Kalem ve yazdıkları şahit olsun ki..

Başlık, meâl olarak “Kalem” Sûresinin ilk âyeti, “Nûn velkalemi vemâ yesturûn” âyeti...

Kalem ehlinin (bu fakir ve tüm Müslüman yazarların) her daim aklında (orjinalini ve meâlini) ezberinde tutmaları şart olan bir ihtardır bu...

Aslında yazar olsan da, olmasan da yazdıklarından, söylediklerinden, yaptıkların ve yapabilecekken yapmadıklarından... Bütün amelerinden (işlerinden) sorumlusun.. İman ehli isen bu sorumluluk seni ürkütür.

Zira tüm amellerimiz; hiç eksiksiz yarın rûz-i mahşerde (diriltilip hesap vereceğimiz o dehşetli günde) karşımıza çıkacak...

Kalem ve yazdıkları şahit olsun ki, bugüne kadar yalnızca Allah rızasını dileyerek yazdık.. Lafımızı eğip bükmedik, dosdoğru olmayı seçtik. Bu doğruluk elbette birilerini rahatsız edecekti. Netekim etti de...

Yazdığımız gazetelerden ya ayrılmak zorunda kaldık, ya da “teşekkür ederiz” denilerek kibarca kovulduk...

Özeleştiri yapamıyorsak bitmişiz demektir, bittik de netekim...

Gençliğimde tanıdığım muhterem Ahmet Taşgetiren de böyle kibarca kovulmuş ALTINOLUK dergisinden... O olmasaydı Altınoluk, Kâbe damına ecdadımızın yaptırdığı altundan bir yağmur oluğu olarak yalnız kalacaktı...

O dergiyi dergi yapan Ahmet Taşgetiren ağabeydi...

Bundan sonra Altınoluk almayacağım. Zira dergide 33 yıllık o rayihanın eksikliği, kesinlikle sırıtacaktır... Hem de pişmiş kelle gibi...

Hep söylüyorum ama yalnızca kendim işitiyorum.. Türkiye’de tarikat ve cemaatlerde ciddî İslâmî hatalar ve eksiklikler var!.

Siyaset arenasına hiç girmiyorum bile... Onları eleştirmek ne mümkün? Sütten çıkmış ak kaşıklar, ak mı ak bir parti..

Bu kafayla yarın birgün duvara vuracak kafalarımız bile kalmayacak... Zira böyle devam edersek, düşman kellelerimizi bir bir alacak..

* * *

Unutmayın FETÖ’yü inşá edenler de kendilerini çok iyi Müslümanlar olarak lanse ediyorlardı.. Biz o zamanlar da bas bas bağırıyorduk, “bu iyi Müslümanlık değil, bırak iyisini bu Müslümanlık bile değil” diyerek..

İyi Müslümanlık, gerçek mü’minlik Kur’ân’da anlatılıyor, Peygamberimiz, efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de mümtaz hayatı ile bu “iyi Müslüman”ı ete kemiğe büründürmüş..

Sen Kur’ân’ı ve onun yaşayan modelini dışlayıp “benim şeyhim mâsum, yalnız onun dedikleri haktır” dersen, özeleştiriden kaçarsan, Allah belânı verir, senin yüzünden birçok Müslüman da mağdur olur...

Siz bu asker oğlu askere kulak verin. Ve unutmayın, en kötü asker bile, meselâ bir 28 Şubat’çı diyelim, öyle kolay kolay yalan canbazlığı yapamaz.. Asker dobra dobradır.. istisnalar kaideyi bozmaz...

* * *

ASKER demişken... Tanıdığım en iyi askerlerden kıymetli devre arkadaşım E. Org. Abidin ÜNAL bey, dün arayarak “zona” hastalığım için geçmiş olsun dileklerini iletti. Sağ olsun, var olsunlar..

Allah razı olsun, FETÖ dâvası sayesinde ilerliyor, hain kalkışmanın ihanet perdelerini aralayabiliyor devlet.. Abidin paşa olmasaydı o tek tük uçaklar yerine filolar havalanıp hepimizi bombalarlardı 15 Temmuz’da..

Eskiler “mizâc-ı âlîniz nasıl, iyi misiniz?” derlerdi.“Eskiye rağbet olsa, Bit Pazarı’na nur yağardı...” Ya öyle mi? Pekâlâ “yenilerin üzerine ne yağıyor?” Konuşmak ve yazmak... Büyük mesele...