TRAVMALARI vardı belki de, bilmiyorum. Sürekli bir değersizlik duygusuna kapılır tüm dünyası bu hissinin etrafında konumlanırdı. Kendisini insanlardan sıklıkla izole ederdi. İçine çekilirdi.

TRAVMALARI vardı belki de, bilmiyorum.

Sürekli bir değersizlik duygusuna kapılır tüm dünyası bu hissinin etrafında konumlanırdı.

Kendisini insanlardan sıklıkla izole ederdi. İçine çekilirdi.

Bir defasında bu kendini başkalarından kısıtladığı içe dönmelerini tarif ederken 'Embriyo gibiyim' demişti. Çok dikkatimi çekmiş epeyce bir zaman üzerinde düşünmüştüm. Bir nevi kendini koruma ve gelebilecek zarar verici saldırılardan yaralanmama pozisyonuydu bu onun için.

YÖNLENDİRMELERİMİZ sonrasında profesyonel destekler aldı. İlerlemeler de görüldü.

Nedendir bilinmez uzun aralıklarla da olsa dönüp dolaşıyor tekrar aynı gere geliyor ve yine embriyo pozisyonunu alıyordu. Muhtemelen kendisinin de fark etmediği içsel yaraları vardı ve bunları tam olarak destek aldığı uzman ile paylaşamamıştı.

SORGULAMALARI bitmedi hiç. Artarak devam etti hatta.

İnsanın anlam arayışı gibi konular ilgi alanına girdi ve konu hakkında yayınlanmış yerli yabancı ne varsa neredeyse hepsini okumuş ve geniş bir kütüphaneye sahip olmuştu.

Soruları artıyordu. Cevaplarsa ona yetmiyor ve giderek azalıyordu.

Zihnî bir kriz yaşıyordu. Eğer çözümleyemezse bu elbette kalbî bir krize dönüşecek ve imanı üzerinde gölgeler dolaşmaya başlayabilecekti. Bu nedenle mesele dünya ile sınırlı olmaktan çıkacak ve ebedi hayatını etkileyecek bir noktaya evrilebilecekti.

Dikkatim tamamen bu noktaya kilitlenmiş ve günlerce rahatsızlık yaşamıştım.

AYNI yıkılmışlıkları yeniden bir daha yaşamaya başlamıştı.

Daha evvel nedense ve maalesef aklıma gelmeyen şu soruyu sordum kendisine:

'Allah'ın sana verdiği değeri biliyor musun?'

Şaşırdı. Sarsılır gibi oldu ve 'Nasıl yani?' diyerek cevapladı.

Yineledim soruyu biraz daha açarak; 'Başkalarının sana yaşattığı değersizlik üzerinde yıllardır bu kadar düşünüp ızdırap çektiğin halde hiç Allah'ın sana verdiği değeri düşündün mü?'

Sessiz kaldı.

Belli ki, gerçekten bu konu üzerinde hiç tefekkürü olmamıştı. Konuyu bu açıdan ele almamıştı.

Cevabı soru şeklinde oldu: 'Allah bana değer mi veriyormuş?'

'Evet' dedim, 'Hem de ne kadar çok değer veriyor.'

İnanmak istemedi.

Daha doğrusu zaman zaman üzerime giyindiğim muzip olma elbisem ile onu neşelendirmek için şaklabanlık yaptığımı düşündü. Haksız da sayılmazdı.

Düştüğü o karanlık kuyulardan çıkabilmesi için ben ve arkadaşlarım her zaman ona bir ümit ipi uzatır her birimiz farklı rollere girip onu aramıza döndürmek için çabalardık.

Yine o anlardan birisi gibi değerlendirdi başlarda ama yüzümdeki ciddiyete odaklandığında mevzunun ehemmiyetini kavradı hemen.

İnanmak istiyordu söylediklerime. Cevapları itiraz ve inat etme üzerinde kurulu değildi.

Anlamak için çırpınıyordu ve devam etti. 'Allah'ın bana değer verdiğini nasıl bileceğim peki?'

Cevabım 'Kur'an-ı Kerim'i incelersen bilebilirsin. Bir de yaşadığımız evrendeki konumumuzu doğru tespit edebilirsen...' şeklinde oldu.

Bu iki cümleyi işittiğinde yüzünde ümit mi, tereddüt mü, sevinç mi, geç kalmışlık mı, nasıl yani duygusu mu bir türlü ayrıştıramadığım bir ifade oluştu.

Kaygılanmadım desem doğru olmaz. Sonunda sanki can çekişir gibi son bir hamle ile dişleri arasından şu cümle döküldü:

'Ne zaman başlıyoruz?'

KUR'AN-I KERİMİ anladığımızda Allah'ın insana verdiği kıymeti anlayabileceğimize inandı.

Ramazan ayının ilk haftası sonunda gerçekleşen bu diyalog sonrasında neredeyse ona taşınmış gibi oldum ve bayrama bakar iftar sahur arası aralıksız bu konuya çalışmıştık.

Bayram da bayram olmuştu hani.

Arkadaşım Kur'an ile dirilmişti.

Aslında bende onunla beraber hayatiyet kazandım ve bu sayede daha önce dikkatimi çekmeyen pek çok konuyu da gündemime almaya vesile olmuştu.

KUR'AN'I anladığımızda kendi değerimizi anlayacağız.
Allah'ın bize verdiği kıymeti…
İradeyi. Özgürlüğü.
Bunu kavradığımızda aklımızı ve irademizi kullanmamanın ne anlama geldiğini de kavrayacağız.
Hele de başkalarının kullanımına vermenin dehşetini...
Kur'an'a çeşitli şekillerde sevgimizi ve saygımızı gösteriyoruz ama bunu en doğru şekilde nasıl yapacağımızı bilmiyoruz.

Bunu başardığımızda kendisini bize cömertçe açıp sunacaktır.

Yeter ki, bizim azmimiz bu yönde olsun.

O yıl birlikte Kur'an üzerinde yaptığımız çalışma sırasında defterime aldığım notları geçen gün kütüphanemi karıştırırken buldum. Yaşadığımız o güzel günlerin hatırasına bir selam ve şimdi öteki aleme göçmüş olan dostuma bir rahmet niyazı olması temennisiyle bazı cümleleri kırık dökük bile olsa paylaşmak istiyorum.

  • Varlık alemi insan üzerinden kurgulanmıştır.
  • İnsan varlık dünyasının tam merkezindedir.
  • Yeryüzünün halifesidir. Yani tüm varlıklar imar ve ıslah için idaresine, yönetimine ve tasarrufuna verilmiştir.
  • Diğer varlıklardan farklı olarak akıl ile nimetlendirilmiştir.
  • Dağların taşların kaçındığı sorumluluğu almıştır.
  • Kendisinden 'Kitap Misakı' alınmıştır.
  • Yokluğa hüküm giymemiştir, sonsuzluk yolcusudur.
  • Şeytanın ve diğer kötücül varlıkların insanı hedef alması onun değerli oluşundandır.
  • Peygamberler insandan gönderilmiştir. Bu onun değerini gösterir.
  • Peygamberler insanın doğru istikameti bulup sürdürmesi için gönderilmiştir. Bu ise Allah'ın insana biçtiği değerin en mühim bir kanıtıdır.
  • Yaptıkları ile yüzleşmesi ve hesap verecek olması değerinden ötürüdür.
  • Kıyametin kopması ve ahiretin olması onun değerini ifade eden sonsuzluk kapısıdır.
  • Cennet tasvirleri ile onun nerede ağırlanıp yaşatılacağının yüce kitabımızda bildirilmesi ona verilen değerin en somut delillerindendir.
  • Cehennem motiflerinin kitapta bildirilmesi Allah'ın kendisine verdiği değeri anlamayarak hak ve adalet üzerine gereği gibi yaşamadığında göreceği cezası bile ona biçilen değerin göstergesidir.
  • 'Ahsen-i Takvîm' üzere yaratılmıştır.
  • Diğer varlıklara göre işlevsel üstünlükleri bulunmaktadır.
  • Düşünce, anlayış, ilim ve akıl gibi yüksek yeteneklerle bezenmiştir.
  • Kendisine isimlerin öğretildiği Hazreti Âdem'de manasını bulmuştur.
  • Allah'ın meleklere selamlama ve saygı secdesi emri verdiği Âdem'in torunudur.
  • Yeni şeyler icat edebilme yetisi ile donatılmıştır. Dünya onun elleriyle şekillenmiş, hayvanlar ona hizmet için evcilleşmiştir.
  • Nesnelere isim verebilmekte ve tanımlar getirme gücüne erişebilmektedir.
  • İnanma gücüne sahiptir. İradesini dilediği yönde kullanabilmektedir.
  • Takva sahibi olabilmektedir yani Allah'a hakkıyla saygı duyabilme potansiyeline sahiptir.
  • Salih amel yapabilme yani iyileştirici eylemlerde bulunabilme kudreti verilmiştir.
  • Yüce kitabımız Kur'an bile insan merkezlidir. Onun iyiliğini ve mutluluğunu amaçlamıştır.
  • Ayrıştırma yani temyiz gücünü kullanarak faruk olma imkanı bir tek ona bahşedilmiştir.
  • İnsan şerefli kılınmış, karada, denizde, havada ve bilmediğimiz nice alanlarda kendisine hakimiyet verilmiştir.

Buna benzer pek çok notu o Ramazan yaptığımız Kur'an çalışmasında elde etmiştik.

Şükür ki, o sevgili arkadaşım kendi değerini yüce kitabımızda bulmuş daha sonra yaşadığı on bir sene içinde bir kez olsun bile eski cümlelerini tekrar etmemişti.

Değerini Kur'an'dan öğrenmiş ve bunu Kur'an'ın emir ve yasaklarına uyarak devam ettirmişti.

Allah bizi değerini Kur'an'da bulanlardan eylesin.

Allah bizi değerini Kur'an ile bulanlardan eylesin.

Allah bizi değerliliğini o Kur'an'ın kılavuzluğunda devam ettirenlerden eylesin. Âmin.

Ya Selam!