Anayasanın 59. maddesinde "Devlet vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını korumak için her türlü tedbiri alır" der. Günümüzde artık kimse musluk suyu içmiyor, musluk suyundan çay bile yapmıyor! Herkes hazır su alıyor.

Anayasanın 59. maddesinde "Devlet vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını korumak için her türlü tedbiri alır" der.

Günümüzde artık kimse musluk suyu içmiyor, musluk suyundan çay bile yapmıyor! Herkes hazır su alıyor.

Özellikle büyük şehirlerde.

Peki neden? İnsanlar neden musluk suyu içmiyor? Musluklardan temiz, sağlıklı ve içilebilir su akıtılmadığı, vatandaşa sunulmadığı için! Kokusu berbat, sertliği yüksek, ilaçlama ve klorlama insanı değil, makul değil! İnsanın boğazından adeta su geçmiyor. Bu bağlamda birinci derecede sorumluluk kime ait? Devlete ve belediyelere ait. Evde damacana su yada diğer hazır sulardan var. Evde küçük çocuk, akli dengesi yerinde olmayan ya da yaşlı ve unutkan/alzaymır hastası ev sakini; musluktan akan kirli, kanalizasyon suyu karışmış, ya da bir şekilde kanaldan ve barajdan Devlet/Millet düşmanlarınca zehirlenmesi sonucu zehirli suyu içmesi sonucunda hastalandığında ve öldüğünde sorumluluk kimin olacak? Zehirlenen ve ölen kişilerin mi, yeterli önlemi almayan ev sahibinin mi, yoksa Devlet ve belediyenin mi? Tabiki sonuncusunun! Devlet her türlü yasal ve mevzuat düzenlemesini yapmalı, önlemi almalı, insanları serbest piyasanın sınırsız kar amacı güden, gözünü aşırı hırs ve kan bürümüş vahşi sırtlanlarına yem etmemelidir.

2000'li yılların başı ve ortalarında Türkiye genelinde yaşanan aşırı sıcaklar, kuraklık, barajlardaki su seviyelerinin aşırı azalarak kritik eşiğin altına inmesi sonucunda pek çok büyükşehirlerde ve diğer şehirlerde şebeke suyuna alternatif su kaynaklarının dahil edilmesi, suyun kalitesinin düşmesi, sağlıklı ve içilebilir olmaktan çıkması, aynı zamanda yetkililerce de hazır sulara yönlendirme yapılması ile birlikte vatandaş evine hazır su almak zorunda kaldı. Böylece hazır su sektörü ortaya çıktı, hizmet sektörü alanında yeni bir ekmek ve istihdam kapısı meydana geldi. Allah'ın suyu dağlardan bidonlara ve şişelere dolduruldu, vatandaşa para ile satılır oldu. Vatandaş ta, su faturalarına ekstra olarak, para ile aldığı hazır ve muhteşem suyu kana kana içerek daha mutlu oldu…!!!

Yakında vahşi kapitalistler Allah'ın havasını( oksijen) kutu kutu vatandaşa satmaya başlarsa şaşırmayacağız! Zaten tedavi amaçlı yapılmakta!

Gelinen noktada son bir yıldaki fiyatlara baktığınızda pandemi, dolar kurundaki artış ve Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle damacana suda % 150, diğer hazır sularda da % 200'e varan fiyat artışları söz konusu oldu!

O bakımdan sonuç itibariyle göreve gelmeden önce "ekmek, su, süt bedava olacak, suyu ucuzlatacağız" diye söz vermelerine rağmen son iki yılda % 150 suya zam yapan beklediler dahil olmak üzere ayrım yapmaksızın tüm belediyeler, Anayasanın amir hükmü çerçevesinde Türkiye'deki bütün evlerin musluklarından ucuz, kaliteli, sağlıklı, içilebilir, yumuşak, kokusuz, zehirsiz ve güvenli su akıtmak sorumluluğunda ve zorunluluğundadır. Bu onların en temel ve asli görevidir.

Devlet ve belediyeler vatandaşını vahşi, kapitalist sırtların önüne atamaz…

Vahşi sırtlanlar günümüzde vatandaşın ekmeğine ve suyuna göz dikmiş durumda!

Devlet sabit fiyat, taban-tavan fiyat, cezaların vurucu ve şok etkisiyle tavır değiştirici oranda artırılması, yerine göre kontrollü liberalizm politikalarına yönelerek vb. aldığı önlemlerle sırtlanların gözünü oymalıdır!

Saygı ve selamlarımla…