Mutsuzluk, uyuşturucu ve cemaatler

İnsanlarda bütün eylemlerin nihai amacı zevk almak veya alınan zevklerin kaybını önlemektir. Zevkler ise insana mutluluk verir. Her hobi, her oyun, her faaliyetin sonu mutluluğa varmak için yapılır. Bonzai gibi uyuşturucuların kullanılması, insanın mutluluğa olan ihtiyacını normal sağlıklı yollarla karşılayamamasından kaynaklanır. İnsanların, yeme, içme, barınma gibi ihtiyaçlarının yanında, kendilerinin varlıklarının fark ettirme veya değerli hissetme arzuları vardır; bu arzu da karşılanmadığı zaman mutsuzluğa yol açan ihtiyaçlardandır.

Uyuşturucunun zararlı olduğunu bilmeyen bir genç yoktur, bütün uyuşturucu kullananlar, zararlı olduğunu bile, bile uyuşturucu kullanmaktadır. Tıpkı içkinin ve sigaranın zararlı olduğunu bile, bile kullanan büyükler gibi. Temel ihtiyaçlarını düzenli karşılayabilen kişiler, bu ihtiyaçlarını her karşıladıklarında mutlu olmamaya başlarlar. Bu gün yemek yedim, su içtim; çok mutluyum diyeni duyamazsınız. Çünkü sürekli yapılan eylemler bir zaman sonra alışkanlığa dönüşür ve verdiği hazlar azalır. Bu nedenle; yeme içme gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamamaktan dolayı değil de kendini fark ettirme veya kendini değerli hissetme arzularını karşılayamamaktan dolayı mutsuz olan gençler; kısa yoldan mutlu olabilmek için uyuşturucu kullanmaktadır.

Gençlerin, uyuşturucu kullanımını önlemek için sadece uyuşturucunun zararlarını anlatmak yetmez. Kurtulmak isteyene de tedavi hizmetleri sunmak da yeterli olmaz. Gençlerin, hayatta mutlu olmasını, kendilerini değerli hissetmesini ve kendini fark ettirmesini sağlayacak; yeni eğitim yöntemleri ve sosyal etkinlikler geliştirilmelidir. Verilen eğitimler ve yapılan sosyal etkinlikler hala gençlere arasındaki uyuşturucu kullanımını önleyemiyorsa; verilen eğitimlerin ve yapılan sosyal etkinliklerin ve sunulan hayat şartlarının yeniden ele alınıp geliştirilmesi gerektiği sonucuna varabilmeliyiz. Eğer bizde sorun yok; gençlerin kendisin de sorun var dersek, uyuşturucu kullanımını önleyemeyiz; sadece aile ilgisizliği var deyip konuyu kapatmış oluruz.

Bence, gençlerin uyuşturucu kullanımının önlenilmesindeki en önemli görev manevi eğitimi ve sosyal faaliyetlerde bulunana, tarikatlar veya cemaatlere düşmektedir. Manevi eğitim vermek ve sosyal faaliyetlerde bulunmak için gerekli olan finansın sağlanması için ticarete; ticaretin devamını sağlamak ve mürid/mensupların sayısını artırmak için siyasete yönelirse kalplerdeki ihlas/samimiyet kaybolur. Kalplerden samimiyet kaybolunca, verilen nasihatlar insanların kalplerine etki etmez. Verilen bilgiler çoğalır. Herkes her şeyi bilir fakat ne çare; kimsenin kalbine etki etmez, dolayısı ile eylemlerini değiştirmez, dünyaya bakış açısının değiştirmez, hayat içinde mutlu olacak bir düşünce ve kalp heyecanı geliştirmez. Siyasi ve ticari faaliyet için ihlaslı olmak mutlak şart değildir ama manevi eğitim verebilmek için ihlas mutlak şarttır.

Peki! Ne yapmak lazım? Az bir ihlaslı amelin, ihlassız çok amelden; Allah katından daha değerli olduğu inancını hayata uygulamak için toplumun en güçsüz bireylerine yani mutlu olmak için güçlü toplum bireylerinin duasına ve nasihatine ihtiyacı olan kişilere ulaşmayı amaçlayan projelerin sayısını daha fazla artırmalıyız. Elit meslek mensupları yetiştirme faaliyetlerinin yanında ve ondan daha fazla olarak, toplumun ahlaklı çaycıya, ahlaklı şoföre, ahlaklı çöpçüye, ahlaklı kasaba, ahlaklı aşçıya da ihtiyacı olduğunu bilip, bu gibi meslek mensuplarının yetiştirilmesi içinde faaliyet ve projelerin sayısını artırmalıyız. Çöpçü ile mühendisin, çaycı ile öğretmenin, şoför ile komutanın aynı cemaat/tarikat içinde yan yana sohbet dinleyebilmesine yönelik çalışmalıyız, tıpkı camide olduğu gibi. O zaman kalbur altındakiler kendilerini mutlu hissedeler. Herkes kalburüstü olmak için hayatını heder edip, mutsuz bir ömür sürmez.

Mutlu olmak için sadece toplumda kalburüstü bir iş ve görev yapmaktan başka çare kalmayınca kalbur altındakiler daima mutsuz olacaktır. Bu da toplumun % 90’nın mutsuz olacağı anlamına gelir. Bu nedenle sıradan insanların hayatına daha fazla dokunmalıyız.

Gelin kardeşler; aynı site oturamıyorsak da, aynı beldelerde tatil yapamıyorsak da, aynı tip arabaya binemiyorsak da, aynı hastanelere gidemiyorsak da (zenginlerin, gelirine göre daha lüks yaşamaları gayet normal, zengin ile fakiri aynı şartlarda yaşatmaya çalışma fikri çok saçma, o zaman kimse zengin olmak için çalışmaz, üretim durur); her sosyal statüde insanın aynı mekanda yan yana oturup sohbet dinleyecek cemaatlerin sayısını artıralım, aynı camide yan yana kılınan namazlarımızın sayısını artıralım. Bu amaca yönelik sosyal projeleri artıralım. Toplumdaki mutlu insanların sayısı, ancak sıra üstü insanların, sıradan insanlarla samimiyet kurmaları ile artar. Bunu da ancak cemaatler/tarikatlar başarabilir. İşte o zaman uyuşturucu kullanımı azalır.