Müslüman, havf ile reca arasında olmalıdır.
İnsanların, toplumun halinden ümitli veya ümitsiz olmak ise başka
bir şeydir.
Türkiye Müslümanlarının büyük kısmının durumu ümitleri kıracak
şekilde kötü ve perişandır.
İtikatta büyük ve vahim bozukluklar olmuştur.
İslamın, Kur’anın doğru yorumu olan Ehl-i Sünnete büyük darbeler
indirilmiştir.
Bozuk ve yanlış tarafları olan Mutezile mezhebi
hortlatılmıştır.
Haricîlik de hortlatılmıştır.
Ehliyetsizler, cahiller, kötü niyetliler, bid’atçiler, reformcular
Kur’an-ı Kerimi re’y ve hevalarıyla tefsir etmektedir.
Din konusunda milyonlarca Müslümanın aklı allak bullaktır.
Dinimizin ikinci ana kaynağı olan Sünnete açık veya sinsi
saldırılar yoğunlaşmıştır.
Fıkha ve hak dört mezhebe karşı sanki savaş açılmıştır.
Mezhepsizlik dinsizliğe köprüdür.
Mezhepsizlik Kur’an ve Sünnet Müslümanlığını tehdit eden en
şiddetli bid’attir.
Tek bir Ümmet oluşturmaları gereken Türktiye mü’minleri bin parçaya
ayrılmıştır.
On milyonlarca Müslümana, en basit ilmihal bilgileri bile doğru
dürüst ve yeterli miktarda öğretilmemiştir.
Halkın yüzde doksanı beş vakit namazı terk etmiştir.
Farz namazların (şer’î özürler dışında) cemaatle kılınması emri
terk ve tâtil edilmiştir.
Halkı çekip çevirecek, uyaracak, aydınlatacak, bilgilendirecek
icazetli ulema, fukaha, müftüler yetiştirecek İslam medreseleri
hâlâ kapalı tutulmaktadır.
Müslümanları olgunlaştıracak tasavvuf tarikatları hâlâ
kapalıdır.
Çocukları ve genç nesilleri eğitecek İslam Mektepli eğitimi
yoktur.
İş hayatını tanzim eden ahîlik teşkilatı ve fütüvvet ahlakı tarihe
karışmıştır.
Ümmet birliği olmadığı için ortaya binin üzerinde bid’at fırka ve
hizbi çıkmıştır.
İslamı büsbütün ortadan kaldıramayanlar, dinde reform, dinde
değişim, dinde yenilik yaparak yapay bir İslam türetmek
istiyor.
İslamî kesimin içine birtakım casuslar, ajanlar, istihbaratçılar,
provokatörler, yönlendiriciler, Kriptolar, Dönmeler sızmıştır.
Çok değerli iki hocamız sabah namazında camide şehid
edilmiştir.
Din sömürüsü akıl almaz boyutlara ulaşmıştır.
Müslümanların, kendisine biat ve itaat edecekleri ehliyetli, râşid
bir İmamları yoktur.
İslam tarihinde şimdiye kadar görülmemiş yeni bir üç hak din inancı
ortaya çıkmıştır.
Namazı terk eden milyonlarca Müslüman dünya şehvetleri bataklığına
düşmüştür.
Yine milyonlarca Müslüman haram helal kavramlarını yitirmiştir.
Para ana değer haline gelmiştir.
Lüks, israf, aşırı tüketim, gel keyfim gel yaygınlaşmıştır.
Halkın bir kısmı sıkıntı ve ihtiyaç içindeyken mutlu bir azınlık
çatlayıncaya kadar yemekte, vur patlasın çal oynasın
eğlenmektedir.
Zina suç olmaktan çıkartılmıştır.
İslam ve iman kardeşliği yıkılmış, mü’minler birbirine düşman
edilmiştir.
Resululullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) “Siz birbirini
sevmedikçe iman etmiş olmazsınız” uyarısı göz ardı edilmiştir.
Cemaatçilik, aşiretçilik, grupçuluk, parçacılık taassubu,
militanlığı, holiganlığı ve azgınlığı ayyuka çıkmıştır.
Cehalet, günah, bid’at, isyan, tuğyan, nifak, şikak yangınları her
yeri sarmıştır.
Kötü medya bu yangınların üzerine benzin dökmektedir.
Uyuşturucu ilkokullara kadar girmiştir.
En büyük ve korkunç felaket İslam medeniyeti yıkılmış, bedeviyet
gelmiştir.
İslamın temel şartlarından olan zekatı nice Müslüman Kur’ana,
Sünnete, Şeriata, fıkha uygun şekilde vermemektedir.
Türkiye Müslümanlarının tamamını kapsayan bir hizmet ve irşad plan
ve programı yoktur. Her grup kendi re’yine (bazıları kendi
hevasına) göre hizmet etmekte veya hizmet ettiğini sanmaktadır.
Dinin temellerinden olan nasihat çok azalmış, tesirsiz hale
gelmiştir.
Yine temel farzlardan olan emr-i mâruf ve nehy-i münker büyük
ölçüde terk ve tâtil edilmiştir.
Kafirler ve münafıklar Müslümanların bölünmesini, parçalanmasını
istemekte ve Müslümanlar da onların bu istekleri doğrultusunda
bölündükçe bölünmektedir.
On milyonlarca Müslümanın, Ayasofyayı tekrar ibadete açtırmaya
yetecek gücü yoktur.
Dine, Kur’ana, Peygambere (Salat ve selam olsun ona), mukaddesata
ağır hakaretler ediliyor, güçlü bir tepki yok.
Lakin bir cemaat veya hizip başkanına hakaret edilirse yer gök
inliyor protestodan.
Birileri hizmet hizmet diyerek darphane gibi para kesiyor.
Dinimiz “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” diyor. Peki
biz ne yapıyoruz. Haksızlıkları en uygun ve meşru şekilde protesto
ediyor muyuz, yoksa dilsiz şeytanlar gibi susuyor muyuz?
İslam toplumunun ana hücresi olan aile müessesesi dinamitlenirken
biz ne yapıyoruz?
İçimizdeki bazıları Müslümanlarla pek iyi geçinemiyor ama
dinsizlerle araları pek iyi.
Müslümanlarda birlik, şuur, sağduyu olsaydı, yıllar boyunca mübarek
Ramazanlarda beş yıldızlı içkili günah mekanlarında papazlı iftar
ziyafetleri yapılabilir miydi?
Binlerce kişilik salonlarda kadın erkek karışık Müslüman
seyircilere müzik eşliğinde genç kızlar ve erkelerin karışık
okuduğu ilahiler dinletilebilir miydi?
Türkiyedeki bunca küfrün, nifakın, günah ve isyanın, azgınlığın ana
sebebi, bilenlerin bilmeyenleri aydınlatmaması, uyarmaması,
bilgilendirmemesidir.
İmamlık, namaz kıldırma memurluğu statüsüne düşürülünce olacağı
buydu zaten.
Emanetler ehline verilmeyince elbette böyle bir yıkım olur.
Her şey paraya, dünya menfaatine endekslenince tabiî ki, böyle bir
yıkım olacaktı.
Niçin din büyükleri, sorumlular, bilenler bir araya gelip de çare
ve çözüm aramıyor?
Niçin on milyonlarca Müslüman tek bir Ümmet olamıyor?
Niçin Müslümanlar ehil ve râşid bir İmama biat ve itaat
etmiyor?
Müslümanlar niçin haklarını aramıyor?
Müslümanlar adam gibi Müslüman olsalardı, sabah namazı vakitlerinde
camiler, cumalardaki gibi dolmaz mıydı?
Benden söylemesi:
Türkiye Müslümanları bu parçalanmışlık, bölünmüşlük, gaflet,
birbirinden kopukluk içinde günübirlik yaşamaya devam ederlerse
sonları kötü olur.
Suriye… Mısır… Afganistan… Nijerya… Irak…
Endülüs diye bir devlet ve ülke vardı… Yerinde yeller esiyor,
çanlar çalıyor…
İki yüzyıl önce Türkiye'nin hudutları Tuna ile Nil arasındaydı.
Nereye gitti o coğrafya?
Allah, Resululah, Kur’an birlik emr ediyor… Bu emir tutulmazsa
zillet ve felaket kara bulutları iniverir.
Allahtan ümit kesilmez. İnşaallah Müslümanlar uyanır, tek bir Ümmet
olur, başlarında râşid bir İmam bulunur ve toparlanırlar.