Mayıs ayının üçüncü haftasında akıl sınırlarını fazlasıyla zorlayan iki gelişme oldu. Birincisi, eski (miş) bir siyasetçinin Rize İyidere'ye yapılacak stratejik ve bölgesel ...

Mayıs ayının üçüncü haftasında akıl sınırlarını fazlasıyla zorlayan iki gelişme oldu. Birincisi, eski (miş) bir siyasetçinin Rize İyidere'ye yapılacak stratejik ve bölgesel, iç ve dış ticarete yönelik lojistik liman için ihtiyaç duyulan özel taşın, sadece bölgede İkizdere'de olması nedeniyle, İkizdere'de açılacak taş ocağına yeşil ve doğayı, sözümona, korumak amacıyla oluşan lokal itirazlara destek için İkizdere'ye gitmesi ve orada halkın sorusuna cevap alamaması, bilgilenme hakkının hiçe sayılması, kelimenin tam anlamıyla halkla dalga geçilmesi ve vatandaşın yüzüne çemkirilmesi, korumalar tarafından halkın yumruklanması ve halkın tepkisi. Burada halkın tepkisinin iki nedeni vardı. Adı geçen Siyasetçi tarafından Cumhurbaşkanının bebek katili ve soykırımcı Netanyahu'ya benzetilmesi, diğeri de işbirliği yapılan "asrın siyaset önderinin" PKK çocuğu HDP ile açık ilişki ve iltisağı.

Mayıs ayında meydana gelen ikinci gelişme ise "karikatür karakterinin" "seçildiğimde beni herkes, hakaret etmemek kaydıyla, özgürce eleştirilecek…" demesi! Fıkra gibi değil mi?

Bilindiği gibi demokrasi halkın kendi kendini yönetmesi; çoğulculuk, katılımcılık, çok seslilik; halkın siyasetçilere taleplerini iletmesi, soru sorması, bilgi alma hakkı, gerektiğinde hesap sormasıdır. Demokrasi diğer yönüyle de demokratik teamüller ve hukuk çerçevesinde, küfür ve hakaret etmemek şartıyla, düşünce ve ifade özgürlüğü ile eleştiri hakkı ve hürriyetidir.

Rize İkizdere olayına gelelim: İkizdere'de vatandaşın birisi eski(miş) siyasetçiye, soru sorma ve bilgilenme hakkını kullanarak, PKK çocuğu HDP ile aleni ilişkisi olanlarla neden ittifak kurduklarını sorarak açıklama yapar mısınız? şeklinde medenice soru soruyor. Yani vatandaş bilgilenme, soru sorma ve siyasetçiyi denetleme hakkını kullanıyor. Bu durum karşısında adı geçen, vatandaşla dalga geçiyor, onu aşağılıyor, sesini yükselterek adeta ona çemkiriyor ve "...megri megri…" diyor. Ardından da adı geçenin korkusuz koruması, kurşun askeri başka bir vatandaşın üzerine hunharca yumruk olup, adeta yağıyor. Sığ, basit, derinliksiz ve iğrenç görüntüler…

Adı geçen eski(miş) siyasetçi demokrasi, özgürlükler, eleştiri hakkı, halkın soru sorma ve bilgilenme hakkı diyordu değil mi? Nerede kaldı sizin özgürlükler ve eleştiri hakkınız? Demokrasinize ne oldu? Sizin demokrasiden anladığınız, soru soran ve demokratik tepkisini ifade eden vatandaşa hunharca YUMRUK ATMAK MI? Halkın üzerine kin, nefret ve öfke kusmak mı?

Yeşil ve doğa hassasiyetiyle İkizdere'ye, ekonomik gereklilik nedeniyle açılacak taş ocağını protesto amacıyla giden eski(miş) siyasetçinin, daha önce 40 yıldır Ülkenin ormanlarını hayvanice yakan PKK ve onun çocuğu HDP'ye tepki için tek laf ettiği duyuldu mu? Hayır!

Şimdi gelelim ikinci meseleye. Sıra asrın siyaset önderimiz, karikatür karakteri, çizgi film kahramanında! Bakalım ne inciler dizmiş!

Kahramanımız katıldığı bir internet yayınında aynen şunu söylüyor: " Seçildiğimde beni herkes, hakaret etmemek kaydıyla, her türlü özgürce eleştirebilecek…" Ba ba ba! Ne büyük laf!

11 yıldır, demokratik teamüller ve hukuk çerçevesinde, Millet tarafından meşru bir şekilde seçilen, Devleti ve Milleti temsil eden Cumhurbaşkanına ve yöneticilere "Hergele, ananı aaaa, katil, hırsız, diktatör, militan, vatan hainleri, kendisine destek vermeyen medyanın boynuna ip geçireceğim, kendisine destek vermeyen kirli gazetelerin tamamına el koyacağız, hükümetle iş yapan iş adamlarının mallarına el koyacağız…." diyen süzme faşist ve ırkçı, çizgi film kahramanı diyor, bunları. Fıkra gibi! Fecaat! Sosyal facia…

Küfürbaz, burada kendisi için istediğini başkası için istemiyor, başkası için reva gördüğü kamyonla küfür ve hakaretleri kendisi için zinhar istemiyor. "Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmazmış" diye bizim bir atasözümüz var. Küfürbaz ve ağzı lağım kokan kahramanımız kendisi için temiz siyaset, temiz ve hakaretsiz eleştiri hakkının kullanılmasını talep ediyor.

Sahte şirinliklerle ve sahte özgürlüklerle halkı kandırabileceklerini sanıyorlar!

"Sen uyanıksan, alem senden uyanık."

Yer mi Anadolu çocuğu!

Türk Milleti tüm bu sahtelikleri görüyor ve kara kaplı deftere yazıyor.

Şimdi yukarıda açıkladığım, Mayıs ayının üçüncü haftasında gerçekleşen olay, olgu ya da gelişmeleri, söz ve davranışları tanımlayalım, adını koyalım, tespit yapalım:

Bu kemiksizliktir, omurgasızlıktır, dansözlerin ekmeğini elinden almaktır, Milletin aklıyla alay etmektir…

Saygı ve selamlarımla…