Mış Gibi Yaşamak

Bazı kişisel gelişim kitaplarında geçer. Başarılı olmanın sırrı “zaten başarılı imişsiniz gibi davranmaktır” denilir. Tabi başarıdan herkes farklı şeyler kastediyor. Kimi çok para sahibi olmayı, kimi ünlü olmayı, kimi saygın olmayı, kimi de mutlu olmayı… Yani zengin olmak istiyorsanız zaten zenginmişsiniz gibi yaşayın. Ünlü olmak istiyorsanız zaten ünlü imiş gibi. Saygın biri olma amacında iseniz saygın biri gibi...

Hemen hiçbir düşünce %100 oranında yanlış sayılamayacağı için iddiadaki doğruluk payını kabul etmek gerek. Zira bazen kendimizi hedeflerimize ve geleceğe psikolojik açıdan hazırlamak oldukça önemlidir. Fakat tavsiyede hazırlanmaktan bahsetmiyor. Gelecek zaman ve şimdiki zaman mevhumu ortadan kalkmış. Meselenin kendimizle ilgili kısmında kendini kandırma, diğer insanlarla ilgili kısmında ise bir algı yönetimi söz konusu.

Peki toplumumuzda bu nasihatin kurbanı olup kendini kandıran ve çevresinin algısı ile oynayan çok sayıda insan yaşıyor mu? Bence evet. Toplumumuzda yaşayan insanların önemli bir kısmı bu tipte insanlar. En sorunlu ve en verimsiz insanlar da bunlar. Bunlar aklı başka yerde olan insanlardır. Hadlerini bilmeyen insanlardır. “Haddini bilmeyen hiçbir şey bilemez” düsturunca bu tip insanların bizim toplumumuzda başarılı olmaları beklenemez.

Siyasetçiymiş gibi davranan bir doktor düşünün. Bu doktorun hastasına verebileceği ne vardır? Hastasının derdini anlamaya çalışacağına ona kendi siyasi görüşlerinin propagandasını mı yapmaya çalışacaktır? Hastanede beraber çalıştığı diğer doktor ve sağlık çalışanları ile ilişkisi nasıl olacaktır? Hastane ortamındaki detaylı görev ve sorumluluklarının üstesinden gelemeyecektir. Önemli işlerini sürekli aksatacaktır.

Medeni bir toplum oluşturmanın yolu “o toplumdaki insanların kendilerini bir şey zannetmeyi bırakmalarıyla olur. Gençlerden beklenen şey kendilerini durmadan geliştirmeleridir. Fakat yetişkinler yetişkince davranmalıdır. “Aklı beş karış havada” bir yetişkin olmaz. İşini ve eşini kendisi ile özdeşleştirmeyen onları basamak olarak kullanan bir kişi yetişkin sayılamaz.

Çevremize “bende gördükleriniz buz dağının görünen kısmıdır” mesajı vermektense “ne görüyorsanız ben oyum” demek daha bilgece bir davranıştır. Tabi ki bu durum kendimizi geliştirmeye ve değiştirmeye istekli olmadığımız ve hep aynı kalacağımız anlamına gelmiyor. Tam tersine “içinde bulunduğum durumun hakkını veren biriyim, yarın öbür gün değişirsem, yeni bir makam sahibi olursam o makamın da hakkını veririm” demektir.

Sanıyorum bu da ancak başarı merdiveninin basamaklarını tek tek çıkmakla olur. Ki bunu tavsiye eden kişisel gelişimciler de çoktur. Bu ilk tavsiye kadar kestirme olmasa bile daha güvenli bir yoldur. Bizi kendimiz ve toplumla barışık biri yapar. Ancak bu şekilde başarıyı ve başarısızlığı sindirmekte zorluk çekmeyiz.