Marketteki Fakir Kadın..

Herzamanki gibi markete gitmiş, market arabasına çeşitli gıda maddelerini yükledikçe yüklüyor, haftalık alışverişini yapıyordu mutad...

Peynirler, sucuklar, zeytinler çeşit çeşitti... Tereyağı da almıştı. Tabiî yanına da kiloluk bir kavanoz bal.

Kasap reyonundan kıyma ve parça etler de almıştı... 30’luk yumurtayı en üste koymuştu..

Yeter bu kadar diyerek kasaya yöneldi...

Kasiyer, kendisi gibi bolca alışveriş yapmış olan bir kadının aldıklarını tahsil etmekteydi.

Şıngırt, dıt sesleri kesilmek bilmiyordu... “Marketi götürecekmiş bu kadın, ne çok şey almış” dedi içinden.

Oysa kendi de az şey almamıştı...

Sıra ona gelmişti fakat tam bu anda, kılık kıyafetinden hayli fakir olduğu belli bir ihtiyar kadını farketti.. Arkasında sırasını bekliyordu.

Poşetlerinde ne olduğu pek belli değildi.. Yeşillik bir şeylerdi ama güzel görünmüyorlardı..

Kadıncağız herhâlde yalnız manav reyonuna girmişti.. Yaşlı kadına seslendi, “Buyrun efendim, aldıklarım fazla, sizi bekletmeyim..”

Kısık bir ses, “Allah razı olsun..” dedi... Poşeti kasiyere uzatırken de “bunların hepsi çıkma bu kadar yeter mi?” dedi... Uzattığı bozuklukları sinirle sayan kasiyer kız, yüksekçe bir sesle:

− Olur mu teyze, bu yarısı bile değil... 1 lira 10 kuruş daha lazım.. dedi.

Kızın bu tiz ve yüksek sesiyle irkilip, “tamam yeterli..” dedi ya da bağırdı.. Kız şaşırmıştı. “Buna da ne oluyor?” dercesine baktı adama.

− Tamam kalanını benden alırsın... dedi kıza...

Yaşlı kadan aynı kısık sesiyle, yine belli belirsiz “Allah razı olsun” dedi... Ve poşetini alıp marketi terketti...

Adam “bu kadını tanıyor musun?” diye sordu kasiyere...

Kız uyanık biriydi... “Evet, arada geliyor her seferinde iyi sebzelerin arasından ayıkladığımız ve bu yüzden de «çıkma» dediğimiz sebzelerden alır gider, fakir biri...” dedi.

“− Arada ben de çıkmalardan alıyorum” dedi adam...

Aldıkları 100 küsur lira tutmuştu... “O kadıncağızdan kalan 1 lira 10 kuruşu da ekle” dedi. Ve ödemeyi yapıp dışarı çıktı…

Az önceki ihtiyar kadın yolun karşısına geçmiş bekliyordu.

Bir dolmuş yanaşıp durdu.

Fakat kadıncağızın binmesiyle inmesi bir oldu... Belli ki dolmuşa verecek parası da yoktu...

Bagajı kapattı, kadına yaklaştı ve “müsaadenizle yardım edeyim...” dedi...

Poşetlerini alıp otobiline götürdü, kadını da bindirdikten sonra kapıyı kapatıp cebinde kalan bir kısmı bozukluk, 50 küsur lirayı kadına uzattı…

İhtiyarın evi aşağısı mahallede imiş. Yolu epey uzamıştı..

Kadını bıraktı, bir sigara yaktı ve gözlerinde biriken yaşları sildikten sonra yeniden otomobili çalıtırıp evin yolunu tuttu…

O akşam namazını eda ederken yüzü bir başka hal almıştı... Secdelerde ağlıyor, doğrulurken gözlerini siliyordu...

Uzun uzun duâ etti...

“Allah’ım fakirlere daha fazla yardım edecek bir zenginlik ver bana.. Pilotluk günlerimdeki gibi yine zekât verebileyim. Allah’ım senin takdirin fakirlik ise buna da razıyım, yeter ki Sen benden razı ol... amin..”

#HARBİDEN: “Perşembe hikâyelerim” Bundan böyle her Perşembe (önemli bir gündem yoksa) böyle bir hikâye olacak köşemizde.. 01.02.2018