Kudüs’ün Fethi (636)

Hz. Ömer döneminde Amr b. As komutasındaki İslam ordusu Suriye ve Filistin bölgesinin fethini sağlıyordu. Bizans’ın Filistin valisi Ertabon, Müslümanlara yenilince Kudüs’e kaçtı. Müslümanlar, Kudüs’ü almak için burayı kuşattılar. Şehri teslim etmekten başka çare bulamayan halk, burayı ancak Halife Ömer b. Hattab’ın kendisine teslim edebileceklerini söylediler. Durum hz. Ömer’e bildirilince teklifi kabul etti. Hz. Ömer, Kudüs’ü bizzat teslim alarak Patrik Sophronius’a bir eman ve ahidname verdi. Bu eman ve ahidname diğer Filistin vilayetleri için de uygulanacaktır.(636)

Hz. Ömer’in Ahitnamesi

Bu ahit Allah’ın kulu, Mü’minlerin Emiri Ömer b. Hattab’ın iliya (Kudüs) halkına verdiği ve suçlu suçsuz ayırım olmadan canları, malları, kiliseleri ve haçları güvencede olduğuna dair bir ahittir.

  • Kudüs halkının ibadet ettiği kiliseler (başkaları tarafından dini amaçlar dışında kullanmak amacı) ile ikamet yeri haline getirilmeyecektir.
  • Kiliselerin mal varlıklarından, içinden bulunan haçlardan (ibadet ile ilgili sembollerden) herhangi bir şey alınmayacaktır.
  • Burada bulunanlar dinleri konusunda aşağılanmayacak ve hiçbirisine zarar verilmeyecektir.
  • Ancak Kudüs’ün halihazırdaki sakinlerinin dışında burada Yahudi nüfus iskan olmayacaktır.
  • Kudüs halkı (İslam hakimiyeti altındaki) diğer topraklarda bulunan gayr-ı Müslimler gibi kendi üzerlerine düşen cizyeyi vereceklerdir.
  • Kudüs halkı Kudüs’ten Rumları ve hırsızları çıkaracaklardır.
  • Kudüs’ten ayrılacak kimselerin malı ve canı gidecekleri yere ulaşıncaya kadar güvence altındadır.
  • Kudüs’te kalmak isteyenlerin de canları ve malları koruma altındadır. Ancak kendileri Kudüs halkının tabi olduğu üzere cizyeyi ödemek ile yükümlüdürler.
  • Kudüs halkından ticaretlerini ve haçlarını (dini sembollerini) geride bırakarak Rumlar ile birlikte mallarını da alaraka gitmek isteyenler, gidecekleri yere ulaşıncaya kadar güvence altındadırlar.
  • Burada bulanan diğer millet ve kavimlerden isteyenler burada (Kudüs’te) Kudüs halkının ödemiş olduğu gibi aynı şekilde cizye ödemek şartı ile ikamete devam edebilirler. İsterlerse Rumlar ile birlikte ayrılabilir veya ailelerinin yanına dönebilirler.
  • Cizye ödeyeceklerden ürünlerinin hasadını bitirenceye kadar hiçbir şey alınmayacaktır.
  • Cizye ödemekle yükümlü olan kimselerin bu yükümlülüklerini yerine getirdikleri müddetçe yukarıda belirtilen güvence ve hakları Allah’ın, Peygamberinin ve onun halifelerinin ve mü’minlerin zimmeti ve teminatı altındadır.

Yazım Tarihi: Hicri 15. yıl.

ÖMER B. HATTAB

Şahitler: Halid b. Velid, Amr b. As, Abdurrahman b. Avf, Muaviye b. Ebi Süfyan[1]

Emeviler Dönemi

Emevi Halifesi Abdülmelik burada Kubbetüssahra ve Mescid-i Aksa Camisi’ni inşa etti. Böyle bir caminin yapmasının birçok siyasi nedenleri bulunmaktadır.

  • Hristiyan kiliselerinin güzelliğiyle rekabet etmek
  • Mekke ve Hicaz Abdullah bin Zübeyr’in elindeydi. Abdullah burada on yıl halifelik yaptı. Suriye bölgesinden hacılar Mekke’ye gittiğinden İbni Zübeyr’in propagandasından etkileniyorlardı. Bu nedenle hacıların oraya gidişini engellemek için üçüncü kutsal mekan olan Beytülmakdis’i Kur’an’da geçen Mescid-i Aksa ismiyle inşa etti. Ayrıca Kubbetussahra’yı çok güzel bir mimari eser olarak inşa edip insanların oraya cezb etmesini sağlamış oldu. İbni Kesir, tarih kitabında olayı şöyle anlatır: “Abdullah b. Zübeyr, insanları kendisine bey'ata davet ediyor, çok fa­sih konuşuyordu. Şamılılarm büyük çoğunluğu ona meylettiler. Abdül­melik, bunu duyunca insanları hacdan menetti. Hacca gitmelerine mü­saade etmeyince insanlar ona kızdılar. Bundan sıkıntı duymaya başla­dılar. O da Mescid-i Aksa'daki kayanın üzerine kubbe yapmaya ve Aksa mescidini inşa etmeye başladı ki, bu sayede insanları hacca gitmekten alıkoysun ve gönüllerini Kudüs'e yöneltsin.”[2]
  • Abdulmelik’in Hz. Ömer Camisini (Kubbetüssahra)’yı bu şekilde son derece güzel bir mimari eser olarak inşa etmesinin diğer bir nedeni de; Bu dönemde insanlar fetihler sonucu eski uygarlıkların devasa sanatsal ibadet mekanları ile karşılaşıyor ve bu mimarinin etkisinde kalabiliyorlardı. Abdülmelik, insanların Hıristiyan mimarisinin etkisinde kalmamaları için de o mimariyle rekabet edebilecek bir mimari eser vücuda getirmiş oldu.

Abdülmelik’ten sonra Emevi Halifesi Velid’de buraya büyük hizmetlerde bulundu. Yapıyı genişletti.

Emevi’lerden Sonra Kudüs Tarihi

Emevilerin ardından burada Abbasi yönetimi kuruldu. Ebu Cafer el-Mansur halifeliğe geçince hicretin 140. senesinde Ku­düs'e gitti. Mescidin harab olduğunu görünce o kubbe ve kapılar üzerin­deki altınların ve mücevher levhalarının sökülerek bu paralarla ve ziy­net eşyalarıyla mescidin harap olan yerlerinin onarılmasını emretti. Bu emrini yerine getirdiler.[3]

878 yılında Tulunoğulları, 969 yılında Fatimilerin, 1069 yılında Selçuklular’ın eline geçti. 1098 yılında tekrar Fatimilerin eline geçti. Fatimi halifesi el-Hakim bi-Emrillah, Kamame kilisesini temeline varıncaya kadar 1009 yılında yıkıp tahrip etmişti. 1014 yılına kadar yaklaşık 30.ooo kadar kilise yağmalanmış, veya yakılmıştı. Bir çok Hıristiyan ise, canını kurtarmak için şeklen Müslüman olmuştu. Fatimi halifesi Hakim dengesiz birisiydi. Önceleri Hıristiyan ve Yahudiliği yasaklayarak zorla Müslümanlaştırmaya çalışmışmış, daha sonra, Mekke’ye hacı yasaklamış ve ardından kendisinin ilah olduğunu iddia ederek bunu camilerde okutmaya kalkışınca halk isyan etti.

Bizans İmparatoru Vlll. Konstantinos, Fatimilerle 1027 yılında bir anlaşma yaptı. Buna göre Kutsal Mezar kilisesinin inşasına başlamak ve hala korkudan Müslümanlığını koruyan kişilerin herhangi bir cezaya uğramadan eski inançlarına tekrar dönme müsadesini aldı. Bu anlaşma 1036 yılında tekrar yenilendi. Fakat kilisenin yeniden inşasına ancak on yıl sonra imparator Konstantinos lX. Zamanında girişilebildi. İnşaat işlerini kontrol için imparatorluk memurları hiçbir müdahaleleye uğramadan Kudüs’e gelip gittiler.

Aslında Kudüs, 1098 yılında Fatimiler tarafından Selçuklular’dan alınmıştı. Kudüs, Dimaşk’e bağlı Artukoğlu Sökmen İlgazi’nin elinde bulunuyordu. Fatimiler, haçlıların gelmesinden yararlanarak 40 günlük bir kuşatmadan sonra şehri geri aldılar. Haçlılar geldiğinde şehir Fatimi valisi İftiharüddevle tarafından yönetiliyordu.1099 yılında Haçlılar burayı alarak haçlı kontluğunu kurdular.

1187 yılında Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü fethetti. Kudüs kralının sarayı haline getirilen Beytulmakdis’i tekrar cami haline getir. 1244 yılında Harizmlilerin yıkımına uğradı. Daha sonra Memlüklerin eline geçti. 1517 yılında Osmanlı egemenliğine geçti. Kanuni Sultan Süleyman burada geniş çaplı bir tamirat yaptı. 1831 yılında Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın eline geçti. 1840 yılında tekrar Osmanlılar’ın eline geçti. 11 Aralık 1917 yılında Allenby komutasındaki İngiliz-Fransız kuvvetleri tarafından alındı. Burada kurulan Filistin’in başkenti oldu. (1922) 1947 yılında BM tarafından uluslar arası bir statüye kavuştu. 14 Mayıs 1948 yılında İsrail’in eline geçti. 1967 yılında Kudüs’ün Ürdün bölümü de İsrail tarafından alındı. 30 Temmuz 1980 yılında İsrail’in başkenti oldu. [4]

[1] Mehmet Paksu, Kudüs ve Mescid-i Aksa, Nesil Yay. İst. 2000

[2] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 8/445-450.

[3] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 8/445-450.

[4] Mehmet Paksu, Kudüs ve Mescid-i Aksa, Nesil Yay. İst. 2000