Mevlevilikte ilk adım: Şeyh Efendi mürîdi karşısında oturtur ve eliyle müridin sağ elini tutup günahlarından tevbe ettirerek birr u takva üzere bulunması için ahit alır. Ondan sonra üç kere yüksek sesle İsm-i Celâli(Allah lafzı) okumak suretiyle telkin eder.

Mevlevilikte ilk adım: Şeyh Efendi mürîdi karşısında oturtur ve eliyle müridin sağ elini tutup günahlarından tevbe ettirerek birr u takva üzere bulunması için ahit alır. Ondan sonra üç kere yüksek sesle İsm-i Celali(Allah lafzı) okumak suretiyle telkin eder. Mürîd de telakki ederek İsm-i Celali o suretle zikir eder. Bundan sonra şeyh elini açıp müride dua eder, o da Âmin der… Şeyh efendi zikri telkinden sonra müridin saçından yahut bıyığından sünnette varid olduğu veçhile makasla üç kıl keser. Bunun hikmeti dünya ile alakalarını kesmektir'.Mürîd zikir telkininden sonra şeyhin elini ve dizlerini, mecliste bulunan ihvanın da ellerini öper. Burada tarikata yeni adım atarken yapılan biat uygulamasının benzerini Gölpınarlı, binbir günlük çilesini tamamlayan derviş için geçerli olduğunu söyler. Gölpınarlı 'ya göre dervişin şeyh ile dizi dizine değecek şekilde karşılıklı oturup el ele tutuşarak verilen bu biat merasiminde şeyh Fetih sûresinin, ayetini okur, dervişin kaşının ortasından ve bıyığından birkaç kıl kesip 'resim hırkasını' (kolları uzun ve geniş Mevlevî hırkası) tekbir edip sırtına giydirir. Duruma göre dervişe evvel arakıyye, sonra sikke tekbir olunur. Biraz ism-i celal, istiğfar, kelime-i tevhid, salavat-ı şerife verilir. Dervişte sadakat ve temkin ve kıdem görülünce biat verilir. Kamil bir şeyhe mürit olmak isteyen talibin öncelikle 'tecellî-yi iradî' denilen talebine ve arzusuna bakılır. Bu arzu çok kuvvetli ise ona hizmet emredilir. Bu takdirde aşık-ı mürîd-i hadim' olur. Eğer şeyh talibin arzusunu kuvvetli bulmazsa ona zikir telkin eder, takvayı gözetip salih amel işlemesini nasihat ederek eski sanatıyla meşgul olmasını tavsiye eder. Böyle bir muameleye muhatap olan talip, tarikatta 'münîb-i muhibb-i zakir' statüsü kazanır. Şayet talibin arzusu çok düşük ise şeyh ona tövbe ve inabe etmesinin yanı sıra Mesnevî dinlemesini tavsiye buyurup hırz gibi teberrük edilir bir nesne verir. Bu talip de 'muhibb-i ma'tûf-i mükerrem' statülerinin ise Mevlevihane'de kalmadan manevi seyrini devam ettiren saliklere verilen isimlerdir. Şeyh Galib'in münîbi, kendisine mevlevihanede hizmet emredilen mürit ile kendisine sadece tövbe edip Mesnevî derslerini takip etmesi tavsiye edilen muhip arasında orta bir derecede değerlendirmesidir. Ona göre münîb, mürit olmaya muhibbe nazaran daha yakındır. Nitekim Şeyh Galib, kendisine telkin edilen zikirle iştigal eden münibe şayet 'hal' gelirse onun da mürit gibi gelip hizmet edeceğini, 'hal' gelmezse zikre devam ederek bu şekilde vuslata ereceğini söylemektedir. Tahirül Mevlevi'nin XIX. asrın sonlarına doğru gerçekleşen Mevlevîliğe intisabı hakkında söyledikleri, o vakitler zikir telkininden ziyade sikke ilbasının biat manası taşıdığını ima etmektedir. Hatta Tahirül Mevlevi biati şeyh ile mürit arasında el ele tutuşarak yapılan bir ahitleşme olarak tanımlamakta ve asıl biatın kendisine sikke giydirilmesiyle gerçekleştiğini ifade etmektedir. Arakıyye (yünlü başlık)-sikke tekbirleme ifadeleri tarikata intisap erkanı olarak talibe özel bir başlık giydirilmesi yani 'taç ilbası' ve bunun yanı sıra hırka ilbası meselesini gündeme getirmektedir. Bu itibarla Mevlevilikte taç ve hırka giyme meselesine müelliflerin bir tarikat erkanı olarak ne derece temas ettikleri önem arz etmektedir. Ankaravî ise mürşidin elinden giyilen hırkayı iradet ve teberrük/ muhip hırkası olmak üzere ikiye ayırır. İradet hırkası şeyhin hizmetinde bulunan müritlerin giydiği, teberrük hırkası ise hakiki müritlere benzemek adına muhiplerin giydiği hırkadır. Burada asıl hırkanın müritler için geçerli olduğu aşikardır fakat bu hırkanın biat esnasında mı yoksa hizmet/çile sürecinde mi olduğu belirsizdir. Bu belirsizliği giderici ifadelere Sakıp Dede'nin Sefinesinde rastlanır. Aynı zamanda birçok mevlevihanede bulunması dolayısıyla aktardıkları ayrı bir önem taşıyan Sakıp Dede eserinin çeşitli yerlerinde çilenin tamamlanmasının akabinde taç ve hırka giydirildiğini belirtmektedir. Dolayısıyla en azından Sakıp Dede'ye göre binbir günlük hizmetin sona ermesiyle dervişe taç ve hırka giydirildiğini ileri sürmek mümkündür. Fakat yine de şeyhler için olduğu kadar müritler için de bir rehber niteliğinde olan Kendisine tac giydirilecek mürîd, huşû ve tevazu ile şeyhin karşısına oturup dizine başını koyduğunda şeyh Meşayıh silsilesini zikredip üç defa tekbir getirir ve tacı müridin başına giydirir. Müridin fakirlik yolunda muvaffak olup manevi tac ile taltif edilmesi için Allah'tan niyazda bulunur… Akabinde Fatiha Suresi'ni okuyup mürîd için dua eder.