KURTULUŞ UZAKTA DEĞİL

Manevi çözülmenin ivme kazandığı, ahlâki ve insani değerlerin hiçe sayıldığı, güçlü ülkelerce zenginlikleri nasıl paylaşabiliriz hesaplarının yapıldığı, milyonlarca insanın tespit edilen açlık sınırının çok altında hayatta kalma mücadelesi verdiği günümüz dünyasında hukuktan, insan haklarından, sosyal adaletten, medeniyetlerin buluşmasından bahsetmek bilmem ne kadar gerçekçiliktir?

Dünyamızın maruz kaldığı ve gün geçtikçe kaybolan ahlâki değerlerle birlikte yuvarlandığı zillet çukuru; bunun tabii uzantısı olan merhametsizlik, acımasızlık ve adam sendecilikle insanlık âleminin kendi kendini yok etme felâketi ile yüzleşmesi yakın ve kaçınılmazdır. Fazla geç kalınmadan bu evrensel yaraya mutlaka parmak basılmalı, çare üretilmeli; üretilen çareler ivedilikle uygulamaya konulmalıdır.

Şüphesiz ki bütün bu olumsuzlukların temelinde sevgisizlik yatmaktadır. Sevgiden,

Hoşgörüden, barıştan, kardeşlikten uzaklaşıldığı oranda güzelliklerle dolu bir dünya; ancak hayal edebilenlerde bir çizgi olarak varlığını sürdürecek, toplumları kalpleri kirli, kılıçları kinli insanlar felâketten felâkete sürükleyeceklerdir. Dünyamızı cenderesine alıp sıkan bu maddi ve manevi işkenceden insanlık; ancak en son ve en mükemmel din olan İslam ve onun “insanı yaratılanların en şereflisi” olarak gören ve bir bütün olarak kucaklayan felsefesi kurtarabilir. Acımak, şefkat göstermek, esirgemek, iyilik etmek, çaresize çare olmak, merhamet etmek gibi İslam dininin en başta gelen kuralları ile insanların ruh dünyaları bezenmedikçe huzurlu toplumlar oluşturmak mümkün değildir. Yüce Peygamberimizin: "Yerde olanlara merhamet ediniz ki gökte olanlar da size merhamet etsinler."

Hadis-i şerifinin anlam derinliği idrak edilmediği sürece ne felâketlere dur diyebilmenin imkânı yoktur.

Bakınız, İslâm’ın beş şartından biri olan, insana ve topluma yönelik zekât müessesesine! Sosyal çözülmeyi önleyen, birliği, kardeşliği, yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik eden, zenginin kalbini merhametle süslerken yoksulun kalbini de o oranda kinden arındıran bu ilahi emir tam olarak uygulanabilse dünyamız ne kadar güzelleşir. Sosyal bünyedeki boşluklar mayasında sevgi ve kardeşlik olan zekât harcı ile doldurulabilinse insanların sadece yüzleri değil, kalpleri de güler.

İşte sadece bu yönü ile dahi İslam, toplumsal çöküntüye merhem olmakta onu düştüğü zilletten kurtarabilmektedir. Bugün yaşanılan her acının temelinde, ahlâki çöküntü ve inançsızlık yatmaktadır. İslam’ın evrensel mesajları iyi algılanabilse, uygulamaya konulabilse şüphesiz dünyamızda aç ve açıkta kimse kalmayacaktır. Dünyamız, huzur ve kardeşliğin hüküm sürdüğü mutluluk diyarı olacaktır.

Bugün; insanları köleleştirmek, insanlığı yok etmek üzerine kurulan ve Mehmet Akif Ersoy’un “tek dişi kalmış canavar” olarak nitelendirdiği maddenin ruha tahakkümü olan bu düzenin karşısına dikilmek onunla topyekûn savaşmak akl-ı selimin kaçınılmazlarının en başında gelmelidir. Ancak bu savaş İslam’ın evrensel değerlerine sımsıkı sarılarak onları baş tacı etmekten, yaşamaktan ve yaşatmaktan geçer.

Doğru tektir. Allah’ın bahşettiği irade-i cüziye er geç o doğruyu insanlara gösterecektir.

Yeter ki sabır dediğimiz meyvesi tatlı ama yetiştirilmesi güç olan o ağacın bakımını iyi yapalım. Özsuyunu temin için gayretlerimizi birleştirelim. Yeter ki her şeyin yaratıcısı Allah’a yönelelim Onun biz fâniler için seçip gönderdiği dini yaşayalım. Yeter ki hak dininin rehberi Kuran-ı Kerim’in ahlâkı ile ahlâklanalım. Gerçek mutluluğu onu bir bütün olarak bizlere sunan İslam’da arayalım. Yeter ki sevgiyi baş tacı edip yaratılmışların en şereflisi olduğumuzun idraki içerisinde sevelim, sevilelim

Yeter ki Yüce rabbimizin Bakara suresinde buyurdukları “Ey iman edenler, hepiniz topluca barış ve güvenliğe girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.” ayetine sımsıkı sarılarak kurtuluşu İslam’da ve onun evrensel mesajlarında arayalım