Medyalanlardan

İnternetsiz bir devirde yaşayan insanlar -tabiî ki ilim, fikir ve sanat adamları da- bugünkülerden daha mutluydular, hiç şüphesiz.

Meselâ Süleyman Nazif...

1869'da doğup 1927'de ölen şâir ve muharrir Süleyman Nazif'in başından geçen acâyip bir hâdise vardır.

Aynı zamanda mükemmel bir nükte, gerçek bir fıkradır bu...

***

Süleyman Nazif'in gazetedeki bir yazısının altında “Filorinalı Nâzım” imzâsı çıkmış... Bu “Filorinalı” yazı yazmasını beceremeyen, ama kendisini “muharrir” diye satan biriymiş (Ben emînim ki o yıllarda değil bugün yaşasaydı “muharrir” değil "sermuharrir" bile sayılırdı)...

Okurlardan biri Süleyman Nazif’i tesellî etmiş:
“Geçmiş olsun, başınıza bir kazâ gelmiş!”
“Evet, Allah’a şükür, ucuz atlattık!”
Okur hayret etmiş:
“Yazınızın altında, Filorinalı’nın imzâsının çıkmasına, ucuz atlattık, mı diyorsunuz?”
Süleyman Nazif gülmüş:
“Öyle deme azîzim, ya onun yazısının altında benim imzâm çıksaydı?..”

***

Matbuat ve edebiyat dünyâsında böyle yanlışlara eskiden aslında nâdiren tesâdüf edilirmiş. (Bunun sebepleri hakkında da mutlaka kafa yormalı.)

Süleyman Nazif'in yerinde siz olsaydınız ne yapardınız?

***

Meseleyi biraz daha genişletip düşünelim isterseniz:

Size başka bir isimle, başkasına da sizin adınızla seslenseler nasıl davranırdınız?

Ya özene bezene yazdığınız, belki yıllarca üstünde uğraştığınız, size ter döktüren ve kök söktüren bir kitabınızı bir başkası yazmış gibi basıp satsalar n'âpardınız?

Bir şarkı yazıp bestelediniz; bir bakıyorsunuz ki birileri bangır bangır bu şarkıyı söylüyor... Gurur duyar mıydınız?

***

Ha, farz edelim ki siz "Benden sonra tûfan..." diyenlerdensiniz... Peki, a'dan z'ye kadar sizin malınız olan bir eser -Allah gecinden versin- siz öldükten sonra başkasına mâl edilirse eşiniz dostunuz, çoluk çocuğunuz ne hisseder? Bunu düşünmüyor musunuz?

***

"Bugün bana ise yarın sana..." demişler: Sizin eserinizin başına gelen, sonra başkasına âit eserlerin de başına gelebilir. Bir dostunuzun, en yakın arkadaşınızın; en sevdiğiniz şâirin, romancının, filozofun, âlimin...

Nitekim geliyor...

***

Sosyal medyada ne ararsan var: hatâ, haksızlık, yüzsüzlük, arsızlık, hırsızlık, karaktersizlik, değersizlik, yersizlik, ayarsızlık, kararsızlık, istikrarsızlık, îtibarsızlık, sabırsızlık, hatırsızlık, hayırsızlık, uğursuzluk, şuursuzluk, nursuzluk, fütursuzluk...

Sosyal medya, intihallerin ve başka türlü kötü hâllerin gırla gittiği, mantar gibi yerden bittiği tuhaf bir âlem...

Kelimenin tam mânâsıyla "bir âlem" bu...

***

Süleyman Nazif'in başına gelenlerin kat kat fazlası bugün internet ve sosyal medya âleminde var...

Anlatmaya kitaplar yetmez...