KORKUYORUM !

KORKUYORUM, ÇOK KORKUYORUM...!

Artık kavgalıyız. Kavga halindeyiz her an. İdeolojik kavga gibi gözükse de, aslın da ideolojilerimizi, ideoloji olmaktan çok daha ötelere taşıdığımızdan habersiz bir kavga bu...!

Ve daha da acısı, daha da önemlisi, bir gram saygı, bir gram anlayış, bir gram kuşku, bir gram endişe bile duymaksızın verilen kavga hali...

Hiç kimse, diğer düşünceye karşın, acaba bir tane de olsa doğrusu yok mudur ? sorusunu sorma gereğini bile duymadan ve amansızca verilen bir kavga.

Bu kavga, salt duygu düzlemin de verilen hamaset üzere verilen bir kavga üstelik. Zihinlerin, doğruların, bilgi ve belgelerin kavgası değil. Benim inandığım, benim savunduğum her ne olursa olsun ve mutlak doğrudur kavgası. Muhalif olmak, farklı düşüncede olmak, zaten başlı başına kavga sebebi olmuş bile çoktan.

dinlemek, anlamaya çalışmak, biraz sabır, biraz anlayış üzerine bina edilmiş bir didişme değil bu.

her ne olursa olsun, sen ne söylersen söyle, ne kadar bilgi ve belge korsan koy önüme, mutlak ve tek doğrudur benimki, söyleminin kavgası bu. Arada ki makas öylesine açık ki, nasıl müdahale edilir, nasıl uzlaştırılır sorularına verilecek cevap, havanda su dövmek gibi bir durum artık

Bu kavga da kullanılan enstürmanların da sınırı kalmadı üstelik. Kavgada her şey mübah sayılıyor. Yalan, iftira, hakaret, saygısızlık, edepsizlik olağan bir durum aldığı bir kavga.

Bu durum daha vahim bir hal alarak, kılıçlar daha bir bilenerek devam eden bir kavga.

öylesi bir durum ki, bir kaç yıl sonraya dair bir öngörüde bulunacak olsak, bir kaç yıl sonrası, birbirini boğazlayan komşuların kavgası gibi...!

Kimse, biz ne yapıyoruz, nereye gidiyor bu kavga ? deme gereği bile duymaksızın verilen bir kavga hali.

Bu ülke, bu ülkeye ait tüm değerler ve bizi biz eden, edebilir tüm her şeyin arkaya atıldığı ve dönüp bir an bile bakılmadığı bir kavga.

Sünni, Alevi, Türk, Kürt ve diğer seçeneklerin birbiri ile pervasızca verdiği kavga bu. Ve yarını, bir adım sonrasını bile düşünmeye gerek bile duymayan kör, sağır ve duyarsız bir kavga.

Daha acısı, daha vahim tarafı ise, siyasilerin, aydınların, sanatçıların tümüyle harladığı ve harlamaktan bir an bile imtina etmediği bir kavga.

Kutuplaşma kavramının, tanımlamakta haylice etkisiz ve zayıf kaldığı bir kavga...!

Yapılan her bildiri, atılan her imza ve karşılığın da verilen muhalif söylem ve hırçınlıkta ki paralel iz düşüm, kavganın altına bir kuru odun atmaktan başka bir şey ifade etmediği bir kavga.

bir an bile olsa, eller arasına alınıp başın, nereye gidiyoruz deme gereğinin duyulmadığı bir kavga.

Bu kavganın bizlere, ülkemize, mutluluğumuza, birlik, dirlik ve düzenimize getirileri nedirlere dair bir an bile gereksinim duyulmayan edepsizce bir kavga.

Bir adım sonrasın da, iç savaşın, birbirimizi acımasızca katledebilecek durumlara doğru yol aldığımızın farkındasız ve alabildiğince kör şekil de verilen kavga.

Hayır ve hayır. Bir Türk, bir Sünni olarak ben bu kavga da yokum!

Yokum edepten, ahlaktan, izandan yoksun bu kavga da...

Yokum ben birbirine bir an bile tahammül edemeyen bir düzlemde

İtirazım var ve haykırıyorum, nereye gidiyoruz biz? verilen bu vahşet dolu kavganın bir adım sonrasını görebilmenin tüm endişesi ve hatta korkusu tüm bedenimi teslim alıyor benim.

Kendi ellerimiz ile kendimizi, birbirimizi, yarınlarımızı, geleceğimizi nasıl acımasız ve bol keseden tüketiyoruz. Nasıl da umarsız ve duyarsızız çocuklarımızın geleceklerine dair.

Sadece ama sadece kavga. Sadece ama sadece sert ve kuralsız verilen bu kavgaya taraf değilim ben.

Heyy sen, tüm iddiaların, görüş ve önerilerin mutlak doğru olsa bile, Bu dip, bu üslup sende olduğu sürece ben senin tarafında da değilim. Ve evet, bana göre kimse ama hiç kimse LA YÜSEL değildir, Hiç kimse dokunulmaz, eleştirilmez ve mutlak doğru değildir. Bu sebeple, ben eleştirme hakkı olan ve bu hakkımı kullanmak isteyen kişiyim. Bu hakkımı kullanırken, sucu, bucu, öcü gibi katagorize edilmeden, horlanmadan ve dışlanmadan yapamadığım sürece ben bu kavgada yokum...!

Gelin daha fazla geç olmadan oturalım. Oturalım ve biraz merhamet, biraz şefkat, biraz saygı ve özellikle sabır eşliğinde aynı masada bir bardak çay içebilelim. Zira önemle ve özenle belirttiğim üzere, biraz daha geç kaldığımız an, artık kaşık sesi yerine silah sesleri alacak masaların etraflarını....!