NEDEN EVET?

Batılı ülkeler, bizim gibi gelişme yolunda olan ülkelere demokrasiyi bir çözüm olarak sunmakta, hatta demokrasiyi benimsemeyen ülkelere demokrasiyi yerleştirmek için ordular göndermektedirler. Bu durumda biz demokrasinin batı sömürü düzenin bir aracı olduğunu düşünüyoruz. Bu iddiamıza bakarak demokrasiyi yok saydığımızı düşünmeyin. Bizim talebimiz kendimize özgü bir model oluşturmaktır. Batının dayattığı değil. Batılı devletler, üçüncü dünya dedikleri kendileri dışındaki tüm coğrafyanın iyiliği için mi bu sistemi dayatmaktadır? Tabi bu iddia inandırıcı gelmemektedir.

Başka ülkelere demokrasiyi bir din olarak dayatan batılı devletlerin birçoğunda başkanlık, krallık ve meşruti yönetim olduğu gibi, sistem zayıf iktidarlara fırsat tanımamaktadır. Ama kendileri dışındaki ülkelere dayattıkları demokrasi ve parlamenter sistem zayıf yönetimlerin ve dışardan müdahalenin oluşmasını sağlayan bir yapı sunmaktadır. Ayrıca batılı devletlerin iç yapılarına dışardan herhangi bir emperyal güç müdahale etmemektedir. Yani batılı devletler kendi aralarında bir dayanışma ve birlik içerisindedirler. Tüm müdahaleleri batılı devlet dışına yöneltmişlerdir. Aralarındaki bazı savaşlar ise geçici bir ara dönem olmuştur.

Batılı devletler; demokrasi kanalıyla batı uygarlığı dışındaki ülkelerde zayıf iktidarlar oluşturmaktadırlar. Çünkü demokrasinin olmazsa olmazı seçimlerdir. Seçimler de kitlelerin manipüle edilmesi, reklam ve tanıtım aracılığıyla olmaktadır ki bu alandaki tüm iletişim araçları batının elinde olduğundan istedikleri kişileri iktidara taşımakta, karşı oldukları kişileri halkın nezdinde küçük düşürmektedirler. Bu durum, iktidara gelenlerin batının dayatmalarına rıza göstermesine yol açtığı gibi, batının devşirdiği bir elit tabakanın sürekli yönetime gelmesine yol açmaktadır.

Batı yetiştirdiği veya içimize yerleştirdiği bu elit tabaka kanalıyla doğrudan yönetmekte ve sömürge haline getirmektedir. İşin ilginç yanı, kitleler demokrasi oyunu sayesinde özgür olduklarını ve yöneticilerini kendilerinin seçtiğini sanarak uyutulmaktadır. Demokrasi bu açıdan ülkelerin ele geçirilmesi, insanların uyutulması ve sömürgeleştirilmesinin bir aracı olmaktadır.

Batılı ülkelerde de demokrasinin olduğunu söyleyenlere cevabımız ise, batılı ülkelerde iç işlerine karışacak başka emperyal ve güçlü devletlerin olmadığını ve bu nedenle halkın yönetime gerçek anlamda egemen olduğu, güçlü bir yönetimin oluştuğunu söyleriz. Fakat aynı durum, batı dışındaki ülkeler için geçerli değildir. Buradaki yönetimler tamamen batının manipülasyonuna açıktır. Batının yönlendirmesi sonucu iktidarlar oluşmaktadır. Oluşturulan bu iktidarlar oldukça zayıf olup, batının desteği ile ayakta durmaktadır. Bu durum da ülkede huzursuzluğun iç karışıklığın sürmesini sağladığı gibi, güçlü ve istikrarlı bir ülke olmasını engellemekte, batı için tehdit olma vasfını yitirmekte ve sömürülmeye devam edilmektedir.

Bu tür ülkelerde halk sömürüldüğünü ve bir sömürge olduğunun farkında değildir. Halk yöneticilerini kendilerinin seçtiğini, istedikleri zaman başka birisini iktidara getirebileceklerini düşünmektedir. Aynı zamanda halk bölünmüş kısır dini, sosyal ve etnik sorunlarla boğuşur vaziyete düştüğü gibi, günlük geçimini zorlukla sağlamakta, çoğu da bankaların veya faturaların kıskacına girmiş durumdadır.

Halbuki gelişmekte olan ülkelerin öncelikle istikrarlı yönetimlere ihtiyacı bulunmaktadır. Bunun için batının müdahalesine açık bir demokrasi yerine güçlü iktidarlara ve müdahaleye açık olmayan rejimlere ihtiyaç vardır. Bu şekilde olan yönetimler de başkanlık sisteminde ortaya çıkmaktadır. Yani batının bize dayattığı demokrasi sistemini kendi şartlarımıza göre yeniden biçimlendirmeliyiz. Parlamentoyu güçlendireceğiz ama onun asıl işlevi olan şura/istişare yani ehli hal vel akd misyonuna çekeceğiz. Onların sisteme müdahale ederek yönetimi çalıştıramamasına izin vermeyeceğiz.

Batının operasyonlarına açık hale gelmemek için güçlü bir yönetim ve onun yanında istişare/denetim görevini yapan bir yapı oluşturmalı, halkın yönetime iştirak etmesi için de seçim sistemini sürdürmeliyiz.

Bu nedenle biz, referandum sürecinde EVET diyor, sistemin batı tasallutundan kurtulması için bir fırsat olarak görüyoruz. Ülkemiz, tekrar bir referandum sürecine girerken neden evet dememiz gerektiğini maddeler halinde anlatmak istiyorum.

  • Ülkemizde istikrarlı bir yönetim oluşması için
  • Koalisyonların kurulmaması için
  • Benim seçtiğim Başbakanı belli güç odaklarının milletvekili transferleriyle düşürmemesi için.
  • Güçlü bir yönetim için.
  • Belli güç odaklarına boyun eğen bir hükümet olmaması için
  • 90 Yıllık zulüm rejiminin sonunun başlangıcı olması için.
  • Surda bir gedik açmak için
  • Meclisin sadece kanun yaptığı, hükümetin de ülkeyi yönetmesi için
  • Darbeler döneminin bitmesi için
  • Yönetimde çok başlılığı ortadan kaldırmak için.
  • Batının operasyonlarını ortadan kaldırmak için.

Bu anayasa değişikliğine EVET dememin benim için farklı bir özelliği de Babamın red ettiği ve bu uğurda takibe uğradığı 1982 anayasasını kabul etmemektir. Tarih, bir anlamda babamın başladığı görevi bize yüklemiş oldu. Yapılan değişiklikler belki yeterli değildir ama bu da bir başlangıçtır.

Bugün eğer anayasa değişikliğini red edersek bir daha hiçbir siyasi iktidar Anayasa değişikliği teşebbüsünde bulunamaz. Kitlelerin mevcut sömürü düzenine layık olduğu anlaşılır. Yapılan değişikliklerde bir yanlışlık varsa ileride düzeltilebilir. Ama red edilirse bir daha bu fırsatımız bulunmaz. Anayasa değişikliği ile kuvvetler ayrılığı ortadan kalkıyor diyenler olayı çarpıtıyor. Sanki cumhuriyet tarihi boyunca kuvvetler ayrılığı mı oldu? Hiçbir zaman gerçek kuvvetler ayrılığı olmadığı gibi, mevcut sistemde milletvekilleri parti kararlarının dışına çıkıp bağımsız karar bile alamıyorlar. Yani birbirimizi kandırmayalım.

Anayasa değişikliğinde EVET oyu kullanarak sistemi ilk kez halk olarak biz değiştirmiş olacağız. Eğer yapılan yetersiz veya yanlış ise daha sonra düzeltebiliriz. Eğer anayasa değişimini red edersek bir daha şikayet etme veya değiştirme hakkımız olmadığı gibi kimse buna da cesaret edemez. Tüm yetkilerin tek bir adamın elinde toplanması tehlikelidir diyenlere Cumhuriyet tarihini iyi okumalarını tavsiye ederiz. Mustafa Kemal, İnönü, Evren, Cemal Gürsel gibi liderler tek adam değil miydi? Ayrıca, yöneticilerimiz şanslarını iyi kullanmadıklarında seçimle değiştirme hakkımız da bulunmaktadır.

Allah bu referandum ile bize bir fırsat sundu ve bu değişim fırsatını kaçırmamalıyız.