Haz ve hız çağının keşkelerle doldurduğu koca bir okyanusa uyanıyoruz her gün... Her sabah düne dair yeni bir keşke tanımlanır oldu. Dün yapmadığımız veya yaşamadığımız şeylerdi oysa keşke... “Bugün” ise yaratıcıdan sunulan yepyeni bir armağan, düne dair yap(a)madıklarımıza... Peki! O halde pişmanlık dehlizine kapılmak yerine bugün bize verilen Can’ı canlandıramayışımız neden?

Haz ve hız çağının keşkelerle doldurduğu koca bir okyanusa uyanıyoruz her gün... Her sabah düne dair yeni bir keşke tanımlanır oldu. Dün yapmadığımız veya yaşamadığımız şeylerdi oysa keşke... 'Bugün' ise yaratıcıdan sunulan yepyeni bir armağan, düne dair yap(a)madıklarımıza... Peki! O halde pişmanlık dehlizine kapılmak yerine bugün bize verilen Can'ı canlandıramayışımız neden?

Her gün bir felaket haberi ile uyanır olduk. Sağlık problemleri dünyanın her yerinde hızla artıyor, korku ve panik bütün dünyayı esir almış durumda. Dört bir yandan keşkelerine sarılmış olan insanlık, dünyayı sanki devasa bir uçurumun kenarına doğru itiyor. Kimse ilerisini göremiyor ve de okuyamıyor. Koca bir sis bulutu bütün dünyayı sarıp sarmalıyor. Halbuki hayatı geri sarmak diye bir şey yok ve buna karşılık; bugün verilen hayatı yaşamak, bugünü hissetmek ve bugünde varolmak bahşedilmiş insanoğluna.

Gencinden yaşlısına büyük bir boşluğa doğru büyüyen bir kartopu gibi yol alan keşke zincirleriyle birbirine tutunmuş, inanan ve inanmayan herkes, rotasını kaybetmiş dev bir girdaba doğru çekiliyor sanki.. Umudunu kaybedenler ve hiçbir şeyin değişmeyeceğine inananlar, keşkelerine canhıraş bir suçlu bulma derdine düşmüş.. Kendine, özüne dönüp bugüne köprü kurabilen, hayata demirleyebilen neredeyse yok denecek kadar az..

Kiminle hasbihal ederseniz edin, cümleler artık bitmez tükenmez birçok 'keşke, eğer ve meğer' ile başlıyor. Şarkılarımıza, türkülerimize, şiirlerimize bile keşke ve keşkem dizelerinin ağırlığı sinmiş durumda. Bir eziyet sarmalı insanlığı çektikçe aşağıya çekiyor, iç çektiriyor…

'Keşke' sözcüğü dilimize Farsça'dan girmiştir. Yine Farsça'da olan ve dilimize de girmiş olan şu atasözü her şeyi ne güzel özetliyor: 'Eğer ile meğeri evlendirmişler, 'keşke' diye bir çocuk doğmuş.' Aslında bu atasözü lafla yürütülmeye çalışılan peynir gemilerinin insanlığın sonunu manidar bir şekilde getireceğine işaret ediyor.

Dünyanın neresinde olursanız olun, şöyle bir etrafınıza bakınca 'eğer ya da keşke' ile başlayan milyonlarca sözün ve hayallerin havada köpük köpük uçuştuğunu görebilirsiniz. 'Bu iş böyle, şu iş şöyle olsa, şu şartlar yerine gelse' gibi sözler insanlığın hayatını kuşatmış durumda. İçinde pişmanlık barındıran tüm bu 'eğer, meğer ve keşke' ler insanın eline bir şey geçemeyeceğini bile bile kendini tüketen bir çağrıdan başka ne olabilir ki? Peki bugününü bir hiç uğruna tüketen yarınına kol kanat gerebilir mi hiç?..

'Ne olurdu' anlamında kullanılan 'keşke' özlem veya pişmanlık bildirmenin ötesinde aslında insanın ömrüne neşter atan şeytanî bir ıslıktan başka bir şey değildir. Bugün bu kelimeler bütün dünyayı bir virus gibi sarmış olsa da şark toplumlarını çoktandır esir almış, 'keşke' ile yatıp 'keşke' ile kalkar hale gelmişlerdir. Umutsuzluk ve karamsarlık şark toplumlarının artık bir parçası olmuş ve bu gömlek öylesine benimsenmiştir ki, kolay kolay sıyrılabilecek kıvamda değildir. İster sağcısı, ister solcusu, ister İslamcısı ve ister seküleri olsun, herkesin hayatına işleyen bu kavram sayesinde insanlar gülüşlerini, geleceğe dair mutlu sözcüklerini içine atıp sunni bir fanusta yaşamaya devam ediyor.

Halbuki İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav) 'Eğer başına bir iş gelirse, 'keşke şöyle yapsaydım; o zaman şöyle olurdu.' deme. 'Allah'ın takdiri böyleymiş; O dilediğini yaptı.' de. Zira, 'keşke şöyle yapsaydım.' sözü, şeytanın vesvesesine yol açar.' buyurmuştur. Bu bile bugün şeytanın insanoğlunu nasıl kendi kavramlarına mecbur ettiğini çok açık bir şekilde gösteriyor. 'Leyte le'alle ile vakit geçirir' sözü keşkelerin esiri olmuş olan insanadır.

Bu bağlamda, hayatlarımızı değiştirmek için bu 'haz ve hız' çağında oturup düşünmeye vakit ayırmalıyız. Geleceğe yönelik planlar yapmalıyız. Geleceğe yönelik planlar ise sadece bir 'niyet' ile başlar. Arapça NVY kökünden gelen 'Niyye / niyet' sözcüğü 'plan ve tasarı' demektir. Bir insan niyet ettiğinde bir plan yapmış ve bir şey tasarlamış demektir. Umuda atılan her niyet en nihayetinde bütün karamsarlık düğümlerini bir bir çözecektir.

İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav) şöyle buyuruyor: 'Güçlü mü'min zayıf mü'minden daha hayırlı ve daha sevimlidir.' Cesur ve güçlü insanlara ne kadar da çok ihtiyacımız var. Hiçbir zamanın geç olmadığı söyleyecek, geleceğe yönelik müjdeler verecek, zihinleri cesur ve güçlü insanlar bugünkü en zaruri ihtiyacımız. Böylece geçmişe takılıp kalmış insanlığı tarihe gömüp, bugünü geleceğe taşıyan cesur insanların enerjisi sayesinde geleceği inşa edebiliriz. Evet, geçmişi değiştiremeyebiliriz ama geleceği değiştirebileceğimizi anlatacak güçlü beyinlere yapacağımız yatırımlar, yarınlarımızın hedeflerine doğru tercihlerle ilerlememizi sağlayacaktır.

Amacı olmayan kitleler yığınına dönüşen dünyanın, her geçen gün insanlığı dönüştüren kapitalist çarklarında para ve makam sahibi olan şeytanın çocukları, sadece şark toplumlarını değil, ellerindeki teknolojilerle bütün dünyayı esir almış durumdalar. Neler olup bittiğini anlayamadan kendimizi ister istemez bu fırtınanın ve girdabın içinde buluverdik… Güzel bir günde ve sakin bir okyanusta yol alan bir geminin ansızın bir girdaba sürüklenişi ya da fırtınaya tutulması gibi... Hem hazırlıksız yakalandık hem de rotamızı kaybetmiş durumdayız. İşte tam da bu noktada dünyayı şeytanın veya deccalin çocuklarının elinden çekip kurtaracak bir hedefe doğru yelken kırmalıyız. Yeni ve güvenli bir limana ulaşana dek, amaçlarımızı ve umutlarımızı canlı tutabilmek için irade dümeninde sapasağlam durabilmeli, insanlığımızı kaybetmeden azgın dalgalarla boğuşabilmeliyiz.

Böylece Şark toplumlarını 'kin, garez ve haset' tuzaklarıyla esir alan ve onları 'keşke, eğer, meğer' girdabına çeken bütün kötü niyetli insanlardan ışık hızıyla uzaklaşabilmeliyiz. İyiliklerin artarak çoğalması için iyi niyetli insanlara çok ihtiyacımız var. Mevlana hazretleri ne güzel buyurmuşlar: 'İyi niyet cahili alim eder, kin ve garez alimi bile zalim eder.' Bundandır ki, şark toplumlarının artık hasetten, kinden, keşke ve eğerlerden kurtulma zamanı gelmiş ve geçmektedir. Çünkü bu davranışlar şeytanın dünya hakimeyetine giden yolu döşeyen kaldırım taşlarıdır. Her birimiz iyilik elçilerine dönüşüp, dünyayı içinde bulunduğu bu derin girdaptan kurtarmayı hedeflemeli, gelecek nesillere huzur, umut ve sükunet aktarmalıyız.

İnsanın hayatının her aşamasında bir amacı ve dengesi olmalı ki; karşılaşılan zorluklara karşı bir sabır ve mücadele dengesi tutturabilsin. İçinden geçtiğimiz Korona süreci, bize insanlığın daha büyük bir kaosa sürüklenmeden uyanması gerektiği konusunda büyük bir uyarı oldu. Bugün iflas etmesine ramak kalmış insanlığın, eğer ve keşkelerden uzak yeni hedeflere yönlendirilerek, cesur ve güçlü beyinlere evrilmesi gerektiğini daha fazla idrak eder olduk. Öyleyse, insanlık dün kaybettiği muvazenenin keşkelerinde kaybolmaktan kurtulup, bugünde bir istikrar ve uyumlanma sürecine geçiş yapmalıdır.

Ne fazla seçeneğimiz var, ne de kaybedecek zamanımız... Ya ilerlememizi engelleyen bu keşke prangalarını parçalayıp Can'ımızı halden hale geçireceğiz, ya da bu dünyadan şeytanın esiri olarak tebdil edeceğiz…