“MEDYANIN DURUMU”

Dünyanın sayılı güçlerinden biri olan medya bir dönem ülkemiz de; yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü güç olarak addedilirdi. Topluma yön veren, giyim kuşamını belirleyen ne yiyip ne içeceğinden, nerde gezip tozacağına kadar hayatımızın her alanına sirayet etmiş telefon televizyon ve internet. Durduğu yerde fazla durmayan modayı takip etmenin, insanları aşırı tüketime sevk etmenin dışında, kültür sanat ve edebiyatın fazla prim yapmadığı bir ortam…

Kanalları geziyorsunuz saçma sapan proğramlar. Ana adı, baba adı, isimden şifa dağıtan hocalar, bal petek polen reklamları, performans artırıcı ilaç reklamları, bir yığın rezillik. Kediciklerle göbek atan şizofrenik tipler ne ararsan var. Bu milletin diniyle, değerleriyle, imanıyla, sağlığıyla zekâsıyla dalga geçiyorlar. 10 petek bal 100 lira. Yara bandı mı satıyorsun mübarek? On tane yara bandı bir lira, bakın her eve lazım(!)

Dizilerin halini hiç sormayın, entrikayı, ihtirası, ihaneti, cinayeti sıradanlaştırmak yarışına dönmüş. Batı kültürünün acentalığını yapıyorlar. Gençlerimiz vals, tango, samba ve nereden peydah olduğu belli olmayan kolbastı dansı yapıyorlar. Halayımız, horonumuz, zeybeğimiz demode olmuş. Kemençe bağlama çalan gençlik, saksofon klarnet üfler olmuş. Siz hiç bağlama çalan Amerikalı gördünüz mü? Kemençe çalan İngiliz gördünüz mü?

Her şeyimiz dış kaynaklı, dış bağlantılı, dış özentili. Kanunlarımız giyim kuşamımız, yememiz içmemiz, arabalarımız, telefonumuz tabletimiz, sanatımız sanatçımız. Maalesef ülke olarak teknoloji kölesi durumundayız. Kullandığımız bütün teknolojik ürünler dış ülkelerden hatta aksesuarları bile. A ‘dan Z’ye!

Doktorlarımız Hipokrat yemini eder, ABD başkanı İncil’ el basıp yemin eder. Bizimkiler Avrupa’dan fakslanmış ilke ve inkılaplar üzerine yemin eder. Dünyada Hristiyanların nikâhını Rahip, Yahudilerin nikahını Haham kıyar. Bizde Müftülere nikah kıyma yetkisi verildi diye rejim tehlikeye girdi. Spor kurallarımız UEFA kanunlarına göre, insan haklarımız Kopenhag kriterlerine göre falan filan. Ne kadar milli ve yerliyiz değil mi?

Avrupa Birliği Standartları var, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi var. Neden İSLAM BİRLİĞİ standartları, kriterleri yok? Neden Bağdat, Şam, Mekke Medine, Kudüs İstanbul kriterleri yok? Şimdi kesin birileri “olur mu canım bizim krıterlerimiz belli”.

Yav he he!

59 yıldır AB’ye gireceğiz diye atmadığımız takla kalmadı. Onlar alacakmış gibi, biz girecekmişiz gibi, onlar avutuyor, biz avunuyoruz.

Farkında olmadığımız, takip etmekte zorlandığımız yüzlerce kanun, onlar istedi diye, onlara uyabilmek için, gözlerine girebilmek için, onlar gibi yaşamak için çıkarıldı çıkarılıyor çıkarılacak. Peki bizim aklımız ermiyor mu bu kanunları çıkarmak için? Bu kadar mektep görmüş mürekkep yalamış aydınlar, hukukçular, bürokratlar, milletvekilleri ne işe yarar? Hazırı varken taklit varken kim kafa yoracak?

Evlendirme proğramlarının topluma ne faydası oldu? Roman kızı Solmaz’la, muhafazakâr Hanife’ye bir koca bulamadılar. Buldularsa bilmiyorum. Saçma sapan, uçuk kaçık, kişiler ve kişilikler... Türk aile yapısı perişan… Şapkadan çıkma medya patronlarının yaptığı proğramların, bu ülkenin gençlerine ne katkısı var? Eğitim öğretim, kültür sanat, hat edebiyat, örf adet, gelenek ve göreneklerimize, inancımıza itikadımıza zerre kadar katkısı var mı? Ama (survivor) reyting şampiyonu. O da ayrı bir garabet.

Hele medya fırıldakları, kanal kanal dolaşıp mensup olduğu ideolojinin kompedanlarına yaranmak için yapmadıkları şebeklik kalmıyor. Zırvalayıp duruyorlar. Bakıyorsunuz birçok kanal kendi ideolojilerini izleyiciye dayatmanın derdinde. Kendi düşüncesine uygun spot kişileri davet edip, evir çevir gevele, sürekli aynı tantana sürekli aynı gargara.

Kalın Sağlıcakla…