Genel anlamıyla dini bir terim olarak karşımıza çıkan nasihat; sözlükte öğüt vermek, iyi olana yönlendirmek ve kötü olandan uzaklaştırmak için kullanılmaktadır.

Genel anlamıyla dini bir terim olarak karşımıza çıkan nasihat; sözlükte öğüt vermek, iyi olana yönlendirmek ve kötü olandan uzaklaştırmak için kullanılmaktadır.

Daha çok İslam'ın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçındırmak için kullanıldığı için genelde İslam'a mesafeli olan kişiler olmak üzere insanlar kendilerine nasihat edilmesinden pek hoşlanmıyorlar.

-Bilmiyorum, öğüt verenlerde mi yoksa alanlarda mı bir sıkıntı var?

Nasihat etki etmiyorsa kesinlikle herkeste bir sıkıntı var, demektir.

Sıkıntı var deyip köşemize çekilmek yerine sorunun nedenleri üzerinde durup ortadan kaldırılması için herkes üzerine düşen sorumluluk nispetinde sorumluluklarını yerine getirmek zorundadır.

Bunun herkes için bir vazife olduğu gibi dinen de zorunluluk arzetmektedir.

Allah(cc) nasihate devam edilmesini Zariyat Suresi 55 inci Ayeti Kerime'de; (Elmalılı Meali Orijinal) 'Onunla beraber va'z-u nasıhate devam et, çünkü va'z, mü'minlere fayda verir' buyurmaktadır.

Elbette ki, Ayet-i Kerimeye derinlemesine girmeyeceğim; ayrıca, benim ilmi seviyem buna müsait değil!

Ancak, nasihat dinin emir ve yasaklarına uyulmasında dinin öğretilmesinden sonra en önemli yoldur.

Elbette ki, öğüt vericilerin örnekliği öğütün tesirli olmasında çok önemli olmakla birlikte öğüt verenlerin örnek olamamaları öğütün gerekliliğini ortadan kaldırmaz.

Kitabımız Kur'an-ı Kerim ve Efendimiz(sav)'in sünneti seniyyesi nasihatlerle doludur. Efendimiz(sav) 'Din Nasihattir' buyurmaktadır.

Yani, nasihat edicilerin nasihatlerinin insanlar üzerinde etkisi olmasa bile nasihatlerine devam etmek zorundadırlar.

Şunu da ifade edeyim; nasihat etmek, öğüt vermek için imam, hoca olmaya da gerek olmayıp her Müslümanın en temel vazifesidir.

Bu yazıyı niye yazma ihtiyacında olduğuma gelince;

28.12.2020 tarihinde 'Yılbaşı Kutlamanın İmanla İlişkisi' başlıklı yazımda gayri Müslimlere ait günlerin Müslümanlarca kutlanmasının sakıncalarını İslam alimlerinin açıklamalarına yer vererek açıklamaya çalışmıştım.

Sadece ben değil, din adamlarımız bu husus ile ilgili kaynaklarını ortaya koyarak Müslümanları sürekli ikaz etmekte, bu durumun imani yönden ağır sonuçlarını ortaya koymaktalar.

İman bu ya!

Bu kadar ağır sonuçlarına rağmen birçok tanıdığım namaz kılan hatta kendini dindar olarak tanımlayan kişinin sosyal medyada yeni yıl mesajlarını görünce hayretler içinde kaldığım gibi bu şuursuzluk ve duyarsızlığa ayrıca kahroldum!

Elbette ki, bu insanların; 'Hıristiyanlar için kutsal bir günü kutlama niyetiyle kutlamadıklarını, ülkemizin de kullandığı Miladi takvime göre bir yılın bitip öbür yılın başlaması ile ilgili iyi dileklerini paylaştıklarını,' gayet iyi biliyorum.

Ancak, bu niyet ve düşüncenin bile çok büyük sakıncası olduğunu İslam alimleri ortaya koymaktadırlar.

Her ne kadar bizim için bu olay Miladi Takvime göre yeni bir yılın başlangıcı olsa da Hıristiyanlar için kutsal bir gündür.

Yılbaşında neyin kutlandığı Meydan Larousse'un 'Noel' kısmında;

'Milattan önce güneşe tapan putperestler, tanrı saydıkları Güneş'in her gün biraz daha erken kendilerini terk etmesine üzülürlerdi. 25 Aralık'ta günler tekrar uzamaya başlayınca, Güneşin kendileri ile kalmaya razı olduğuna sevinerek kutlamalar yaparlardı.

Bu kutlamalar sırasında dans ederler, içki içerler ve ışıklandırma yaparlardı. O günde hindi kesme, domuz başı, kaz kızartması yemeyi ve birbirlerine çeşitli hediyeler vermeyi, gelenek haline getirmişlerdi.' Açıklanmaktadır.

'O dönemde, Hz. İsa(as)'nın doğum günü kesin olarak bilinmediğinden ilk Hıristiyanların Hz. İsa(as)'nın doğumu için kutladıkları özel bir gün yoktu.

Bu sırada Roma İmparatorluğunun her yerinde Güneşe ve putlara tapılıyordu. Roma İmparatoru Büyük Konstantin, putperest iken miladın 313 senesinde Hıristiyanlığı kabul etti. putperestlikten birçok şeyleri de Hristiyanlığa soktu.

Güneş tanrısının doğum günü kabul edilen 25 Aralık'ı yılbaşı kabul etti. Hz. İsa(as)'nın kurtarıcı tanrı olduğuna inanan Hristiyanlar da, Hz. İsa(as)'nın) 25 Aralık'ta doğduğunu kabul ettiler.

Sonunda bu geceyi miladi yılbaşı ve Noel olarak her sene kutlamaya başladılar.' (Yeni Rehber Ans.)

-Müslüman kardeşim!

Senin yılbaşını kutlama niyet ve düşüncen farklı olsa da kutlayarak değerli yani mübarek kılıyorsun.

-25 Aralık-1 Ocak tarihleri Hıristiyan dünyasında tatil olup bu günlerde yukarıda ifade edilen İslam'a uygun olmayan eğlenceler yapılmakta olduğunu inkar edebilir misin?

-Şu televizyonlarda kutlamalar içinize siniyor mu?

-Evlerde kutlanıp hediyeler verilmiyor mu?

Adı yılbaşı olsa da bu gece ülkemiz insanı tarafından Hıristiyanlar gibi kutlanıyor. Bu gerçeğe kör olamayız.

Bundan 40-50 yıl önce seninle aynı niyet ve düşünceye sahip Müslümanların çocukları bugün yılbaşını gayri Müslimler gibi kutluyor!

Müslüman kimi seveceğinde kime hürmet edeceğinde çok seçici olmalı ve küçük gibi görünen söz ve davranışlarımızın imana zarar vereceği unutulmamalıdır!

Söylenenler aklınıza yatmasa hatta inanmasanız bile İslam alimlerinin söylediklerinin yüzde bir oranında bile olsa doğruluğunu hesaba katalım; çünkü, işin içinde İMAN var!

Dünya hayatında İMANIN önüne geçecek hatta yaklaşacak hiçbir şey yoktur!