BİRİNE: Karşılaştırmanız yanlıştır, M. Kemal ve İsmet Paşalar zamanında hiçbir demokratik seçim yapılmamıştır.
TÜRKİYEDE aydın var mı?.. Kişi sadece üniversite tahsili yapmakla, şöyle böyle okuryazar olmakla aydın olmaz. Şu seksen milyonluk ülkede sekiz gerçek aydın bulamazsınız. Yarı veya sahte aydınların sayısı ise bir milyondan az değildir.

SEN kendini aydın mı sanıyorsun?.. Hâşâ!.. Bendeniz okuryazar bir vatandaşım, o kadar.

BİZDE halk var mıdır? Elbette vardır ama halktan önce halklar vardır.

TÜRKİYE, niçin Ortadoğu’nun Japonya’sı olamadı? Bu soruyu bana değil Kemalistlere sorunuz, bakalım cevap verebilecekler mi?

SENİN ana kimliğin nedir?.. Müslüman olmaktır.

MÜSLÜMANLIKTAN sonra?.. Türkiyeliyim.

TÜRKLÜĞÜNÜ inkar mı ediyorsun?.. Kesinlikle inkar etmem ama Türkiyeliyim demeyi uygun görürüm.

DÖNMELER İslam ile ve Müslümanlarla barışır ve birlikte barış içinde yaşarlar mı?.. Barışacaklarını hiç sanmam, savaşmaya devam edeceklerdir.

TÜRKİYE’DE vasıflı insan unsuru var mıdır?.. Vardır ama hem yetersizdir, hem de etkileri çok azdır.

İKTİDARDA İslamcılar var ama müstehcen yayınlarla mücadele etmiyorlar… Ceza Kanununda müstehcen yayınları suç gören ve cezalandıran maddeler olmasına rağmen, bu konuda sessiz ve pasif kalmaları çok düşündürücüdür.

TÜRKÇESİ üç beş yüz günlük iletişim dilinden ibaret olan kimseye kültürlü denilebilir mi?... Medenî ve kültürlü değil, bedevidir o.

OKULLARDA genç nesillere mantık okutulmaz, mantık kültürü kazandırılmaz ise ne olur?.. Bugünkü Türkiye olur.

TÜRKİYE’DE gerçek vasıflı yüksek kültürlü dindar var mıdır?.. Binde bir çıkmaz.

DİNİN zâhirini, Şeriatı bilmeyen kimse tarikata girebilir mi?.. Girmemesi gerekir. Fıkhı bilmeyenin sapıtma ihtimali büyüktür.

NORVEÇ ve İSVİÇRE Avrupa Birliğine girmedikleri halde niçin bu kadar zengin ve düzgün ülkelerdir?.. Avrupa Birliği hastadır, içinde büyük uyumsuzluklar vardır. Girmediklerine iyi etmişler. Birliğe girmeyen bu iki ülkenin yeterlilik sıfatı vardır, onlar kendilerine yetiyor.

PARAYI, zenginliği, lüksü ana değer yapan bir ülke ne olur?.. Bozulur, kirlenir ve sarsılır.

HASTAHANELERDE, hiç lüzum ve ihtiyaç olmadığı halde gelen herkesi MR cihazına sokmanın, bir yığın faydasız tahlil yaptırmanın hükmü nedir?.. Ahlaksızlık ve dolandırıcılıktır.

HAKSIZLIKLARA, bozukluklara, yolsuzluklara (yasal sınırlar içinde) isyan etmeyen bir toplumun durumu nedir?.. Çok kötüdür.

YAŞAMAK için yemeyen, yemek için yaşayan bir toplum ne olur?.. Maddeten ve mânen hasta olur, cezasını çeker.

(İkinci yazı)

Vehhabîlik Hakkında Birkaç Kısa Not

ONDOKUZUNCU asrın başlarında, Arabistan’da çıkan Vehhabîlik hareketi, başta İngiltere ve Fransa olmak üzere emperyalist ve sömürgeci Avrupa’yı heyecanlandırmış, yakından ilgilendirmişti.

Osmanlı Hilafetinin yıkılmasında Vehhabiliğin büyük rolü ve tesiri olmuştur.

Başlangıçta aşırı bir sekt olan bu cereyan, şu anda, gerçek İslam olan Ehl-i Sünnetin, Osmanlı İslamlığının yerini almaktadır.

Ehl-i Sünnet İslamlığı ile Vehhabî Selefî akım arasındaki temel farklardan biri, birincisinin Şeriata uygun tasavvuf ve tarikatı kabul etmesi, diğerinin bunları inkâr etmesi, şirk ve küfür ile suçlamasıdır.

Vehhabîlik fırkasının elindeki en büyük güç, milyarlarca petro-dolardır.

Bir ara bizde, yeşil dolarların cazibesine kapılan nice pusulasız dümensiz yelkensiz Müslüman bu sekte sempati beslemişse de, Vehhabiliğin namaz konusundaki sıkılığı karşısında gevşemişlerdir.

Vehhabiler beş vakit namaza büyük önem verir, özürsüz kimselerin farz namazları cemaatle kılmalarını emr eder. Bu ise bizim namaz ve cemaat konusunda gevşek tatlısu İslamcılarının yapabileceği bir şey değildir.

Namaz ve cemaat Ehl-i Sünnet İslamlığında da vardır. Lakin Ehl-i Sünnetin elinde milyarlarca dolar yoktur.

Vehhabilik konusunda en düşündürücü şey, hareketin öncüsü Muhammed bin Abdilvehhabın kardeşi Süleyman bin Abdilvehhab’ın, onun aşırı fikirlerine, görüşlerine ve inançlarına karşı bir reddiye yazmış olmasıdır. Es-Savaik el-İlahiyye fi’r-Red ‘ale’l-Vehhabiyye…

Ortada iki kardeş vardır. Biri Muhammed, diğeri Süleyman. Bendeniz bir Ehl-i Sünnet mensubu olarak hangisini benimseyeceğim? Elbette ki Süleyman’ı.

Ehl-i Sünnet ulemasının, fukahasının, âlim meşayihinin; Vehhabiliği red, cerh ve ibtal eden kitap ve risalalelerinin listesi yapılsa, hayli uzun olur.

Vehhabi krallığı ile Hilafet-i Osmaniyye mukayese edilirse, İslama hizmet, i’lâ-i Kelimetullah ve fütuhat konusunda hangisi ağır basar?

Osmanlı devleti ayakta kalsaydı, Filistin bugünkü durumda olur muydu?

Vehhabiler, Ehl-i Sünnetin iki inanç imamını, İmam Eş’arîyi ve İmam Mâturidî’yî kabul etmezler.

Resulullah Efendimiz (Salat ü selam olsun ona) ise, Kostantaniyye’yi feth eden Fâtihi, meşhur ve sahih hadîsinde övmüştür. Fatih Sultan Mehmed Mâturidî idi…

Şeriata aykırı tasavvuf elbette caiz değildir ama tasavvufu bilkülliyye red etmek, tarikat evliyasını evliyauşşeytan olarak yaftalayıp şirk ve küfürle suçlamak da asla caiz olamaz.

Ehl-i Sünnet Sevad-ı Âzamı ile Vehhabîlik fırkası arasındaki ihtilaflı meseleleri ve konuları açıklayan, Vehhabiliğin Sünniliğe yönelttiği itirazları çürüten, Vehhabiliği tenkit eden; küçük müfid ciddî âdil bir kitap yazılsa ve kafası karışık Müslümanların dikkatlerine sunulsa ne iyi olur.