Ne kadar mahir bir vüris şu korona. Girdiği yeri hem tepe taklak ediyor ve bir diğer taraftan birçok kişinin iç sesine de cevap vermiş oluyor.  Birkaç gündür sosyal medya hesaplarımdan yaşlılarımıza özel bir ihtimam göstermeli, korumalı, kollamalı ve bir tarihin yok olmasına özellikle engel olmalıyız diye feveran edip durmaktayım...

Ne kadar mahir bir vüris şu korona. Girdiği yeri hem tepe taklak ediyor ve bir diğer taraftan birçok kişinin iç sesine de cevap vermiş oluyor. Birkaç gündür sosyal medya hesaplarımdan yaşlılarımıza özel bir ihtimam göstermeli, korumalı, kollamalı ve bir tarihin yok olmasına özellikle engel olmalıyız diye feveran edip durmaktayım.

Evet, virüsün birincil hedefi yaşlılarımız. Yani bir hafıza, bir havza, bir derinlik, bir tarih ve bir medeniyet göze kestirilmiş olan. Bir müddet sonra beyninin büyük bir bölümü alınmış ve dolayısıyla şaşkın ve telaşlı şekilde bilinmez bir muammanın orta yerine terk edilmiş kişiler ve toplumlar halini alacağız.

Zombi bir toplum ama özellikle bir gençlik hedeflenmektedir. Tecrübe ile çiğliğin, kocaman bir birikmişlik ile toyluğun bağının kesildiği/ kesilmek istendiği bir sürecin orta yerinde yaşlılarımıza dikkat deyip durmaktayım.

Yaşlılarımızı kaybettiğimiz an geriye pek de bir şeyin kalmayacağını, daha tecrübesiz, saf, kandırılmaya müsait ve dolayısıyla daha edilgen zümre, dünya teknokratlarının hazır malzemesi olmaya açık birer av niteliği taşımaktadırlar deyip durmaktayım.

Kim bilir? Belki de beni böylesi iler tutar, makul ve mantıklı bir zeminde durmaya ve fotoğrafa daha geniş bir açıdan bakmaya iten amil orta yaş gurubunun ferdi oluşumdan kaynaklanmaktadır. Belki de bilinçaltı bir korku, bir terk edilme sendromunun dışa vurumudur. Kim bilir…

Böylesi uyarıları feveran ederek, bağırıp çağırarak dile getiriyor olmama olumlu karşılık verenlerin kahirekseriyetinin yaşlı zümre olması da, yine bahsini yaptığım fotoğrafın büyüklüğü ve tecrübeden hareketle bir sonra ki evrenin çok daha büyük bir vahşet içereceğini görmüş olmaktan kaynaklıdır diye düşünüyorum.

Bütün bu yazdıklarımın bir de zıddı bir bakış açısı var ki, başımıza bunca sıkıntı ve sorun açan virüsten çok daha büyük çok daha tehlikeli ve çok daha yıkıcıdır. Bu bakış açısı annesini, babasını, amcasını, dayısını atasını yaşlı ve dolayısıyla sorun, sıkıntı ve ayakbağı gören zihniyetin taaa kendisidir.

Huzur(!) evlerinin tıkabasa dolu olduğu ve bakanların da, bakım parasından mütevellit bir motivasyondan hareket ettiği bir süreçte, cankurtaran gibi birçoklarının dua ve iç seslerine kulak vermiş bir virüs, kör istedi bir göz Allah verdi iki göz deyimim de ete kemiğe bürünmesi olsa gerek diye düşünüyorum.

Daha mi sadeleştirelim ?

Kimilerinin ama özellikle de yaşlıların canını alan virüs, bakış açıları, inanç dünyaları ve dolayısıyla beyinleri virüslü olanlara da hayat kaynağı olan korona, böylesi karmaşık ama bir o kadar tüyleri diken diken eden gerçeği güz yüzüne çıkarmış durumdadır.

Birçok sokak röportajlarına konuşan yaşlıların ortak söylemleri, evde kalacak, kalmamıza sebep arayacağımız hiçbir şey kalmadığı gibi kendimizi sokağa ve hatta virüsün kollarına atacak sayısız gerekçelerimiz var cinsinden yakınmaları, sanırım bütün söylemek istediklerimi ortaya koyan can yakıcı bir örnektir diye düşünüyorum.

Kim bilir? Belki de bizler yaşlılarımızı korona virüsünden çok daha önce öldürmüş ama bunun farkında değilmişiz gibi ahlaksız, izansız, vicdansız şekilde bir yaşam sürüyorken, korona, hem bizlerin ve hem de yaşlılarımızın imdadına yetişmiş gibi durmaktadır.

Bütün bunlardan yana şikayetlerimi dile getirip bir bakıma isyan ve itirazlarımı da satırlarıma yansıtırken, bir diğer taraftan '' keşke biraz daha kalsa, biraz daha devam etse '' diyen mütehassıslara bu anlam da eşlik edenler yok mudur ? düşüncesi yiyip bitirmekte beni.

Kopmasın mı artık kıyamet…!?