Eğitim zihnin geliştirilmesi ve geniş düşünebilme pratiğidir. Milli
eğitim ise genel manada toplumun geneline verilen standart amaçları
olan milli birlik ve beraberliği oluşturmak için yapılan kurumsal,
toplumsal ve teorik eylemlerdir.
Eleştirel bir mantıkla bakınca da Milli eğitim kamu yararı adına
bireylerin gizil güçlerinin yok edilmesi Yada yok sayılmasıdır.
Günümüz Eğitim sistemi öğrencilerin düşünme, sorgulama, eleştirme,
okuma gibi yetileri kazanmasını sağlayacağı yerde insani
entelektüel derinlikli metodu yok etmektedir.
Modern dünya düzeninde eğitim kişinin hayatının her alanını
kapsamaktadır. Doğduğu andan itibaren insanoğlu gözlerini bir aile
içinde açar. Ve ilk eğitim alacağı yer ailesidir. Ailesinin sosyal,
ekonomik, kültürel sermayesi o çocuğun ilerde yaşayacağı hayat
düzeyi hakkında ipuçları verir.
Bu anlamda modern toplum insanı kazanılmış statü elde etmek,
geçimini sağlamak için eğitime öncelik vermekte güncel bir tabirle
yarış atı niteliğinde koşmaktadır.
Eğitim neydi? İnsanın kendi varoluşunu ortaya çıkarma serüveni ve
bunun sonucunda mutluluk elde etme rüyasıydı. Bu serüven sürecinde
günümüz modern dünyasında birçok kurum aracılığıyla bireylerin bu
ihtiyaçlarını gidermek ve daha eğitimli, mutlu bireyler ve toplum
oluşturmak için çaba sarf edilmektedir.
Türkiye eğitim sistemi dinamik bir yapıdadır. Bu Dinamiklik eğitim
çalışmalarında fay hattı etkisi yaratmakta her yeni değişimle
eğitim sistemi alt üst olmaktadır. Bu durum gelişimini tamamlamamış
fay hatları ile dolu genç oluşumlu bir coğrafyayı andırmaktadır. Bu
anlamda karşılaştırma yapılırsa Avrupa ülkeleri eğitime bağlı
sistemsel disiplinini tamamlamış sarsıcı olmayan
güncelleştirmelerle eğitim öğretimine devam etmekte iken,
Türkiye de ise Her yıl eğitim siteminde köklü değişimler yapılmakta
ve binlerce çocuk genç bu yapılan değişimin kurbanı olmaktadırlar.
Üniversiteye aranılan özelliklere sahip olarak girenler birkaç yıl
sonra kâbus görmüş gibi kendi alanlarına yabancılaşmış, merakları
yok olmuş, hevesleri bitmiş bir yığına dönüşmektedirler.
Bu çerçeveden bakınca üniversite eğitimi almış bir genci
üniversiteyi bitirince kpss denen temeli kırtasiyeciliğe dayanan
üreticiliği, yaratıcılığı, mutluluğu yerle yeksan eden kişileri
bunalıma sürükleyen bir kısır döngü sınavı oluşturulmuş ve kpss ye
alternatif olacak başka bir sitem bulunamamıştır.
Bu durum Üniversite eğitimi alan öğrencileri hayal kırklığına
uğratmış. Eğitim veren üniversite hocaları ise tek çıkış yolu
olarak kpss sınavını girme yolunu göstermişlerdir. Bu durum
binlerce gencin en üretken yıllarını kpss yi kazanırım düşüncesiyle
öğrenilmiş çaresizliğe sürüklemiş. Belli bir yaş dönemine gelmesine
rağmen ekonomik özgürlüğünü kazanamamış mutsuz yığınlara
dönüştürmüştür.
Doğduğu andan itibaren milli eğitim ağının içinde kendini bulan
birey varoluşunun bilinçlenme ve farkına varma aşaması olan gençlik
yılarında yaşadığı ülke eğitim sisteminin siyasi düşünceyle paralel
gittiğini fark edince ilk hayal kırıklığını o anda görür ve içinde
ki öğrenme şevki kırılmaya başlar.
Bu durum milli eğitim kurumlarında sürekli değişim ve dönüşümlere
neden olmuş, her gelen siyasi oluşum kendi ideolojisi ve ruhunu
eğitim kurumuna vermeye çalışmıştır. Bu da eğitim sistemini
kargaşalı kafası karışık, bilim, düşünce üretmekten yoksun nesiller
oluşturmuştur.
Sevdiği mesleği değil de iş bulacağı mesleği seçmeye çalışan genç
birey o andan itibaren toplumun sağlıksız bir elamanına
dönüşmüştür.
Bu minvalde söyle denilebilir; eğitim bireysel anlamda kişilerin
kendini bir heykel traş sabrıyla yontması dır. Eğitim, kendi bakış
açınızı ve yaratıcılığınızı geliştirip mutlu olma çabasıdır.
Eğitim, bireylerin Fazlalıklarını atıp medeniyet basamağına adım
atmasıdır. Eğitim, salt nicellik değildir Sınav geçme puanına
endeksli Eğitim üreticiliği ve enerjiyi yok eder. Eğitim, niteliği
geliştirme varoluşunu, doğuştan getirdiği yeteneğini ortaya
çıkarmaya yardımcı bir mekanizmadır.
bu açıdan bakınca yaşadığımız ülkede milli eğitim ağının başını
tutmuş sözde beyin takımına şu sorulabilir: verilen milli eğitimin
amacı nedir; milletçe eşit, adil ve sonucunda mutlu olacağı işi
yapan bireyler oluşturmak mı? yoksa eğitim alanında yapılan nicel
araştırmalarda yüzdelik okuma oranını yükseltmek mi?
çünkü eğitim kişileri zorunluluğa, bunalıma sürükleyen mutsuz eden
çetrefilli bir sürece dönüşürse buna eğitim denmez hamallık,
tutsaklık denir.