Bir önceki yazıda olduğu gibi bu haftaki yazıda da rutin konudan uzaklaşıp güncel bir meseleye değinmek ihtiyacı hissediyorum. Konu Suriyeli muhacirler…

Bir önceki yazıda olduğu gibi bu haftaki yazıda da rutin konudan uzaklaşıp güncel bir meseleye değinmek ihtiyacı hissediyorum. Konu Suriyeli muhacirler…

Malum, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Suriyeli muhacirlere vatandaşlık verileceğini söylediğinden beri bir fırtınadır koptu gidiyor. Tartışmanın bir kısmı kaygılar ve korkular üzerinden yürürken, diğer bir kısmı da hakaret, aşağılama ve ırkçılığa varan söylemler üzerinden devam ediyor. İşin en acı kısmı da bu tartışmayı sürdürenlerin bir bölümünün kendisini Müslüman olarak tanımlayan, Osmanlıcılık, İslam dünyasının liderliği ve hilafet konularında mangalda kül bırakmayan bir kitle olmaları.

Yorumları okudukça, duydukça emin olun kalbimin ortasına bir bıçak saplanmış gibi hissediyorum. Müslüman olduğunu iddia eden bir kişi nasıl bu derece savrulabilir, nasıl bunları düşünebilir, bunları nasıl söyleyebilir diye hayretler içinde kalıyorum. Bu dünya hayatı bu kadar mı aldattı, sonunda bu dünyanın kalıcı olduğuna gerçekten inandırdı mı bizleri? Gerçekten bu kadar bozdu mu, bırakın Müslüman olanlarına, Müslüman olmayan mazlumlara bile yüzyıllarca kol kanat germiş bu toprakların çocuklarını? Yâ veylenâ…

İnsafsızca bombalanan, evleri-barkları, okulları, hastaneleri, çarşı-pazarları yakılıp yıkılan, yok edilen, şeytanca katledilen, küresel hegemonyanın planlarına yem edilen, çoğunluğu kadın yaşlı ve çocuklardan oluşan insanların üzerinize bir parça yük yüklemelerine olan tahammülünüz buraya kadar mıydı? Yoksa zaten yoktu da bir şey dememek için yutkunuyor muydunuz? Allah size lütfettiği için sahip olduğunuz nimetleri daha fazla paylaşmak zor mu geldi, o savaş, açlık, katliam ve gerçek bir yokluk görmemiş bedenlerinize ruhlarınıza?

Onlara verilen bazı hakların size tanınmamış olmasından dolayı incinen o nazik adalet duygunuz, hiç de adil olmayan katliamlara uğramış olmaları karşısında, açlıktan kedi köpek yemek zorunda bırakılan çocukların ruhlarının uğradığı yıkım karşısında neler söylüyor vicdanlarınıza?

Savaştan korkup kaçtıklarını söyleyerek aşağıladığınız insanların bir savaştan değil, düşmanın hiçbir kural ve hukuk tanımadan yaptığı katliamlardan kaçtığını anlayabilecek bir muhakeme yeteneğine sahip misiniz gerçekten?

Allah’ın peygamberini ve İslam’ın ömrü savaşlarda geçmiş ordularını göz ardı ederek “Bunlar zaten Arap, Araplar korkaktırlar” ve tarihsel bir yalanın arkasına saklanarak “Bunlar zaten bize ihanet etmişlerdi” diye kulağınıza fısıldayan ırkçıların yanında yer alacak kadar ne zaman düştünüz? Ne zamandan beri insanları ırklarına göre değerlendirerek bazısını üstün bazısını aşağılık görme delaletine saplandınız?

Hem korkusuz olmakla övünüp hem de korkak dediklerinin vatandaş olmasından korkma çelişkisine düşmek nasıl bir ruh halidir?

Yoksa size temas etmediği zaman Müslüman kardeşiniz olanlar, o alıştığınız konforunuzu azıcık bozduğunda düşmanınız mı oluverdi? Bıktınız değil mi şehirlerinizin içine kadar girip rahatınızı kaçıran çaresizlerden. Uzaklarda bir yerde kurulan kamplarda yaşarlarken sorun etmediğiniz, görmediğiniz için size hayal gibi gelen insanların, kanlı canlı karşınızda duruyor olmalarından hele de sizinle aynı statüde birer vatandaş olmalarından rahatsız oldunuz değil mi? Konformist nefisleriniz isyan ediyor değil mi?

Bu topraklar, bu nimetler size düşkünlerle paylaşasınız diye değil, seçkin kullar olduğunuz için mi verildi yoksa? Bunları size verene şükrünüzü rahatınız kaçar kaçmaz isyan ederek mi gösteriyorsunuz?

Hiç düşündünüz mü peki atalarımız diye övündüğünüz Osmanlı da sizin gibi yapsaydı, bu nimetler ve yüzyıllarca elinde tuttuğu hâkimiyet nasip olur muydu diye?

Hiç düşündünüz mü bu yaptıklarınız sebebiyle Allah nimetini alır da sizi muhtaç duruma düşürürse bundan sonra size bir yardımcı bulunur mu diye?

Hiç düşündünüz mü Allah’ın kullarını ırkından dolayı aşağılamak Allah’ın gazabını üzerimize çeker diye?

Hiç düşündünüz mü Allah’ın peygamberi aramızda olsaydı böyle şeyleri asla onaylamazdı diye?

Ey kendine Müslüman deyip de muhacire ensar olmaktan korkan kişi!

Kendine gel. Özüne gel. Allah’ın sana bahşettiği nimetleri hakkıyla şükretmeye gel.

Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların oyununa gelme…