KAMPLAŞMA…

KUTUPLAŞMA başlıklı yazımızı okuyan muhterem kardeşlerimiz “kutuplaşma” ile “kamplaşma” arasındaki nüansa değinmişler...

Sosyal medyadaki yorumlarıyla, bizi konu hakkında biraz daha açıklama yapmaya zorladılar…

Bu vesileyle belirteyim ki, muhterem okurlarımın fikirleri fakirin indinde çok kıymetlidir. Hattâ fikren muhalif olduğumuz kimi okurların fikriyatı dahi bu mahiyettedir.

Ne demişti Namık Kemal?

Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar. (Hakikat şimşeği, fikirlerin çarpışmasından, muhaletefetinden doğar.)

Yeter ki artniyet olmasın…

Yazımı yeniden okuyunca bazı hususların gerçekten de muğlak kaldığını ya da şerhe muhtaç olduğunu gördüm..

Kutuplaşma” ile “kamplaşma” arasında hakikaten de nüans var.

Nüans (nuance), aynı cinsten şeyler arasındaki ufak fark..

Sosyolojik kutuplaşma ve kamplaşma aynı cinsten. Fark; eyleme dönüşte...

Şöyle ki, kutuplar arasında elektriklenme olduğunda meselâ bir “doğulu” “batılı” kavgasına gidildiğinde kamplaşma netleşir…

Komünistler ya da sosyalistler ile milliyetçiler, ülkücüler farklı kadim kutuplardır siyasî - içtimaî hayatımızda.

Geçmişte defalarca eyleme zorlandılar…

Kutuplar kamplaştı ve aynı toplumun hattâ aynı âilenin çocukları, bir birini öldürdü… Bizzatihi kutuplaşma değil ama kamplaşmaya yürüyen kutuplaşma ölüm getirdi, darbe getirdi…

Kutuplaşma, kamplaşma ve eylem! Sonra “our boys” ile; 12 Eylüller, 28 Şubatlar, 15 Temmuzlar…

Ülke düşmanları şu üç ayaklı stratejiyi izler (izlemiştir, izleyecektir):

1) Kutupları belirle.. (Türk – Kürt, Âlevî – Sünnî, Doğu – Batı, ilerici – gerici, faşist – komünist, Beşiktaşlı – Galatasaraylı ….ilh)

2) Kutupları kamplaştır… (aralarında eylem başlat)

3) Büyümelerine, hayat-ı idamelerine yardım et (silah, para, yeni taraftarlar, holiganlar bulmalarına yardım et…)

* * *

Hava Kuvvetlerinde kurmaylık hakkım başörtülü eş ya da dindarlık yüzünden elimden alındı ama yılmadım…

Çünkü bu dâva kurmay hassasiyeti gerektiriyor. Ve biz de kendimizi yetiştirdik. General olamadık ama inşa’allah milletin Paşa’sı olduk…

Esasen her münevverin biraz kurmay olması gerekmiyor mu?

Kurmay yani, becerikli rehber…

Kurmay yani, Ordu ve millet düşmanlarına karşı (savaşa, muharebeye) hazırlanma ve savaş sırasında sevk ve idaresi, sulhta da stratejik derinlik ile ülke menfaatlerinin gereğini yapmaya hususî tarzda yetiştirilmiş olmak.

Türkiye entelijansiyası on yıllardır melankolik…

Gerçek kurmay, münnevver olsalardı bugün şu kadar kampa ayrılmış bir Türkiye değil, millî ve manevî değerlerini özümsemiş, ecdadı gibi bir KIZIL ELMA ülküsü olan, istikbâlin kâinat çapında bir huzur ikliminde inşasına kolları sıvamış olurlar,

BÜYÜK VE GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE ortaya çıkarmış olurlardı…

#harbiden: Klavuzu karga olanın burnu ….tan kurtulmazmış. Allah’tan, entelijansiyamız hakiki münevverler, paşalar olmasını diliyorum.

(Paşa: Osmanlıda valilik, vezirlik gibi yüksek sivil görevlerdeki kimselere ve hem Osmanlıda hem Cumhuriyette yasaklanmasına rağmen, albaydan yüksek rütbedeki askerlere halk diliyle verilen unvan.) 4.11.2017