''Külliye''

Gülmek mi gerekir yoksa Türkçemizin bu hale gelmesine ağlamak mı gerekir, karar veremedim. İktidara talip bir siyasi parti sözcüsünün bu kadar tuhaf hallere düşeceği hiç aklıma gelmezdi.

“İrade-i külliye” kavramını Cumhurbaşkanlığı olarak kullanılan Beştepe külliyesi olarak anlamak, nasıl kültür seviyesidir?

Ana muhalefet partisinin sözcüsü Türk milletinin temel inanç umdelerini bilmiyor mu?

İrade-i cüz’iye ve irade-i külliye (mutlaka) kavramlarını bilmeyen bir millet temsilcisi olabilir mi?

İdaresine talip olunan bir milletin itikadî esaslarını bilmeyen bir siyasetçi düşünülebilir mi?

Gerçi iktidar partisinde de benzeri gelişmeler olmadı değil?

Mesela son günlerde yaşanan tokalaşmayla alakalı bir vakayı hatırlatalım. Adıyaman Üniversitesi rektörünün bir hadis-i şerifi nakletmesi üzerine iktidar partisinin bir milletvekili tuhaf laflar söyledi.

İnsanların tercihleri farklı olabilir. İngiltere kraliçesi eldivenle tokalaşıyor. İngiltere kraliçesinin eldivenle tokalaşmasını tenkit eden bir “çağdaşa” henüz rastlamadık.

İktidar partisinin bir milletvekilinin rektöre ağza alınmayacak şekilde “dalmasını” yadırgamamak mümkün mü?

Elhasıl, bizi idare edenlerin bizim değerlerimizi tanımasını bekliyoruz.

“MEMLEKET”


1946 genel seçimleri öncesi günlerindeyiz. DP kurulalı yaklaşık üç ay kadar olmuştur. İktidar partisinde büyük bir telaş var. CHP alelacele olağanüstü bir kongre topluyor. Belediye seçimlerini bir yıl öne alıyor. Ve üç gün sonra belediye seçimleri yapılıyor. Nisan ayında karar alınıyor ve mayıs ayında belediye seçimleri yapılıyor. Türkiye’de çok partili dönemin ilk belediye seçimi İLGİNÇ BİR ŞEKİLDE TEK PARTİYLE YAPILMIŞTIR. ÇÜNKÜ DP BU SEÇİMLERE GİRMEMİŞTİR. SADECE CHP GİRMİŞ VE BÜTÜN SEÇİMLERİ “KAZANMIŞTIR”.
DP genel başkanı Celal Bayar bir açıklama yapıyor ve diyor ki, “şayet genel seçimler de böyle erkene alınırsa bu seçimlere girmeyebiliriz”.
CHP genel başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü ise bu açıklamaya cevaben şöyle diyor; “Son zamanlarda bazı memleketlerde seçime iştirak etmeme taktiği görülmüştür…… Kendi iç idaremizi yabancı devletlere karşı kötüleme teşebbüsünü, Türkiye denilen memlekette vatandaşların hoş görmeyeceklerinden eminim”.
İnönü’nün bu açıklamasında benim anlamakta güçlük çektiğim ve biraz da tuhaf bulduğum bazı kavramlar var;
Mesela bunlardan birisi “Türkiye denilen memlekette” diyor. “Türkiye denilen memleket” ne demek oluyor? Sanki yabancı birisi konuşuyor gibi…. Yani bir Fransız başbakanı veya Türkiye’nin yerini haritada bile bilmeyen bir birisinin yaptığı ya da yapacağı bir konuşma gibi konuşma tarzı değil mi bu?
“Türkiye denilen memleket”…..
“Denilen”…
Yani başka bir ifade mi kullanılması gerekiyor?
“Senin memleketin neresi hemşehrim?”.