Çağımız iletişim çağı. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna kitleler halinde haberleşmek mümkün. Bu nedenle en korkunç silah oldu artık siyasî kumpas. Çok partili hayatımızın tarihine şöyle bir bakalım: İnönü, iktidarı ekonomik sıkıntıları yenemediği için kaybetmişti.

Çağımız iletişim çağı. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna kitleler halinde haberleşmek mümkün. Bu nedenle en korkunç silah oldu artık siyasî kumpas. Çok partili hayatımızın tarihine şöyle bir bakalım: İnönü, iktidarı ekonomik sıkıntıları yenemediği için kaybetmişti. 'Yeter söz milletin!' diye iktidar olan Menderes, tek parti döneminde sağlıklı iletişimden çok denetim, teftiş mantığıyla halka buzlaşan bürokrasiyi ısıtıp eritmeye çalıştı. Ancak oy uğruna cemaatlere yaklaşıldı. Parti ileri gelenleri de bürokrasiyi gölgeledi. Bu da Atatürk çizgisinden çıkma, irtica rüzgarına yelken açma, cumhuriyete karşı gerici devrim…gibi iddialar düşürdü kamuoyu gündemine. İddiacılara koz verircesine de hilafeti bile geri getirmekten söz edildi. İşte size iktidar-muhalefet çatışmasına duble yollar açan iş makinesi kumpas! Aklı başında kaç siyasetçi şunu diyebildi? Süreç anlamını güzel dile getiren ege yöresi halk deyimiyle söylüyorum: Arkedeşle! Siz napıp durusunuz?

Kumpas iş makinesinin çalışa çalışa açtığı yollara üniversitelerden çıkışlar başladı. Yollardan sokak hareketlerine geçişler artınca da geliverdi sözde gericiliğe karşı 'özgürlükler anayasası' diyen bir askerî darbe! Buyur edildik demokrasinin ilk cenaze namazına! Namazdan sonra da düzenlendi ünlü 61 Anayasası. Sonra ne oldu? 10 yıl geçmedi ki üniversitelerde belli siyasî söylemlerle örgütlenmiş 68 kuşağı çıktı ortaya. ABD emperyalizmine tepki koydular. Kısa süre sonra da banka soymakla başladılar işe. Adam kaçırmalar falan derken millet kavramını hiçe sayıp 'Halklara özgürlük!' diye bağırmaya başladılar. 'Tek Yol Devrim'di onlara göre. Model almışlardı çekiç orağı. Duvar yazırlarında Ş harfini çekiç orağa benzetecek kadar inandırılmışlardı sovyet rejimine. Niye? Onlarla mutlaka çatışacakların olduğu biliniyordu. Kumpas mümkündü.

Hocalarından biri karşılarına çıkıp da şunları söylemedi onlara: Oğlum-kızım-yavrum böyle bağırıp çağırarak bir yere varamayız, şiddete şiddetle vurulur, tarih boyunca aldatma kültüründen arınamadık; kumpas kurulur ve mutlaka sizinle çatışacaklar olur. ABD sömürüyor zavallı halkları diyorsunuz ya soruyorum: Neyle sömürüyor? Bilim ve teknoloji gücüyle değil mi? Böyle Don Kişot olmaya soyunacağımıza o güce ulaşma sürecine girsek ya! İdrak çocuklar idrak! Başınızı duman almışsa yürüyelim haydi bilime, teknolojiye!

Sonuç? 1970 sol darbe planı kumpaslanmıştı ki generallerden biri yine kumpasla çark etti. Kumpasın farkında olan olmayan nice gençler 1971 muhtırasıyla kimi idama, kimi Kızıldere türküsünün yakıldığı yerde ölüme, kimi kodese gitti. Hayalleri suya düştü. Su nerede, hangi inek içti, kim biliyor? Kumpas bu. Aldatma kültürünün nemlendirdiği topraklarda mantar gibi üreyip durmaz mı?

Dağa taşa adını Karaoğlan yazılmış Ecevit, iktidar olunca kumpas 1974 affıyla salmaz mı onları yurdun dört bir yanına, öfke dolu yüreklerle köpüren devrim hayallerinin ardına düşsünler diye? Sonra da kasıp kavursunlar Anadolu'yu fraksiyonlara bölüne bölüne. Bir de karşılarına ülkücüler ey vatan yetiştik diye çıkınca sağ sol çatışmasına hızla yol alınmaz mı? Gencecik fidanları birbirine kırdıran kumpas Kahramanmaraş, Çorum, Sivas, Fatsa…gibi kitlesel olayları artırması ardından ABD çocukları generallere şartlar oluştu, haydi bir kez daha indir darbeyi demokrasiye dedirtmez mi? Darbecilerine de kısa sürede ayrılıkçı teröre kaynak tepki tabanı da oluşturtmaz mı? Bir yandan da din-yoksula yardım-eğitim…diye halkı aldattırıp kişi ve kurumları ya kendine tutsak etmek ya da etkisizleştirmek için çeşit çeşit yalan, iftira ve de düzmece belgelerle 15 Temmuz darbe girişimi sürecini yarattırmaz mı?

Ne cengaver, yetenekli önder, fedakar yiğitlerimizi kaybettik bu kumpaslarla! Onlar, her alanda iyi eğitimle zirveye çıkacak gençler değil miydi? Kalanlarından zirvede olanlar görmüyor muyuz bugün? Kumpaslar tarihimizi içi yana yana kaleme almış hocayım, tüm hocalara da göz önündeki aydınlara da açıkça soruyorum: Bizde suç var mı yok mu? Kurtuluş Savaşı'nda kolunu kaybetmiş gaziye yaban diyen Anadolu insanını ihmal etmiş Türk münevverine, Yakup Kadri'nin sitemini hatırlayanımız var mı? Medyadaki tartışma programlarına bakıyorum da konuşmacıların aklın yolu bir diye doğruda birleşmeleri söz konusu değil hiç. Herkes kendince haklı.

Kumpas tarihi tekerrür ediyor. Liderinin dirayet ve cesaretiyle düşman kumpaslarını ortaya çıkarmayı başaran Ak Parti bile daha bu yıl kumpasa düştü. Seçim sorumlusu Başkana kim akıl verdi de 'Hiçbir şey olmasa bile bir şeyler olmuştur.' akla zarar demecini verdi ve kaybedileceği belli bir seçim niye yenilendi? Mağduriyete halk tepkisi tarihte kaç kez görülmemiş miydi? Kitlelerin yüreğini dağlayan imralı mektubu okutulup kardeşine de tv.de yorum yaptırılması kimin aklıydı ve kim için, ne sonuç getirdi?

Şimdi de gündemde CHP'li birinin külliye görüşmesi konulu haber var. Karşılıklı suçlamalar aldı başını gidiyor. Niye? Ünlü gazeteci haber aracı edilip liderinin de boş boş doğrudur diyeceğini tahminle CHP'den fayda yok algısı yaratmak için diyenler var. İktidarı halk gözünden düşürmek için diyenler var. Kim bile sonucu ne zaman kime yarar? Uğur Dündar da 28 Şubat oyuncularını servis etmişti ekranlara. Yıllar sonra ne sonuç getirdi? Ders aldı belli ki. Bu habere bulaşmadı hiç şimdi. Kumpasa düşen gazeteci de özür diliyor. Medyaya güven niye % 30 sorusuna cevap bu işte! Kamu vicdanına o güveni geri kazandırmak mümkün mü artık?

Kamuoyu gündemindeki yoğun tartışmalara neden olay, haber ve yorumların kumpas olabileceğini düşünmek gerek milletçe. Kasıt saklamaları mümkün çünkü. Örneğin darbeye yataklıktan yargılanan gazetecilerin tahliyesi çatışmacı tartışma kaynağı olmadı mı? YİK üyesi Arınç'ın ekranlarda KHK'lılarla ilgili yorumu karıştırmadı mı ortalığı? Arınç'a Cumhurbaşkanı tepkisi, yargının da tahliye işleminden birine yeniden müdahalesi ile kapandı gitti tartışmalar. Sürseydi tüm yurda dalga dalga yayılmaz mıydı? Kumpasa ortam, hainlere gün doğmaz mıydı böylece? Yakın tarihte bu tür tartışmaların kumpas yüzünden olduğunu görmedik mi?

Davutoğlu-Babacan-Gül siyaseti de birlik-dirliğe kumpas olabilir mi? Kafalar karışık. Davutoğlu'nu halk ciddiye almaz da Babacan iyi ekonomist. Geçmişinde başarı da var. Kendisini dinledim. Liyakatine aykırı politika yoluna girildiğini söylüyor. Samimiyse yeni yol açma girişimine milleti saygı duyacaktır. Ama yanıltılır da her şeye karşı muhalefet çizgisinde önceki liderine karşı kumpasa düşerse yazık eder kariyerine. Yaşarsak göreceğiz. İdrak diyorum idrak! Ey ülkem-milletim diyenler kumpasa karşı idrak!