Şu din söylemini ve hiç bir şey olmamış havasını bırakın artık! Son yıllarda Türkiye yi biri siyasi ama dini öncelemiş, diğeri ise dini direk hayatın her alanın da görmek isteyen bir cemiyetin çatışmalarını izlemekteyiz.

Şu din söylemini ve hiç bir şey olmamış havasını bırakın artık! Son yıllarda Türkiye yi biri siyasi ama dini öncelemiş, diğeri ise dini direk hayatın her alanın da görmek isteyen bir cemiyetin çatışmalarını izlemekteyiz.

Bu anlamda din iktidarlar için çok kullanışlı bir malzemedir. Sözünü hatırlatmadan geçmek istemiyorum. Kullanışlıdır çünkü bunun somut hallerini görmekteyiz. Bu çerçeveden Dinler tarihine baktığımız zaman bütün semavi dinlerin çıkış noktası dürüst insanların olduğu temiz, adaletli bir toplum inşa etmektir.

Aylardır Türkiye toplumunu meşgul eden ve gündeme bomba etkisi yapacak kadar ses getiren videolar, kasetler, vb. dokümanlar arkada birbirini tutmayan çıkarların gün yüzüne çıkarılmış hallerini ifade ediyor. Bu durum dini değerlerin getirdiği hoşgörü, dürüstlük, ahlakilik vb. değerlerin çıkarlar söz konusu olunca nasılda yerle bir edildiğini anlatıyor bizlere.

Genel olarak dinler tarihine, özel olarak ise İslam tarihine baktığımız zaman, dinlerin doğduğu toplumlar; Dejenere olmuş fakir ve zengin arasındaki uçurumun çok olduğu her türlü adaletsizliğin aşikar bir şekilde eyleme geçirildiği, zaman ve mekanlarda gün yüzüne çıkmıştır.

Bu bağlamda İslam’ın gün yüzüne çıktığı cahiliye Arap toplumu da Her türlü haksızlığın yapıldığı faizin, haramın, haksızlığın günlük rutinin bir parçası olduğu köleliğin kadınlara karşı yapılan zulmün diğer bir ifadeyle ötekilerin fazlasıyla zulüm gördüğü bir ortamı barındırıyordu.

İslam dini aracılığıyla gönderilen öğretilerle o dönem Arap toplumunda var olan haksızlıklara karşı bir devrim gerçekleşmişti. Bu devrim kırp döken bir devrim değildi. Toplumda Var olanları yıkmadan, dökmeden mevcut boşlukları adalet li ve ahlaki öğretilerle dolduran yeni bir toplum inşa ediliyordu. Bu tüm çağlara, halklara ve nesillere hitap eden adaleti eşitliği öncelemiş kutsal bir mesajdı, çağrıydı.

Diğer bir deyişle Haramilerin saltanatına İslam ve onun adaleti öncelemiş öğretisi bir darbe olarak gönderilmişti.

Bu bağlamda günümüze dönersek, dini değerleri hayatlarında öncelemiş ve somutlaştırmış iddiasında olan, halkına ve bütün etnik kimliklere karşı duyarlı, dini öncelmiş olduğu düşünülen bir siyasi oluşumda varoluşunu tamamlayıp, yeni bir siyasi oluşum meydana getirip kitlelere kendisini, içinden çıktığı siyasi oluşumun siyasi mirasını kullanarak tanıtan, belli bir öznel kitleyi arkasından sürükleyen ve kendini tanıtan yepyeni bir siyasi bir parti var edilmişti.

Bu yeni oluşumun kuruluş aşamasına yardımcı olan, oluşturulan bu siyasi yapıya sırtını dayamış, var oluşunu güçlendirmiş kanıtlamış bir cemaatle yıllardır hoşgörülü bir şekilde ve sessizce devam eden ilişkileri bozulmaya başladı ve bu bozulma gizli odalarda dönen dolapların gün yüzüne çıkarılmasıyla somutlaştırıldı.

Bunlara inanmış, güvenmiş, düşünen insanları da şaşkına uğrattı, bu durum bir kez daha sorgulanmaya başlandı: neden diye? İnandığınız ve iktidar olmanızda büyük katkısı olan İslam dini bu yaptıklarınızı yasaklamıştı. Cahiliye dönemi haramileri gibi faiz, rüşvet, hırsızlık, tutarsız münafıkça bir duruş ve adam kayırma da nerden çıktı.