Üzerinde yaşadığımız bu kadim Anadolu toprağı dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmış antropoloji açısından çok zengin bir yerdir. Toprağının her bir karışında belki onlarca farklı milletin DNA tohumları vardır...

Üzerinde yaşadığımız bu kadim Anadolu toprağı dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmış antropoloji açısından çok zengin bir yerdir. Toprağının her bir karışında belki onlarca farklı milletin DNA tohumları vardır. Karlı dağlarının eteklerinde açan çiçeklerine renk veren her tonun içinde binlerce şühedanın vatan için can vermiş kendinden toprağa aktarılmış huzura eren istekleri vardır. Her bir diyarı ayrı bir cennet… Yedi iklim dört bucak bir memleket bu kadim Anadolu. Her mevsimde ayrı bir güzel, her mevsimde ayrı bir cennettir…

Bazen mistik doğu ezgisinin güftesi olmuş, bazen Yunus Emre ile hakka yürümüş, bazen Köroğlu'yla haksızlığa set çekmiştir. Karacaoğlan'ın karakaşlarına hayran olduğu güzelin temsilidir Anadolu. Mistik doğu ile aydınlanma yaşadığını söyleyen batının arasında bir kardeşlik köprüsü olmaya çalışmıştır tarih boyunca. Doğudan doğan güneşin, doğudan yayılan medeniyetin batıya ulaşma yoludur Anadolu. Nice yolunu kıymetmiş kervana yol göstermiştir. Nice yiğide yuva olmuş, mazlumun duasına yağmur, zalimin zulmüne şimşek olmuştur. Belki de bundandır bu kadar paylaşılamaması. Yiğidi boldur Anadolu'nun amenna ama haini de çoktur ne hikmetse. Anadolu İslam'la tanıştığı günden beridir en gür seda ile günde beş defa ilahi kelimetullaha ses olmakta. Ve davasına hep sahip çıkmakta…

İşte tam da bu yüzdendir içinde hainlerin yuva yapması. İlginç bir haldir bizim memlekette belli bir kesim bunu ister siyasi ister dini isterseniz insani anlayın sadece memleketin kötülüğüne çalışmaktadır. Yönetemediği her kesimi kendisine düşman görür, kendisi gibi olmayan herkesi kendisinden aşağıda görmektedir. Onların beyaz yakalılıklarına hiçbir zaman erişilmez onların gözünde. Hep bir adım ilerde görürüler kendilerini. Nefislerinin doymak bilmeyen dünyalık arzuları onları başka bir milletten olma arzusuna ulaştırır her daim. Ne tam batılıdırlar nede tam doğulu. Doğuyu dinle özdeştirdikleri için doğulu olmayacakları kadar din düşmanı, batıyı da Nirvana gördükleri için batılıda olmayacakları kadar eziktirler.

Söylemde insani her türlü hassasiyetleri hat safhadadır ama insan ayrımı yapmakta da üstlerine yoktur. Çok aşırı hayvan severdirler. Öylesine ki kapılarının önünde bir sokak çocuğu açlıktan ölse kapılarını açıp bakmazlar ama evlerinde besledikleri evcil hayvanlarına milyonlar harcamaktan da geri durmazlar.

Söz konusu kadim Anadolu için hayırlı bir iş olduğunda kulakları sağır, dilleri lal ve gözleri kör olabiliyor. Değer yargıları her zaman bu ülke insanlarının zıttıdır. Osmanlıyı parça parça eden İttihat ve Terakki'nin heyecanlı ama bir o kadar da ne yaptığını bilmeyen batı kuklası zihniyetinin bugünkü hayat bulmuş halidirler adeta. En büyük düşmanları İslam'ın değerleri ve değer yargılarıdır. Onlara göre İslam'dan gelen her şey irticacı ve gericidir.

İleri dedikleri yerlere asla varamamışlardır. Başkalarının kelimelerinde raks eden bir zihniyetin hokkabaz çocuklarıdır aslında bunlar. Dünyalık sirklerde palyaçoluk yapan bu tipler maalesef ülkemizde onlarca yıl en büyük makamları işgal etmekle kalmamış kendisi gibi düşünmeyen birçok insanı da süründürmüşlerdir. Onlara göre batının kapitalist vahşeti, kuzeyin sosyalist kehaneti doğunun kadim medeniyetinden çok ama çok daha iyidir. Bir işe yargıç olduklarında olayın kendisinden ziyade olayı gerçekleştirenlerle ilgilenirler. Vahşi batının ve faşist Avrupa'nın tasmacılıklarını doğunun efendiliğine her zaman tercih etmişlerdir. Gerçi hiçbir zaman doğuda efendi olabilecek kadar yücelememişler ama bunun düşüncesini dahi kabul etmezler. Ne zaman memleket için hayırlı bir iş olursa hep karşısında durmaktan çekinemezler. Osmanlının son dönmelerinden tutun cumhuriyet tarihi boyunca bu zihniyetin çocukları hep bir ağacın gövdesini içerden çürütmeye çalışan kurtçuklar gibi koca çınarları devirmeye çalışmışlardır. Osmanlı'nın devrilen çınarının yerinde filizlenen Türkiye Cumhuriyeti'nde kendi zihniyetlerinde bir toplum inşa etmek için yeri geldiğinde kıyamdan da geri durmamışlardır. Gelinen noktada hala kendi emellerine ulaşmak için insanları piyon olarak gören bu zihniyetin tohumları ülkemizde her şer işin arakasında ya adları ya da gölgeleri durmaktadır. Memleket hastahane yapılır karşı çıkarlar, okul yapılır yaktırırlar, alim yetişir hor görürüler, hava alanı yapılır israf derler. Kendileri hiçbir hizmet yapmaz ama yapılan her hizmetide hemen bizim paramızla yapılmış deyip herkesten önce kullanırlar. Taahhüdü geçmiş çürümüş bir zihniyetin ve kendi iç kısır döngüsünde yok olmuş bir ideolojinin ürünü olan bu tipler esasen bu toprakların suyunu içmeye, toprağına ayak basmaya da layık değillerdir. Ama gelin görün ki aynı kimliği taşımaktan utandığımız bu içten pazarlıkçı, batının içimize serpiştirdiği çürük tohumları memnun etmeye hiçbirimizin gücü yetmemektedir.

Anadolu gibi kadim bir toprağın üzerinde ona ihanet eden herkes şunu bilmelidir ki ya altında ya da üstünde bir gün Anadolu ondan hesap soracaktır. Temennimiz odur ki üstündeyken hatalarından vazgeçip bu memleket için hayırlı bir işin içinde olmaları.