Körfezde güç mücadelesi

Bir Katar krizimiz eksikti.

O da oldu.

Başını Suudi Arabistan’ın çektiği Amerikan yanlısı Arap ülkeleri Katar’ı dışlayıverdiler.

Diplomatik ilişkileri dondurdular, hava sahalarını, sınırları kapattılar, deniz bağlantılarını kestiler.

Komşuları tarafından ablukaya alınan Katar’ın dünya ile bağlantısı Türk hava sahası üzerinden yapılıyor.

Muhtemel bir savaştan korkan Katarlılar marketleri boşaltmış.

Gelişmeler karşısında eli kolu bağlanan Katar yönetimi ise kendisine karşı yapılan yaptırımlara misilleme yapmayacağını açıklayarak gerilimi yumuşatmaya çalışıyor.

***

Krizin, ABD Başkanı Trump’ın ilk ziyareti olarak kayıtlara geçen Suudi Arabistan gezisinin ardından patlak vermesi dikkat çekici.

Dikkat çeken bir diğer nokta da Suudilerin ABD ile yaptıkları 110 milyar dolarlık silah anlaşması.

Suudilerin bu anlaşmayı İran tehdidine karşı yaptığı düşünülürken, Katar krizi, zihinlerde yeni soru işaretlerine sebep oldu.

İlişkilerin görünür gerekçesi, Katar’ın İran’la yakın ilişkiler içinde olması; El Kaide ve DAEŞ gibi terör örgütlerine destek verdiği iddiası.

İngiliz Financial Times gazetesinde yer alan bir haberde Katar’ın, bir süre önce Irak'ın güneyinde kaçırılan kraliyet ailesinden 26 kişinin Suriye'deki cihatçılar tarafından esir alınan 50 militanın serbest bırakılması için Nisan ayında 1 milyar dolara kadar fidye ödediği iddia ediliyor.

DAEŞ ve El Kaide’ye destek iddialarını yalanlayan Katar’ın Mısır’da Mursi’ye ve İhvan-ı Müslimin’e, Filistin’de Hamas’a destek verdiği biliniyor.

Katar’a karşı bir süredir soğuk olan Sisi’nin Mısır’ının Suudilerin başını çektiği Katar’a karşı oluşturulan cepheye koşarak katılması bu yüzden.

Filistin konusunda dayatılan Amerikan planının önünde Arap ülkelerinden çatlak ses çıkması istenmiyor.

Tabii işin bir de ekonomik cephesi var.

En büyük petrol üreticisi Suudi Arabistan, doğalgaz üretimindeki payı giderek artan Katar’ın güç kazanmasından rahatsız.

Katar’ın medyadan spora, otomotivden inşaata, bankacılıktan telekomünikasyona birçok alanda dünya çapında yaklaşık 335 milyar dolarlık yatırımı var.

Bancelona’nın sponsoru, Paris Saint Germain kulübünün sahibi Katar, -yaşanan son gelişmelerden sonra riske girdiği söylense de- futbolda 2022 Dünya Kupası'na ev sahipliği yapacak.

Dolayısıyla yaptığı ses getirici yatırımlarla dünya çapında bir nüfuz sahibi olma yolunda ilerleyen Katar’ın bu hızlı yükselişi birilerini rahatsız etti.

Katar’a “dur” deme görevinin de, kendisine rakip çıkmasını istemeyen Suudilere verildiği anlaşılıyor.

Yani krizin adı aslında Körfez’deki güç mücadelesi.

***

Katar’ın dünya çapındaki yatırımlarından aslan payını alan ülkelerden biri de Türkiye.

Son olarak futbol müsabakaları yayın ihalesini alan Katar, ülkemizde son on-onbeş yıl içinde çok önemli yatırımlar yaptı.

Özellikle medya, bankacılık ve enerji alanında yapılan yatırımlar dikkat çekici.

Tabii arazi alımları ve inşaat sektöründeki yatırımlar da önemli.

Dünya çapında yaşanan ekonomik krizlerin Türkiye’yi teğet geçmesinde Katar’dan yapılan yatırımların katkısının büyük olduğunu söyleyebiliriz.

O yüzden Körfezde patlayan Katar krizinden Türkiye’nin etkilenmemesi mümkün değil.

Bir an önce krizin sona erdirilmesi ülkemizin yararına.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hemen inisiyatif alıp bir dizi diplomatik girişim başlattı.

Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani, Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, Kuveyt Emiri Şeyh Sabah El Ahmed El Sabah ve Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz Al Suud ile telefon görüşmeleri yapan Erdoğan tansiyonun düşürülmesi için çaba harcıyor.

***

Özellikle Türk ekonomisi için çok önemli bir hal alan Katar’a yönelik kıskaç harekatı karşısında insan ister istemez işin içinde başka bir iş mi var demekten kendini alamıyor.

Türk-ABD ilişkilerindeki limoni durumu da göz önüne aldığımızda, Katar’a yönelik yaptırımlar acaba Türkiye’ye de bir gözdağı anlamına mı geliyor?

Rakka’da Türkiye yerine PYD/YPG ile ittifak kuran ABD dolaylı yoldan şimdi de Katar üzerinden bir mesaj mı vermeye çalışıyor?

Türk ekonomisinin önemli bir dayanağı haline gelen Katar’a yapılanlar, 15 Temmuz sonrasında giderek artan Türkiye’ye yönelik ekonomik baskıların bir parçası mı?

Katar üzerinden Türkiye’ye de ayar mı çekiliyor?