Nedir terörizm ve kimdir terörist? Sorusu, sanırım hem daha anlamlı ve hem de daha bütünsel olacaktır diye düşünüyorum.  Kavram, ana hatları itibarıyla bir güvenlik ve sosyolojik bir içerik taşıyor olmasına rağmen siyasi olarak daha bir ete kemiğe bürünmüşlüğü dolayısıyla ortak bir terör ve terörist tanımı yapılamamaktadır.

Nedir terörizm ve kimdir terörist? Sorusu, sanırım hem daha anlamlı ve hem de daha bütünsel olacaktır diye düşünüyorum. Kavram, ana hatları itibarıyla bir güvenlik ve sosyolojik bir içerik taşıyor olmasına rağmen siyasi olarak daha bir ete kemiğe bürünmüşlüğü dolayısıyla ortak bir terör ve terörist tanımı yapılamamaktadır.

Bu anlam da daha yalın, açık, çarpıcı ve kanatıcı bir tanım yapacak olursak eğer Fransa'nın terör tanımı Amerika'ya, İngiltere'nin tanımı İtalya'ya ve Türkiye'nin tanımı Rusya'ya uygunluk göstermemesi dolayısıyla birisinin terör diye tanımladığı bir başkası için bulunmaz bir dost olabilmektedir.

Ülkelere göre tanım ve yaklaşımlarda ki fark bu kadar büyük ve anlaşılır olmanın çok uzağına düşünce, bir devletin terör dediği bir yapılanmaya bir başka devlet her türlü desteği vermekten yana imtina etmemektedir. Zira mesele güvenlik olmanın çok ötesinde siyasi ve dolayısıyla devletlerin kendi hegomanist ve emperyal tavır, tutum ve çıkarlarına göre bambaşka boyutlara evrilmektedir.

Meselenin özü salt çıkar salt sömürü ve tahakküm üzerine kurgulanmış olduğu içindir ki Dünya global bir terörizm içerisindedir. Her ülke kendi çıkarlarına hizmet eden teşekkülü oluşturmayı bir hak gibi görürken, aslın da bir diğer taraftan Dünyayı terörize etmektedir.

Öyle ki terörist gurupların isimleri dahi yavaş yavaş değişime tabi tutularak '' paramiliter '' yapılar olarak telaffuz edilmekte ve olay daha bir çirkin boyuta taşınmaktadır.

Bütün bu açıklamasını yaptığımız tutarsızlıklar, ortak paydasızlık ve fikirsel çatışmaların ortadan kalktığını ve tüm Dünyanın mutabık kaldığı bir tanımlamanın kabul gördüğünü varsaysak dahi, bu kez de uygulanabilirliği boyutun da önemli sapmalar meydana gelecektir.

Her devletin kendine özgü bir çıkarı ve çıkar tanımlaması ve buna paralel bir de devletlerin güçleri, uygulamanın ne kadar geçerli olup olmadığını belirleyecek çarpıcı bir durum olarak karşımıza çıkacaktır.

Bütün dünyanın mutabık olduğu terör ve terörist tanım ve yapılanması şayet ABD'nin çıkarlarına gölge düşürüp halel (!) getiriyorsa eğer, ABD'ye yaptırım uygulayacak kurum, kuruluş ve güç nerde ve kim tarafından devreye sokulacaktır?

1945 yılından beridir AB'nin İsrail için çıkardığı sayısız yaptırım kararlarından bir tekinin dahi uygulanmamış/ uygulanamamış olması da bahsini yaptığımız güç ve onun pervasız, ahlaksız, ilkesiz ve edepsiz kullanılıyor olmasından kaynaklanmaktadır.

Dünyanın ortaklaşa aldığı gerek hukuki ve gerekse idari yaptırım kararları sadece ama sadece zayıf, güçsüz ve gelişimini tamamlamamış ülkeleri kapsadığı ve bunun haricinde kalan ülkelerin herhangi bir yaptırıma tabi tutulmadığı/ tutulmayacağı da son iki asrın defalarca ve en acı şekilde tanığı olduğu olaylar cinsindendir.

İşte yukarı da bahsini yaptığımız fikirsel kaos, Güney sınırlarımız da da kendisini en açık şekilde göstermekte ve bir türlü ortak dil, tanım ve uygulama, sahaya sürülememektedir. Bunun sonucun da müttefik sayılan ve birbirini de böyle gören ülkeler arasında bile önemli ayrışmalar yaşanmakta, aynı konu üzerinde bir müttefik ile ittifak bir başkası ile gayya kuyusu ayrımlarına düşmekteyiz.

Oysa terörizm ve terör tanımlamasının siyasi ve sosyolojik zorluğundan kaynaklanan bir sıkıntı olmanın çok daha ötesinde çıkarcı, emperyal ve sömürü üzerine bir siyasetin uzantısının dışavurumundan başkası değildir.

Büyük, gelişmiş ve güçlü ülkelerin çıkar anlayışı ve uygulaması ile küçük, güçsüz ve gelişimini tanımlayamamış ülkelerin çıkar tanımı ve dolayısıyla terör tanımı önemli farklılıklar göstermekte ve bu farklılıklar saha da tam bir can yakıcı formlara dönüşerek uygulanmaktadır.

Güçlü ve gelişmiş bir tek ülke topraklarında dahi kalıcı, sarsıcı ve yerleşmiş bir terör yapılanması ve eylemlerinden söz etmek neredeyse imkansızdır. Ama bu durum güçsüz ve gelişmemiş ülkeler söz konusu olduğunda, adeta kaderiymiş gibi günün yirmi dört saati terörist ve eylemleri ile her türlü huzur ve emniyeti talan edilmektedir.

Hülasa !

Mesele terör ve tanımlanması değildir, olmamıştır ve olmayacaktır da.

Ne kadar üretiyorsunuz ?

Ne kadar pazarlıyorsunuz ?

Ne kadar kendi kendinize yetiyor ve ne kadar sanayi ve askeri gücünüz var ise işte o kadar terör ve terörist tanımlayıcısı belirgin ülke oluyorsunuz.

Bu verilerden hareketle kendi kendimize not verelim mi !?

,