MEZHEPSİZLİK AKIMI VE RADİKALİZM

Emniyet güçlerimiz dün sabah eş zamanlı olarak birçok ilimizde DEAŞ’a yönelik operasyon gerçekleştirdi.

İçlerinde yabancı uyrukluların da bulunduğu birçok kişi gözaltında.

Operasyonlar, referandum öncesinde DEAŞ’ın Türkiye’yi kargaşaya sürüklemeyi amaçlayan eylem hazırlıklarına yönelik istihbarat üzerine gerçekleştiriliyor.

Yılbaşındaki Ortaköy saldırısını gerçekleştiren Maşaripov’un sağ yakalanmış olması bu örgüte yönelik mücadele açısından çok önemli.

Örgütün şantaj amaçlı olarak kaçırdığı 4 yaşındaki oğlu ve onu kaçıranlar da yakalanabilirse Maşaripov’dan çok daha önemli bilgiler elde edilebilir ve örgütün bilhassa Kafkas ve Orta Asya kökenliler olmak üzere Türkiye’deki yapılanması deşifre edilir.

İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerimizde ve DEAŞ’ın etkin olduğu Adıyaman, Bingöl, Kocaeli, Konya gibi merkezlerde yapılan operasyonların başarıya ulaşmasını ve eli kanlı terör örgütünün Türkiye’yi kana bulama planlarının boşa çıkarılmasını dileriz.

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Alman Şansölye Merkel’in “İslamist terör” nitelemesine müdahale etmesi ve “selamet, esenlik, barış” anlamına gelen İslam ile terörün asla bağdaştırılamayacağını söylemesi çok önemli.

Sayın Cumhurbaşkanı özellikle batılılara yönelik platformlarda bu hususun altını çiziyor.

Ancak şunu da görmek gerekir ki maalesef istemesek de, kabullenmek zor gelse de batıda “İslamcı terör” algısı oluşmuş.

Merkel’in ifadesi sadece bir dil sürçmesi değil, bilinçaltının yansıması…

Turmp’ın, sözde teröre karşı önlem alacağım derken bütün Müslümanları aynı kefeye koyan, 7 İslam ülkesine yönelik ABD’ye girişi önleme kararnamesi de bu yanlış algının bir tezahürü.

Bir ölçüde de olsa hatanın farkına vardılar; kararnameyi yumuşatma yoluna gidiyorlar.

***

Aslında Müslümanları rencide eden bu “yanlış algı” özellikle oluşturuldu.

Bu algının oluşturulmasında en büyük pay da CIA’in.

Geçmişte Taliban’ın ve El Kaide’yi besleyerek Afganistan ve Pakistan’da, Kafkas ve Orta Asya Müslümanları arasında radikal bir yapılanma oluşması için özel çaba sarf ettiler.

Şimdi de Ortadoğu’da sözde Irak ve Şam İslam Devleti (DEAŞ) adını verdikleri radikal yapı ile sözde cihat adı altında, insanlık dışı vahşi katliamlarla, terörle yüce İslam hakkında olumsuz bir algı oluşturmak için uğraşı veriyorlar.

Devlet yöneticilerinde bile bu ters algı oluşmuşsa demek ki epey başarılı olmuşlar.

***

O zaman şapkayı önümüze koyup bir muhasebe yapmamız gerekiyor.

Nasıl oldu da bir terör örgütü, kısa sayılabilecek bir zaman sürecinde, ancak filmlerde ya da masallarda rastlayabileceğimiz biz yapay devlet oluşumunu gerçekleştirme yolunda önemli mesafe kat etti?

Neden bu örgüt, kısa sürede Müslümanlar arasında yaygın bir taraftar kitlesine ulaştı?

Biraz da buna kafa yormamız lazım.

Bu illegal yapılanma ile son yıllarda Müslümanlar arasında yaygınlaşan “yeni selefilik” denilen akım arasında bağlantı var.

Özellikle Mısır’da demokratik yollarla seçilen İhvan-ı Müslimin’in siyasi kolu Hürriyet ve Adalet Partisi’nin darbe ile iktidardan uzaklaştırılması ve Mursi’nin özgürlüğünün elinden alınması Ortadoğu’daki bu radikalleşmenin ekmeğine yağ sürdü.

Birçok saf Müslüman bunların “cihat” propagandasının tuzağına düştü.

Aslında “Selefi” tabiri, ehl-i sünnet yolunu tarif eder.

Ehlibeyt, Eshab-ı Güzin’den sonra, tabiin ve tebe-i tabiin adı verilen kuşağı tanımlar.

Ama günümüzde bu deyim de yozlaştırıldı.

Yeni selefiler, mezhepleri reddettiler…

İslam’ın yüce değerlerini sınırlandıran, gerçek anlamını saptıran, akait ve ameli dışlayıp cihatçılığı önceleyen bir akım maalesef özellikle Müslüman gençler arasında taraftar buldu.

Türk insanının son zamanlara kadar bu tür radikal yaklaşımlara mesafeli durmasında ehli sünnet yaklaşımına sahip olmasının ve ehli sünnet mezheplerine olan sadakatinin rolü; ehli sünnet itikadınca eğitim veren kurumların önemli payı var.

Ancak mezhepsizlik cereyanının ülkemize de sıçraması ile yeni selefiler yaygınlaştı ve dini istismar eden bu radikal-teröristler için bir zemin oluştu.

İslam’ın gerçek yönü ile öğretilmesi konusunda özellikle Diyanet İşleri Başkanlığına ve Milli Eğitim Bakanlığına büyük görev düşüyor.

Mevlanalar, Yunuslar, Hacıbayram Veliler, Hacıbektaşlar bizim en önemli değerlerimiz.