Adı, Mehmed, künyesi Na'lınî Dede Meczub Mimi Şeyh Mehmed Halvetî'dir. Mevlevi dervişi olduğu da rivayet edilmektedir.1661 yılında göç etmiştir. İstanbul’a geldikten sonra, devrinin büyüklerinden ders almış, geçimini, Unkapanı'nda, Azabler Camii karşısındaki dükkânında yaptığı nalınlardan sağlamıştır.

Adı, Mehmed, künyesi Na'lınî Dede Meczub Mimi Şeyh Mehmed Halvetî'dir. Mevlevi dervişi olduğu da rivayet edilmektedir.1661 yılında göç etmiştir. İstanbul'a geldikten sonra, devrinin büyüklerinden ders almış, geçimini, Unkapanı'nda, Azabler Camii karşısındaki dükkanında yaptığı nalınlardan sağlamıştır. İstanbulluların kalbinde taht kuran, kimsesizlerin ve fakirlerle dul ve yetimlerin yardımına koşan, kazandığını sırf Allah rızası için harcayan Nalıncı Dede Hazretleri'nin şöhretini bir gün Sultan III. Murad Han da duymuş, ama bir süre görüşmeleri nasip olmamıştır. Vefatı Sultan III. Murad Han'a rüyasında bildirilmiş, Padişaha: "Cenaze namazımı Fatih Camii'nde kıldır, dükkanıma da gömdür. Yanına bir çeşme, bir de dergah yaptır" diye vasiyette bulunmuştur. Padişah da Nalıncı Dede Hazretleri'nin rüyasındaki vasiyetini aynen yerine getirmiştir.

Menakıbına kısa değinecek olursak;

Hazreti türlü iftiralara maruz bırakıyor halk, cenazesini kaldıran bile bulunmaz diyorlar. Nalıncı Mimi Dede sakin ve vakarlı şekilde ' Padişahın ' cenazesine geleceğini haber veriyor. Hazret göçüyor ve zamanın padişahı III. Murad, mûtadı olduğu üzere yanına sadrazam Siyavuş Paşa'yı alıp tebdîl-i kıyafet ile Balat semtini teftişe çıkmıştı. Meydanda bir kaynaşma ve ortada yatan bir mevta gördüler. Padişah, Siyavuş Paşa'ya neden ölünün kaldırılmayıp öylece bırakıldığını öğrenmesini istedi. Sadrazam döndüğünde padişaha, 'zındık' dedikleri bu kişinin çok günahkar olduğunu, cenazesini kimsenin önemsemediğini anlattı. Hal böyle olunca III. Murad:

'-Paşa! Cenazeyi kaldırmamız hak, namazını kılmamız farzdır. Sen yıka, ben suyunu dökeyim.' dedi.

Yeni ayın girdiği, hilalin mücevher gibi ışıl ışıl parladığı bir gece, padişah ve sadrazam yine tebdil-i kıyafetle tütün fabrikasının arkasında ikamet eden yaşlı kadını ziyarete gittiler. Paşa, Nalıncı için taziyeye geldiklerini ve hikayesini öğrenmek istediklerini söyleyince, şaşkın kadın anlatmaya başladı:

'-Ömrü boyunca nalınlarından kazandığı parayı hayra kullandı. Sık sık eve bir kadın ve şarap getirir, Rabbine şükür secdesi yapardı. «Allah'ım, bugün de bir sarhoşun içkisi eksildi!» diyerek şişeyi helaya döküp hayat kadınının da temiz bir gece geçirmesini sağlardı. Bana teslim ettiği kadına, dilim döndüğünce menkıbeler, aklıma gelen şeyleri anlatırdım. Cuma dışında namaza gitmediği için «beynamaz, bînamaz» diye iftira atıyorlardı. Oysa o, her vakit civardaki başka bir camide namazını eda etmeyi severdi. «Hanım üzülme, ben kabrimi kazdım. Kim ne isterse söylesin, cenazem ortada kalmaz. Padişahın işi ne, o teşyî eder!» derdi.'

III. Murad Han ve Siyavuş Paşa o an dönüp hayret dolu nazarlarla birbirlerine bakakaldılar.