Medya için uzmanlık sınavı gelir mi?

Siyasette üslup ve yöntem sorunsalı yine karşımızda.

Kemal Kılıçdaroğlu, eline tutuşturulan kağıtları sallayarak Cumhurbaşkanı ve ailesi hakkında “kendince belgeli” iddialarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Ahmet Özel, çıktı ve Kılıçdaroğlu’nun sözde belgeleri savcılığa vererek suç duyurusunda bulunması gerektiğini belirtti. Yani “Hodri meydan” dedi. Cumhurbaşkanının “Erdoğan’ın yurtdışında bir kuruş parası varsa ispat etsin. Ettiği anda Cumhurbaşkanlığı’nda bir dakika durmam.” çıkışı ile zaten Kılıçdaroğlu’nun havası sönmüştü. Kamuoyunu beklentiye sokan Kılıçdaroğlu, Türkiye düşmanları tarafından eline tutuşturulan kağıtları sallamaktan da imtina etmedi.

Hangisine İnanalım!

-Kılıçdaroğlu daha ilk günden genel başkanlık için aday olmayacağını söylemiş sonrasında adaylığını açıklamıştı.

-“Yüzde 40 oy alamazsam istifa ederim” dedi. “Seçim gecesi sonuçlardan memnunum” dedi.

-“Darbe olursa tankın önüne ilk ben çıkarım dedi, 15 Temmuz gecesi havalimanından kaçarak belediye başkanının evine saklandı.

-“Terörle mücadelede İHA’lar neden kullanılmıyor” dedi. Kullanılınca ise “Terörist de olsa neden İHA’lar ile vuruyorsunuz.” diye sordu.

Daha neler neler… Youtube’da sürüyle video var…
Kılıçdaroğlu, söylediği sözleri üst üste 10 defadan fazla tutarsa ya da değiştirmezse o zaman ciddiye alırız.

Medyada “Copy Paste” Kanseri

Geçtiğimiz günlerde internette rast geldiğim bir yazı dikkatimi çekti. Doktorların girdiği TUS (Tıpta Uzmanlık Sınavı) modelinde bir sınavın medya mensupları için de uygulanması gerektiği ifade ediyordu. İlk okuduğumda üzerine çok kafa yormadım ama “Uygulanamaz zaten deyip” cümleyi bir kenara bıraktım. Ama son günlerde yaşananlar art arda o cümleyi bana hatırlattı.

Evet bu durum artık bir kanser. Her zaman internet gazeteciliği ile birlikte kullanılan “Copy Paste” yani “Kopyala Yapıştır” terimi aslında tüm mecraların sorunu. Gazeteden, televizyonlara kadar her yerde kolayca bilgi kirliğine neden olan Copy Paste gazetecilik meslek kalitesini ve sektörü olumsuz etkiliyor. Ajanslardan geçilen haberler “yüzde yüz doğru” gözü ile değerlendiriliyor ve derhal bültenlerde, sayfalarda ya da sitelerde okuyucuya sunuluyor. Hal böyle iken muhabire de iş düşmüyor editöre de… Sorumluluk olmayınca işin kalitesi de dipleri görüyor.

Bu söylediklerim birkaç kurum ya da mecra için değil, maalesef Türk medyasının bir tamamı için geçerli. Tek tek isimlerini vereceğim de atladığım olur da kendilerini “iyi” zannederler diye yazmıyorum.

HAYIRLI CUMALAR