha çok sarılalım. Görmeden sevdiklerimizi, güne başlamayalım. Eğer uzaktaysalar araşalım, seslerini duyalım, görüntülü konuşalım. Daha çok doğada vakit geçirelim. Ellerimize toprak alalım, kokusunu içimize çekelim. Çıplak ayaklarla toprağa basalım, her yerimize çamur bulaştıralım.

Gökyüzünü seyre dalalım. Gökkuşağını görmeye çalışalım.
Hayvanlara sarılalım, onları sevelim, onlarla vakit geçirelim.
Az yiyelim, çok hareket edelim.
Az uyuyalım, çok okuyalım.
Az şikayet edip, bol şükredelim.
Sinemaya, tiyatroya, konserlere de vakit ayıralım. Bunu esnek plan dahilinde yapalım.
Deniz, göl, nehir kenarlarında dolanalım.
Bazen de yağmur altında bile isteye sırılsıklam olalım.
Cep telefonunu gün içinde ihtiyaç dışında kullanmayalım. Hatta sabah bir akşam bir saat tamamen yanımızdan uzaklaştıralım. Yattığımızda odamızdan uzaklaştıralım.
İnterneti de ihtiyacımız dışında kesinlikle kullanmayalım.

Velhasıl, kendimize, özümüze, bize dönelim. Ne dersiniz?

Tüm okurlarıma sağlık, huzur ve mutlulukla yoğrulan şeker tadında bir bayram diliyorum. Bayramınız mübarek olsun. Küçüklerimin gözlerinden, büyüklerimin ellerinden öperim.

Sevgi ve Muhabbetle,