LALE HIRSIZI MONTOFON KAFALILAR

Almanya’da başlayan Faşist uygulamalar kervanına Hollanda da katıldı.

Önce Rotterdam Başkonsolosluğunda düzenlenen bir toplantıya katılmak için Hollanda’ya gidecek olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçağının uçuş iznini iptal ettiler.

Diplomatik teamüllere aykırı bir uygulamaydı.

Bir skandaldı.

Tepkilere aldırmadılar.

Daha sonra karayolu ile Hollanda’ya giren Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın konvoyunu durdurdular.

Yetmedi, korumalarını gözaltına aldılar, kendisine de adeta araç içinde gözaltı muamelesi yaptılar.

Diplomatik gelenekler uyarınca Türk toprağı olarak kabul edilen Konsolosluk binasına girmemesi için polis etten duvar örmekle kalmadı, kodese tıkma tehdidi savurdu.

Sahiplerinin talimatları ile köpeklerini antidemokratik uygulamayı protesto eden Türk göstericilerin üzerlerine sürdüler.

Misafir demediler, kadın demediler, diplomatik dokunulmazlık dinlemediler “persona non grata” ilan ederek yaka paça sınır dışı ettiler.

Afrika’nın yamyam kabilelerinin bile konuklarına yapmayacağı bir muameleyi kadınlar gününün ertesinde bir bayan bakana reva gördüler.

Bakan Kaya, Türkiye’ye döndükten sonra yaptığı açıklamada karşılaştığı muameleyi şöyle anlattı:

“Türkiye Cumhuriyeti Aile ve Sosyal Politikalar bakanı olarak, diplomatik pasaporta sahip bir bakan olarak seçmenlerimizle buluşmaya gittim. Konsolosluk binasına 30 metre kala bizi araçlar durdurdu. Hiçbir şekilde bizim binaya, konsolosumuzun da binadan çıkarak bizim yanımıza gelmesine izin verilmedi. Ancak Almanya'ya onlar eşliğinde gidersek çıkabileceğimizi söylediler. Gayri insani ve gayrı ahlaki muameleye maruz bırakıldık. 5 kişilik ekibim ve elçilik görevini yapan maslahatgüzarımız gözaltına alındı. Polis merkezine götürülüp bir buçuk saat bekletildik. Çok kaba ve sert bir müdahale ile karşı karşıya kaldık. Kadınlar günü ve haklarıyla ilgili bize ders vermeye çalışan bir Avrupa'nın bir kadın bakana bunları yaşatmaları çok trajikti.”

***

İşin garibi bu insanlık dışı uygulama karşısında Batı basını kör ve sağır.

Mesut Çavuşoğlu’nun bir dönem başkanlığını yaptığı Avrupa Parlamentosundan ses yok.

Avrupa Konseyinden ise “gerilimin tırmanmasından endişe duyulduğu” yolunda kıytırık bir laf olsun mesajı.

Şimdi de İsveç kervana katılmış, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker’in seyahati engellenmeye çalışılıyor.

Avusturya ve Belçika da aynı anlayışta.

Görünen o ki Avrupa’da Türkiye’ye karşı sistemli bir tavır var.

Faşizan uygulamalarla, aşırı milliyetçi politikalarla, Türk düşmanlığı ile kendi ülkelerindeki seçimlerde prim yapmaya, ırkçı sağ seçmene göz kırmaya çalışıyorlar.

Türkiye’de halkın 16 Nisan’da “evet” demesinin önüne geçmek için kendi ülkelerinde özgürlükleri sınırlandırmakta beis görmüyorlar.

Ama Hayır’cılara her şey mubah…

Daha önceki oy tercihlerini de dikkate alarak evet deme eğilimi yüksek olan Türk seçmenlerin tercihlerini yönlendirmeye çalışıyorlar.

Gurbetçilerimizin sabırlarını zorluyorlar.

Tahrik etmeye çalışıyorlar.

Suç tuzağına düşürme hesabı yapıyorlar.

Akıllarınca bayan bakanı sınır dışı ederek gözdağı vermeye kalkışıyorlar.

Gözdağını geçtim, açıkça sizi de sınır dışı ederiz diye tehdit savuruyorlar.

Demokrasi askıda.

Diplomasi kuralları rafa kaldırılmış.

İnsanlığın yerini barbarlık almış.

Bunun adı faşizm değil de nedir Allah aşkına?…

Bir de “Nazi ruhunu horlatıyorsunuz” deyince alınıyorlar.

***

Başkalarına insan hakları, özgürlük, demokrasi dersi vermeye kalkanların maskeleri düşmüştür artık.

Canavar, kalan tek dişi ile sırıtmaktadır.

Ama hesaba katmadıkları bir gerçek var.

Tüm bu antidemokratik uygulamalar, baskılar, yıldırma taktikleri hep geri tepiyor Türkiye’de.

İktidarı mazlum ve mağdur duruma sokuyor.

“Evet” için yapılan her engelleme, kararsız seçmeni inadına “evet”e kaydırıyor.

Batıda faşizm hortladıkça Türkiye’de demokrasinin gülleri tomurcuklanıyor.

Lale hırsızı montofon kafalı neofaşistlere duyurulur.