Karabağ , Azebaycan ve Nahcivan  Anadolu  Türklüğü için jeo-stratejik olduğu kadar jeo-kültürel bağlamda da son derece önemlidir. Nitekim  XVI. asır ikinci yarısında...

Karabağ , Azebaycan ve Nahcivan Anadolu Türklüğü için jeo-stratejik olduğu kadar jeo-kültürel bağlamda da son derece önemlidir. Nitekim XVI. asır ikinci yarısında İran Safevilerinin yayılmacı politikaları karşısında bölgenin esas unsuru olan Yaka Türkmenleri ile Şirvan Şahlar, Osmalılardan yardım talep ederek Özdemir Oğlu Osman Paşanın askeri ve devlet adamlığı dehası ile Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bu topraklar tarihsel süreçte sürekli bölgesel güçlerin yayılmacı politikalarına bağlı olarak el değiştirmiş ise de Azerbaycan ile Anadolu Türklüğü bu ayrılığın sızısını hep yaşamışlardır. 19 yüzyıl sonunda ise Ermeniler'in emperyal güçler tarafında kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle I. Dünya savaşı öncesi ve sürecinde millet-i sadıka dış güçlerin maşası haline dönüştürülerek 'Ermeni gönüllü birlikleri oluşturularak ırkçı duygularla Müslüman halka karşı vahşi kıyımlara girişerek terör estirdiler. 1918'de Nuri Paşa, Ağabeyi Enver Paşa'nın talimatıyla yerel kuvvetleri de yanına alarak Azerbaycan'ı ve Dağıstan'ı Rus ve Ermeni işgalinden kurtarmıştı. Ancak I. Dünya savaşının bu kaotik sürecinde Ermenistan'da, tıpkı Yunanistan gibi emperyalist güçlerin emellerini gerçekleştirmek üzere kurduğu suni terör devletidir. Başlıca İngiltere, Rusya , ABD ve Fransa'nın sürekli desteğini alan bu Törer devleti, Sovuk Savaş döneminde Azerbaycan gibi Sovyet sistemi içinde yer almıştır.

Soğuk Savaş Döneminin bitişinin hemen ertesinde Ermenilerin, Azerbaycan'a ait Dağlık Karabağ bölgesine saldırarak zorla el koymaları da, Ermenilerin kendi güçleri ile değil çoğunlukla dışardan aldıkları destekle Kafkaslar bölgesindeki saldırgan eylemlerinden birisiydi. Bu işgal bir anlamda Türkiye'nin doğusuyla irtibatını kesme gibi stratejik bir maksada dayanıyordu. Üstelik Dağlık Karabağ yanında, Ermenistan'ın bu bölge ile irtibatını sağlayan Azerbaycan toprakları da ele geçirilmişti. Ermeniler bölgeyi işgal ederken eskiden olduğu gibi büyük katliamlar yapmışlardı ve Ermeni saldırıları nedeniyle 1 milyondan fazla Azerbaycanlı evlerini terk etmek zorunda kalmıştı. Ermenistan'ın bu saldırgan tutumu ise Kafkaslar bölgesinde büyük bir güvenlik sorununa neden olmuştu.

Bu sorunun barışçıl bir şekilde çözümü için Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) girişimi ile 1992 yılında Minsk Grubu oluşturuldu. ABD, Fransa ve Rusya'nın eş başkanlarından oluşan gurup, bugüne kadar geçen sürede bu sorunun çözülmemiş olmasının nedenidir. Zira Minsk Grubunun eş başkanları ABD, Fransa ve Rusya kendi çıkarları bağlamında dağlık Karabağ meselesini ele alarak mevcut defacto durumunun devam etmesi mahiyetinde tavır aldılar. Çünkü ülkelerindeki Ermeni lobilerin mevcut durumun devamının ötesinde yeni toprak talepleri söz konusu idi. Oysa BM tarafından Dağlık Karabağ konusunda 30 Nisan 1993 tarihli Ermeni birliklerinin işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmesi kararı alınmıştı. Ermeni birliklerin işgal ettiği Füzuli, Cebrayıl ve Kubadlı ve diğer bölgelerden çekilmesi ve 12 Kasım 1993 tarihinde daha önceki 822, 853 ve 874 numaralı kararlarını tekrar ederek Ermenilerin Zengilan dahil önceki işgal ettiği yerlerden çekilmesini içeren 884 numaralı kararları bulunmaktadır. Dağlık Karabağ konusu ve BM kararları incelendiğinde MİNSK Grubunun bu ilkeleri de ayaklar altına aldığı ortaya çıkar.

Uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi ve insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı BM ye üye ülkelerin imza atattıkları temel ilkelerdir. Ancak Dağlık Karabağ'ın Ermeniler tarafından işgalinde bunların bir tanesi bile bugüne kadar dikkate alınmamıştır. Her türlü saldırganlığına ve hukuk tanımazlığına göz yumulan Ermenistan, her alanda saldırgan davranışlarına devam etmektedir. Bu anlamda Ermenistan 12 Temmuz 2020 tarihinde de Karabağ bölgesinin yaklaşık 200 km kuzeyindeki Tovuz bölgesine yönelik topçu atışlarını da kullandığı saldırılar gerçekleştirdi. Bu bölge rasgele seçilmemişti. Bölgenin; TANAP boru hattının, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattının ve Bakü-Gürcistan hattının geçtiği stratejik bir bölge olması neden burasının hedef seçildiğini de açıklar.

Son olarak, Ermenistan'ın 27 Eylül 2020 sabahı işgal ettiği Azerbaycan topraklarından Azerbaycan sivil yerleşim yerlerine yönelik başlattığı harekat Ermenilerin sonu gelmez şımarık saldırıların son aşamasını oluşturmuştur. Ermenilerin bu bölgedeki hazırlıkları ve bölgeye Lübnan ve Suriye'den getirdiği milisler ve PKK mensubu teröristlerle yapmış olduğu ateşkes ihlalleri zaten biliniyordu. Ermenistan'ın, Azerbaycan sınırında sivil yerleşim yerlerine ateş açması üzerine çatışmalar yeniden başladı. Azerbaycan tarafından yapılan açıklamada; Terter'in Gapanlı, Ağdam'ın Çıraklı ve Orta Garvand, Fuzuli'nin Alhanlı ve Şükürbeyli, Cebrayıl'ın Çocuk Mercanlı köylerine Ermenistan ordusunun yoğun bombardımanı sonucu sivillerden ölü ve yaralıların olduğu bildirildi. Planlı bir şekilde yapılan saldırılar sonucu bu bölgelerde sivil altyapının da ciddi biçimde hasar gördüğü anlaşılıyor. Bu durum Ermenistan saldırılarına karşı bardağı taşıran son damla oldu ve Azerbaycan ordusu işgal altındaki topraklarını kurtarmak üzere harekata başladı.

Değerlendirmeler ve demeçlerden öyle anlaşılıyor ki, Ermenistan'ın ağa babası Rusya mevcut Ermeni yönetiminin (Paşinyan yönetimini) Rus firmalarına dönük politikaları bağlamında cezalandırma içinde olduğu bu bağlamda konuya sesiz kaldığıdır. Ancak 1920 ve 1991 yıllarındaki Rus işgali, Azerilerin zihninde çok derin izler bırakmış. Bu iz korkuyla derinleşmiş durumda. Şu anda bile, Rusların eğer çok ters düşerlerse gelip Bakü'yü işgal edeceklerine inanıyorlar. Savaşın Rusya'nın müdahalesiyle duracağına inanıyorlar. Bununla beraber toplumun önemli bir kısmı da Rusya baskı yapsa da dinlemeyelim, sonuna kadar gidip toprağımızı kurtaralım' diyorlar. Hatta Halk büyük bir hassasiyet içinde, dayanışma halinde. En muhalifleri bile Cumhurbaşkanı Aliyev'e tam destek veriyor. Ve sonuna kadar topraklarını kurtarması için Aliyev'in direnmesini istiyor. On binlerce gönüllü askere yazıldı. Türkiye'nin desteğini alkışlarla ve duygu dolu sözlerle anlatıyorlar. Hulasa iç ve dış parametreler ilk defa Azerbaycan yönetiminin lehine zamanı iyi kullanmaları gerekir.