Neo-Müstemleke

Osmanlı dünyanın en geniş nehirlerinden biri olan Tuna üzerine 5 günde köprü yapıp askerini karşı geçirmişti. Sava nehri üzerinde 9 günde köprü yapmıştı. Drava Nehri üzerinde 10 günde köprü kurmuştu. Prut nehri üzerinde 13 günde köprü yaparak karşı geçmişti. 27 km uzunluğundaki Kars Kalesini 27günde inşa etmişti. Yavuz Sultan Selim 140 bin kişilik ordusunu, 2500 kilometre yürüterek Çaldıran’da savaşa dahil ederek zafer kazanmıştı. Yine Yavuz Sultan Selim dünyada kimsenin muvaffak olamadığı Sina çölünü ordusuyla 13 günde geçmişti. Birinci Dünya Savaşında bu çölü, motorlu vasıtalarla Allenby, 11 günde geçebilmişti.

Şimdi sormak istiyorum;

Türk milletini maziden koparmak isteyenler yakın tarihte oldu. “Ben Türküm” diyenler hangi sebeple atalarımıza şifa bulmaz düşmanlık ederler, izahınız var mı?

Atalarımız İslam ile müşerref olmuşlardı. Müslüman atalarımız adalet anlayışını merkeze alarak (şimdilerde adalet kavramı da kirletilmeye başlandı) dünyaya nizam vermişlerdi. Atalarımızın enerji aldığı İslam’ın unutturulduğu dönemlere ve o dönemlerin despotlarına prestij yapmak, Anadolu’yu bize tevdi eden Alparslan’ın ruhunu muazzep etmez mi?

Bize, dünya ve ebedî âlemimizde saadetler kazandırdığına ve kazandıracağına iman ettiğimiz yüce İslam dinine, “itikad-ı sakime” diyen Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt ve emsali kişileri baş tacı yapmak senin kanına dokunmuyor mu ey Türk !

Öyleyse, nikâhın müftüler tarafından icra edilmesi hususunda kafa karıştırıcı bir sürü soru soracağına, Müslümanların 1926 yılından beri gayriresmi olarak tatbik etmek mecburiyetinde kaldıkları bu meselenin tatbiki hususunda imal-i fikr etmek daha şık değil mi?

Bu ülke bizim değil midir?

Bu halk sömürge midir?

Lozan tartışmaları sırasında öğretim üyesi olduğu ifade edilen birisi “Zaten karar vermişlerdi. Kıbrıs’ı alacaklardı. Batı Trakya’yı alacaklardı vs” diyor. Adam, adeta İngilizlerin temsilcisi rolünde. Demiyor ki, “istedik, fakat alamadık”. Bu sözü söylemiyor, söyleyemiyor.

Nikah meselesinde de öyle.

Bir kısım mürekkep yalamış zevat, adeta Türk milleti sömürge mevkiine indirilmiş gibi görüyor.

Öyle anlaşılıyor ki, zihinler idlal olmuş.

Tekrar ifade edelim, bu ülkede herkes Müslüman olmak mecburiyetinde falan değildir. Ama herkes gayrimüslim olmaya da zorlanamaz.

Bırakın insanlar hür iradeleriyle inandıklarını ferdî bazda yaşasınlar. Devlet de buna muzahir olsun.

Bu milletin parasıyla tahsil yapmış olan ve adı Ahmed, Mehmed, Mustafa, Ayşe, İsmet, Mahmud vs olanlar hiç olmazsa milletin hissiyatına tercüman olsunlar..

Adı Hans ve Coni olanların milletimizin temel değerlerine olan düşmanlıklarını anlarım.

Ama “bizimkilere” ne oluyor?

İşte temel problem burada. Yani adı bizden fakat özünde Hans ve Coni anlayışı olanlar meselesidir, bizim ikiyüz yıldan beri yaşadığımız dram. .

Biz bu anlayışa “neo-müstemleke” diyoruz.