ŞAŞIRDIĞIM hususlardan birdir. Düşünürüm zaman zaman, çocukluğumuzu yaşadığımız dönemlerde mi bazı hususlarda geriydik, şimdilerde mi? Söyleyeyim siz de şaşırın biraz.

ŞAŞIRDIĞIM hususlardan birdir. Düşünürüm zaman zaman, çocukluğumuzu yaşadığımız dönemlerde mi bazı hususlarda geriydik, şimdilerde mi?

Söyleyeyim siz de şaşırın biraz. Onca yoksulluğa rağmen bugün bile hayret edebileceğimiz zenginliklerimiz vardı. Berberlik hizmeti bunlardan biriydi.

Haftanın iki günü Yahya Saray Köyünden eşeğin üzerinde çıkıp gelen Berber Gül Ali vardı. Herkes onu iki ismi birleştirerek Gülali olarak ünlerdi.

Nasıl tatlı bir insandı anlatamam.

Bir insana gülmek bu kadar mı yakışır? Tebessümle akrabalığı bu kadar mı içten ve yakın olur? Bir tanımlama yapacak olsam ne olurdu acaba diye düşündüğümde aklıma ilk düşüveren cümle şu oldu: Cennet gülüşlü Gülali.

Bir kez bile yüzünü düşürdüğünü hatırlamıyorum. Onca yaramazlığıma rağmen üstelik. Küçük bir itirafta bulunmam gerekirse hemen söyleyeyim kolay tahammül edilesi bir çocuk değildim. Dedemin himayesinde köy odasında hep şımartılan bir yanım vardı. Bu kontenjanımı da sonuna kadar kullanmışım. Benim tüm haşarılıklarıma bir defa bile tahammülsüz bir müdahalesi olmadı.

...

Gülali amcayı hayret ve merakla izlerdim. Malzemelerini karıştırdığım da vakidir.

İşini önemserdi. Malzemelerini önceden hazır eder çalışmaya öyle başlardı. Malzeme dediysem öyle çok bir şey değildi. Usturası, deriden bileyicisi, saç kesme makinası, makası, tarağı, ense ve sakal fırçası ve boyna bağladığı örtüsü. Hepsi bu kadardı.

Şimdi olduğu gibi değiştirilebilen jiletli usturalar yoktu. Herkese aynı ustura kullanılırdı. Elindeki deriden bileyici ile usturasını aralıklarla büyük bir itina ile bileylerdi.

Geleceği günler bilinirdi Gülali amcanın. Mahallenin tüm erkekleri köy odamıza gelir muhabbet kazanı kaynamaya başlardı. Söz yumağı uzar giderdi çaylar eşliğinde. Sırası gelen kişi berberin konumlandığı yere geçer otururdu. Önce makine ile saç üç numaraya vurulur, ardından sakal tıraşına geçilirdi. Örtüye dolan saçları dışarıya silkelemek, yanlara dökülenleri süpürmek, leğeni getirip ibrik ile su dökerek fırçanın sabunla buluşmasını sağlayarak köpürtmek benim görevlerim arasındaydı.

Çok keyifle yapardım. Bir oyun gibi gelirdi bana.

Radyoda haber sırası gelmişse berber dahil herkes sessizleşir havadislere kulak verilirdi.

Ardından muhabbet tekrar hararetlenir heyecanlı konuşmalar olurdu. Berber Gülali'nin gelişi hepimiz için bir heyecan vesilesiydi.

Odadan çıkanlar berberden çıkmış gibi olurdu.

Köyde yaşayanların o dönemlerdeki imkanlara göre her gün tıraş olamayacaklarını dikkate aldığımızda ortaya çıkan manzara şuydu. Köyün yarısı haftanın o gününde, diğer yarısı ise sonraki gün toptan tıraş olmuş olurdu.

Görsel bakımdan dikkat çeken bir manzara oluştururdu.

Şimdi size daha çok şaşıracağınız bir şey daha söyleyeceğim. O da şudur.

Tüm mevsimlerde bu berberlik hizmeti köy odamızda veya hemen önünde gerçekleştirilirken tırpan ve harman zamanı durum farklılık arz ederdi.

Hizmet yine ayağa gelirdi.

Gülali amca tarlaya gelir kişiye hemen orada hizmet sunardı. Şimdi düşünüyorum da aslında konfor açısından hiç fena sayılmaz.

Birinin tıraşı bittiğinde 'Tası, tarağı' toplar yürüyerek başka bir tarlaya geçer tırpan sallamaktan kan ter içinde kalan başka bir büyüğü uygun bir gölgeye oturtarak ona hizmetini sunardı.

Yorucu muydu evet, ama bir o kadar da keyifli.

Tarlada ekinler biçilip saplar harmana döğen veya patos için çekildiğinde hizmet yine aksamazdı. Bu defa tarla yerine harmana gelirdi. Sırayla dolaşır aynı hizmetleri burada da eksiksiz yapardı. Tüm erkeklerin saç ve sakal tıraşları eksiksiz olarak yapılırdı.

Burada bir farklılık vardı.

Harman sonu köylü için önemliydi.

Düğünler harman sonu yapılır, diğer zamanlarda alınan borçlar harman sonu ödenirdi.

Bakkal borcu bile böyleydi.

Babalarımız bakkala bir şey almak için gönderdiğinde o sıralarda eli darsa bize söyletilen cümle şu olurdu. Deftere yazacakmışsın, babam harman sonu ödeyecek.

Sarı yapraklardan oluşan defteri bakkal amca açar ve hesaba yazardı.

Berbere ödeme de aynı şekildeydi. Bir yıl boyunca yapılan saç sakal tıraşlarının ödemesi harmanda yapılırdı.

Para ile değil elbette.

Önceden anlaşılan ölçü miktarı buğdayı her aile berbere harmanda öderdi. O da bir yıllık hasılatı toplar bir at arabasına yükler köyüne sonraki senenin yiyeceğini kazanmış olarak dönerdi.

Darlık içinde varlık, sıkıntılarla beraber konfor diyebileceğimiz ayağa gelen berberlik hizmeti köy odasında başlar harmanda sonlanırdı.

Yeni sene için antlaşma yapıldıysa sürüp giderdi bu iş böyle.

Yıllar sonra Gülali amcayı ilçede gördüm.

Orada berber dükkanı açmış, oğluna da mesleği öğretmiş birlikte çalışıp gidiyorlarmış.

Beni öyle bir kucaklayışı vardı ki; ölsem unutmam.

Ve yüzünde yine o cennet gülüşü.

Şad olsun ruhun Gülali amca.

Ya Selam!