BOŞA bir çabanın yorgun insanlarıyız artık. Doğruyu tasdik edip ikrar etmek yerine tersini yapmak hususunda epeyce maharet kazanmış durumdayız. Ustalaştık… Neredeyse her birimiz kendimizi kandırma konusunda eline su dökülemez duruma geldik.

BOŞA bir çabanın yorgun insanlarıyız artık.

Doğruyu tasdik edip ikrar etmek yerine tersini yapmak hususunda epeyce maharet kazanmış durumdayız.

Ustalaştık…

Neredeyse her birimiz kendimizi kandırma konusunda eline su dökülemez duruma geldik.

Kendisine yalancı olabilenlerin başkalarına dürüst olması mümkün müdür?

Mümkün olsa bile ne kadar mümkündür?

Ve bu yalan ne kadar devam ettirilebilir?

NAFİLE İNKÂRLAR bizi boğuyor artık.

İki değil yüzlerce yüzümüz var, duruma ve kişilere göre değişen…

Maskelerle yaşıyoruz.

Ve bu çekilecek olmaktan çoktan çıktı.

BOŞA giden demek nafile.

Yararsız, işe yaramayan, boş yere verilen emek, boşuna giden gayretler…

Yazık değil mi bize?

Aklımıza, kalbimize, vicdanımıza yazık değil mi?

Yüce Rabbimizin bize kulluk için verdiği ömrü ziyan etmek manasına gelmiyor mu?

Sermayeyi batırmak ve iflas etmek değil mi bu?

İNKÂR ise varlığını kabul etmeme, yok sayma, yadsıma, saklama, örtme, gizleme, tanımama, tasdik etmeme anlamında kullanılıyor.

Nafile inkarlar canımıza okudu.

Gaddarız ama nafile bile bir inkar ile merhametli olduğumuz iddiasını güdüyoruz.

Acımasızlığın dibini bulduk ama nafile bir inkar ile şefkatin kahramanı sayıyoruz kendimizi.

Pintiliğin pîri olduk ama nafile bir inkar ile cömertliğin timsali sanıyoruz kendimizi.

Tembelliğimiz paçamızdan akıyor ancak nafile bir inkar ile en çalışkanlar arasında sayıyoruz kendimizi.

Cehaletimiz her yanımızdan sızıyor fakat nafile bir inkar ile şahsımızı alimlerin alimi addedebiliyoruz utanmazca.

Şirk pisliği içinde yüzüyoruz ama nafile bir inkar ile kendimizi en önde giden muvahhid bellemişiz.

Her türlü madrabazlığı, hileyi meslek edinmişiz ama nafile bir inkar ile önden giden dürüstler kafilesine eklemişiz kendimizi.

En yakınlarımıza bile hainliklerimizin sayısını unuttuğumuz halde nafile bir inkar ile sadıklardan bilinmek istiyoruz.

Korkaklığımız, mıymıntılığımız çok bariz iken nafile bir inkar ile cesurlardan görüyoruz kendimizi.

Egoistlik, bencillik, kibir ruhumuzu kuşatmış olduğu halde nafile bir inkar ile tevazuun zirvelerinde seyran ettiğimize inanmışız.

Kabayız, nobranız, saygısızız kendimize ve başkalarına ama nafile bir inkar ile solon zarafetlerine bürünüyoruz.

Duygusuzuz, hislerimiz kökünden kesilmiş ama nafile bir inkar ile bu dünyanın en hassas ve romantik insanı sayıyoruz kendimizi.

Kırıcıyız, kıyıcıyız lakin nafile bir inkar ile çok naif ve kırılgan olduğumuz iddiasından vazgeçmiyoruz.

Yumruklarımız sıkılı, öfkeden gözlerimiz kanlanmış ama nafile bir inkar ile kendimizi sulh insanı var sayıyoruz.

Hafif davranışlar sergiliyoruz ama nafile bir inkar ile ağır takıldığımıza inandırmışız kendimizi.

Bozgunculuk yapıyoruz ama nafile bir inkar ile arabulucu olduğumuza herkesi inandırmak istiyoruz.

Kıskançlık, dik başlılık, başına buyrukluk, küçümseme eğilimlerimiz şaha kalkmış ama bizler nafile bir inkar ile kendimizi örnek insan ilan edebiliyoruz.

Nafile inkarlar bunlar.

Yok saymakla, yok olmuyorlar.

Kendimizi aldatmakla saf kötülük eylemlerimizin bıraktıkları travmatik izler silinmiyor.

MESELE şu ki, imanımız ile inkarlarımız yer değiştirmiş.

Bir şeylere inanıyoruz ama vicdanımız biliyor ki, bu inanışlar batıl.

İnkarlarımız var evet, ama bunlar nafile inkarlar.

Kendimizi kandırmamız daha ne kadar sürecek?

Daha ne kadar doğrular yerine yanlışa doğru gibi inanacağız?

Ne kadar?

Ya Selam!