Siz bu satırları okurken 26. Recep gecesini arkamızda bırakmış olacağız. 26. Recep deyince kulağa biraz anlamsız gelebilir ancak Mirac diyoruz ya hani? Kandil, simit, elli vakit namazmış… Elli vakit rivayeti de hikâye bu arada.

Siz bu satırları okurken 26. Recep gecesini arkamızda bırakmış olacağız. 26. Recep deyince kulağa biraz anlamsız gelebilir ancak Mirac diyoruz ya hani? Kandil, simit, elli vakit namazmış… Elli vakit rivayeti de hikaye bu arada.

Tam tamına 103 yıllık Mescid-i Aksa'sızlığımıza, bu yılki mirac günü ve gecesinde mahalle mescitlerimizin de mahzunluğu oturdu. Herkeste bir arabesk hal var. Camilerin kapalı olması, cumanın kılınamamış olması üzdü insanları.

Ancak… 103 yıldır Siyonist pisliklerin rızası kadar ziyaret edilebilen, ibadet edilebilen Mescid-i Aksa ve Kudüs de artık biraz üzse mi bizi? Gazze'yi daha iyi mi anlasak artık?

Karantinaya riayet etmeye tenezzül etmeyen kocaman ve yüce(!) millet, acaba Hintli polislerin kafalarına göre kapı, kafa, bacak kırmalarını, sokaklarda Müslümanları sürüklemelerini de anlayacak mı?

Yaşadığımız olumsuzlukların biraz da tabiata ettiklerimizin bir nevi reaksiyonu yani geri kusması olduğunu itiraf edip ağaç dikecek miyiz?

- Sen?

Bu soru iyi. Çok anlamsız ve büyük planlarım var ancak an itibariyle gücüm caminin bahçesine üç ıhlamur, bir çınar dikmek olabildi. Dua edin bu satırları okuyanlar, daha çılgın planlarım var!

Konumuza dönelim… Mescitsiz bir mirac ağır oldu mu? Tutsak Kudüslü mirac peki olmuş mu yıllarca? Hiç midemiz bulandı mı, 26. Recep dediğinde hicri takvimler? Hicri takvimin Recep ayına karşı bir şey var bende. Şey… Böyle öleceksin ihtarı gibi bir şey! Yine yaşlandın, bir yaş daha gidiyor oh, bu yıl da hiçbir halta yaramadın. Amel defterin yine boş…

Okuduğunuz üzere, bu içinde bulunduğumuz günler bana karşı çok kırıcılar. Korona virüsüyle alakalı dertleniyoruz ve dertleneceğiz. Tedbirler de olacak. İlgili kurumlar gerekli üst tedbirleri alıyor, bu da tamam. Bizim hücrelerimize nüfuz eden ümmetsizlik, Kudüssüzlük, bizsizlik virüslerini nasıl atacağız, atlatacağız?

Az önce birisi bir ses kaydı göndermiş bana. Bence komik de yine de burada paylaşayım. Şunu diyor sesin sahibi abla: Kırmızı pancarı yiyin, virüsü yenin. Tabi… Hatta devlet 81 ile ikişer tır pancar göndererek fert başına yarımşar pancar verip … La havle…

İçine edilmiş bir dünyanın, sessiz kalınmış zulümlerin, sadece tüketilmiş ve tabi akışına katkı sağlanmak yerine barajlar kurulmuş bir tabiatın isyanı bu! İtiraf edin! Kabul edin.

Kırmızı pancarı yeseniz de pancar fabrikasında yatsanız da mideniz Kudüssüzlükten, Arakan'dan, Patani'den, Çad'dan, Somali'den, Sudan'dan, Etiyopya'dan, Doğu Türkistan'dan, Afganistan'dan, Çeçenistan'dan, Şam'sızlık ve Bağdat'sızlıktan bulanmıyorsa… Diyeceğim o ki;

Korona gidecek, başka bir şey gelecek. Keşmir'sizlik ve Endülüs'süzlük sorununu itiraf edip çözüme yürümezsek, yürünmezse adı değişen acziyet ve salgınlar karşısında, böyle çekirdek çitlemeye bile mecali kalmamış kişiler olabileceğiz.

Yine konudan saptık.

İnşallah mescitsiz geçen bu 26. Recep, işgal altında ve ümmetsiz yaşamaya mahkûm bırakılan Kudüs'ümüzün de kurtuluşuna vesile olur, bunu gündem edinecek daha fazla birileri olur…

İnşallah diyin!