KİMLİK VE DURUŞ

Gerek kimlik ve gerekse duruşun, hem sosyolojik hem psikolojik ve elbette siyasi bir anlamı içerdiği muhakkak. Yazımın içeriğine girmezden evvel bu hakkın teslimini yaparak, sonradan üzerime nişanlanan okların bir nebze hedef şaşırması için elzem görüyorum.

Bu hakkın teslimi sonrası gelelim kimlik ve duruşun tezahürüne.

Ülkemizde ki kimlik ve duruşun anlam ve tezahürü, kelimelerin teorik anlam ve içeriği ile örtüştüğü kanaatinde değilim. Kelimelere, histerik çıkışlar ile bir konum kazandırma çabası, kelimelerin gerçek konumlarını ve anlamlarını tedavülden kaldırmaz. Bu gerçek alabildiğince çıplak olarak orta yerde durmaktadır. Hele hele bir gerçeğin üzerini örtmeye çalışmak veya dezenformasyona tabi tutmak hiç akıllıca bir uğraş değildir. Zira gerçeklerin illa ve mutlaka ortaya çıkması gibi galibi mutlak bir özelliği vardır.

Bir kimlik sahibi olmak demek, bir ırk ve milliyete sahip olmak demek değildir. Bir ırk ve milliyete tabi olmuşluğu, duygusal tepkimelerle besleyerek naralar almakta bir duruş değildir.

Kimlik, evvela bir bilinci kuşanmak, bir bilinci sahiplenmek ve bu bilincin bütün ağırlığını hissetmektir. Bu bilinç, gelişen olayların çıkış membaı ne olursa olsun hakkaniyet içeren bir tavra götürmüyor ise, sakat ve çürük bir bilinç demektir.

Kimlik, mevzu bahis ettiğimiz bilinç ile kaynaşık bir hale dönüştüğü zaman anlam kazanacaktır. Bu bilinç, bir aidiyetin tek başına bir anlam ifade etmediğini, kendi aidiyetlerinizi dahi sorgulamanızı size haykıracaktır. Öyle ki, kılıcı hakkaniyetle vurmanızı, haklı haksız yargı ve hükümlerinize varıncaya kadar hayatınızın her anında hüküm süren bir amile dönüşecektir. Etken olduğu kadar yetkin bir hal alacaktır. İşte bu duruş vicdani bir huzur, akli bir dinginlik ve sosyolojik bir olgunluk seyrine evrilecektir. Artık kendinizi salt aidiyet duygusu ile değil, olaylara bilinç erdemi ile yaklaşıp yorumlamanıza zemin hazırlayacaktır. Bu sağlam zemin, zaman, mekan ve olaylara karşın net ve çelişkisiz olmanızı sağlayacaktır. Çoğu zaman gerçekler göz önündedir. Bu yalın oluşa karşın bile tarafsız, hakkaniyet içeren bir tavır sergileyememiş olmamız, bahsettiğimiz bu bilinçten yoksunluk sebebiyledir.

Öyle ki !

Kimlik, gerçek anlam ve değerini tavır, tutum ve duruşundan almaktadır. Hakka hak ve hatıla batıl diyememiş, yalana yalan, talana talan diyememiş bir kişinin, kimlik ve aidiyetinin tek başına bir değer ve anlam içerdiğini iddia eden kişi bir adım öne çıksın...!