KARIŞIK DENKLEM

Karışık mı, yoksa karmakarışık bir denklem mi ? birlikte analiz edip yine birlikte karar verelim.

ABD uzun yıllar evveline dayanan müttefikimiz !

Rusya, yaşadığımız şartların dayattığı müttefik !

İran, Suriye, Irak ve Mısır ise doğal ve tabi komşularımız.

Ve tabi bir de bütün bunların tam orta yerin de AB ortaklığımız söz konusu.

1952 yılın da Kuzey Atlantik protokolü ve daha sonra Resmen NATO üyeliğimiz ile başlayan bir AB ve ABD müttefikliğimiz var. Bu ittifak, hayli uzun yıllara dayanmakta. Her ne kadar geçen bunca süre içerisinde bir müttefike yakışmayacak durumlara düçar olmuşsak ve bu çirkin durumlara düşürülmüş olsak da, kağıt üzerinde NATO üyesi ve dolayısıyla da AB ve ABD ile de müttefik idik.

Türkiye’nin son yıllarda karşı karşıya kaldığı Arap baharı ve domino etkisi dolayısıyla sorunlar yumağını bir anda kucağında buldu. Kimi zaman basiretsizlik ve kimi zaman da sayısız Ülkelerin elleri ve burunlarına kadar girmeleri dolayısıyla, sorun sarmalına haline dönüşen Güney sınırlarımız baş ve diş ağrıtmaya devam ediyor. Seksen den fazla Ülkenin birçok unsurları ile birlikte burada oluşları, sorunun mahiyeti ve büyüklüğü açısından önemli ipuçları barındırmakta. Az evvel de söylediğimiz gibi, olaya daha bir Devlet ciddiyeti ile eğilinmiş olsaydı ve olaylar Devlet aklı ve basiret harmanıyla yaklaşım gösterilmiş olsaydı bu hale gelir miydi !? Üzerinde tartışılır elbette.

Bir sürü müttefik ve bir sürü komşu Ülkeler arasında seçim yapmak, bu guruplar arasında başarılı bir diplomasi yürütmek, bütün bunların yanı sıra, olası bir savaşa dair hazırlıklı olmak elbette yabana atılır sorunlar değiller.

Müttefikiniz olan bir Devlet, komşunuz olan bir başka Devlet için gizli aşikar bir ajanda koyuyor önünüze. Yukarı tükürsen bıyık ve aşağı tükürsen sakal mukabilinden çık çıkabilirsen işin içinden. Ağırlığınızı hangi tarafa verseniz kazanç ve kayıplarınız kesin. Hassas terazilerin işlem gördüğü böylesi bir denklemde, gram hata yapma lüksünüz yok artık.

Soğukkanlı olmakla birlikte, stratejik aklın egemen olduğu bir diplomasi yürütmenin yanı sıra, cüret ve cesaretli adımların da atılması zaruri bir durum var tam karşımızda.

Elde ki verilerin ne ve neler oldukları bir kenara, günlük ve hatta saat içerisinde değişen dengeler, her an dinamik, hazır ve gözü kara olmayı da gerekli kılmakta. Ambargo konulan ve çok daha büyük yaptırımlara tabi tutulmak istenilen komşunuz İran ve bu ambargonun başrol oyuncusu olan müttefikiniz Amerika gibi sırat köprüsü cinsinden kılcal bir sorun.

Ne şiş yansın ne kebap demek istediğiniz ama diyemediğiniz, taraf olmak istediğiniz ama olamadığınız, görmemek ve duymamak gibi bir lüksünüzün hiç olmadığı devasa bir sorun. Ortam, maslahatçı olmaya ise zerre kadar bile müsait değil. Bölgenin taşları yerlerinden sökülmüş ve bambaşka hesap ve senaryoların sahneye konulduğu kaynar kazan niteliğinde bir sorun.

Birden fazla denklemi göz önünde bulundurmak ve birden fazla Ülkenin birden fazla dosyalarına hakim olmak ve bu dosyalara karşın kendi tezinizi, savınızı ve savunmanızı oluşturmanız gereken devasa bir sorun.

Ne sağınız ne solunuz da geniş bir hareket alanınız kalmamış, ne sağınız ne solunuzdakine sırtınızı döneceğiniz kimselerin olmadığı bir sorun…

Her an birisinin arkanızdan hançerleme potansiyeli olan Ülkeler ile dirsek teması halinde olduğunuz karmakarışık bir sorun.

Ne müttefikleriniz gerçek müttefik ne komşularınız güven veren komşu niteliği taşımakta. Hepsine eşit yakın ve hepsine eşit uzak olmak gibi şartların dayattığı bir başka mahkûmiyet. Kozunuzu Batıya karşın kullansanız komşularınız, komşularınıza karşı kullandığınız da müttefikleriniz bir hamle yapıyor. Haliyle herkesin kendi elinde bir kozu ve kendi ajandasın da size karşı sakladıkları olan bir sorun.

Kağıt mantığınız buruşturup çöp kutusuna atacak olur ve sorunu çıplak şekilde ortaya koyacaksak eğer, ne müttefikimiz var ne komşularımız…!