Maaşım Bin Dolardan Beş Yüz Dolara Düştü

Geçenlerde bir çay bahçesinde sohbet ediyorduk.

Birkaç dost bir aradaydık.

Arkadaşlarım heyecanlı ve girişken insanlardı.

Yen yeni iş sahalarını konuşuyorduk.

Ekonomiyi konuşuyorduk.

Ekonomi nereye gidiyor?

Ne olacak bu ülkenin hali?

Arkadaşın biri çok ateşli bir dille her şeyin iyi olduğunu ekonominin her zamanki den daha güzel olduğunu dile getiriyordu.

-“Eğer ekonomi iyi olmazsa, hükümet hiç erken seçim kararı alır mı?” diyordu.

Bir başkası da,

-“Ekonomi kötüye gidiyor ki, hükümet, Partili Cumhurbaşkanlığını garantiye almak için süper erken seçim kararını aldı,” dedi. Sorduk:

-“Neden?” Anlattı:

-“Ben bu süper erken seçim kararını halktan kaçış olarak görüyorum. Eğer bu aziz ve gazi millet- hususiyetle kırsal kesimlerde yaşayanlar, ekonominin bozulduğunu ve doların Türk lirasını ikiye katladığının farkına varsalar; hiç kimsenin gözüne bakmazlar. En sevdikleri insanı bile cezalandırırlar!” dedi. Ben,

-“O kadar da karamsar olma!” dedim.

O anda kendisini sevdiğimiz emekli bir ağabeyimiz geldi. Sordu:

-“Ne tartışıyorsunuz?” dedi. Biz,

-“Ekonomi!” dedik.

Her iki taraf fikirlerimizi ortaya koyduk. O, emekli ağabey:

-“Ben ekonomist değilim. Ama ekonomiyi yaşıyorum! Benim maaşım iki-üç sende yarı yarıya düştü!” dedi.

-“Öyle şey mi olur?” dedi. O anlattı:

Bundan üç sene önce maaşım (aylığım) bin dolardan fazla değerdeydi. Hatta oğlumu dışarıda okutuyordum. Senede bin dolar ödüyordum. Yani bir aylık ücretimle oğlumun üniversite ücretini yatara biliyordum. Bu sene oğlumun okuduğu üniversitenin harcına zam gelmedi. Ama doların karşısında benim aylığım düştü. Şu an aylığım beş yüz doların altına düştü. Bin dolar verebilmek için benim iki aylığımı bir araya getirmem gerekiyor. İşte ben bunu yaşıyorum. Bin dolar yatırmak için dört binden fazla Türk lirasına ihtiyacım var…. Bu benim yaşadığım şey!”

Ekonomi iyi mi? Kötü mü? Ona siz karar verin! Ben ekonomist değilim.