Kabağı oyarlar, içine de bir mum koyarlar!

Kemal Kılıçdaroğlu ilk çıkışını Ecevit’in şapkasıyla yaptı. Çünkü kendisine bir rol- model lazımdı. Ecevit o dönemde Türk solu içerisinde en dürüst liderdi. Evet yaptıkları tartışılır, dürüstlüğü ise şuradan kaynaklanıyor; bir mal varlığı yoktu, (görünen) ülkesi için çalıştı, kendine dair hiçbir şey yapmadı, sosyal demokrasiyi yaymaya çalıştı ve aslında adalet sisteminin bu olduğunu savundu.

Kılıçdaroğlu’nun sahaya çıktığı dönem, Ecevit taraftarı olan üzgün solcular vardı. Kemal Kılıçdaroğlu onları yanına çekti, kısa bir süre sonra da Kemal’den (Atatürk), Kemal’e imzasıyla kendisine “Türk solu bayrak olarak teslim edildi!” imajı verildi.

Sonra tabii söylemleri ve eylemleri kendine ait olmadığından yani taklitçi olduğundan dolayı kendisini bir türlü solun içerisinde bir zemine oturtamadı. Oturtamadığından dolayı da başarılı olamadı. Söylemlerini daimi olarak inkar etti. İnkar ettiklerini daha sonra kabul etti. Mal varlığını açıkladı. “Havuzlu villam varsa her şeyi devretmeye hazırım!” dedi, sonra gazeteler villasını tabusuyla ortaya çıkardı. “Mal varlığım yok!” dedi, dünya kadar mal varlığı ortaya çıktı. Her seçim de “Kazanamazsam istifa ederim!” dedi, her seçimde kazanamadı ve istifa etmedi. Daha kötüsü koltuğuna rakip çıkan herkesi düşürmek için elinden geleni yaptı.

Bütün bunlar kendisine biçilmiş bir roldü. Kemal Kılıçdaroğlu rolünü oynayan bir siyasetçi demiyorum bir aktördür. Kemal Kılıçdaroğlu’ndan ne bir solcu ne de bir siyasetçi olur!

Şimdi sol kesim ne yapsın? Ellerinde bir kabak var. Kabağın ya yemeğini yaparsın ya da tatlısını… Fakat bu kabağın ne doğru dürüst tatlısı oluyor ne de yemeği… Evet, Türk solu ne yapsın? Bu kapağı atsalar, kendi kapakları atılmıyor; tatlısını yapsalar, kimse yemiyor! Ellerinde kalıverdi… Vazgeç(e)meyecekleri için; “En iyisi yontalım, şekil verelim.” dediler.

Amerika’da cadılar bayramında bal kabağını oyarlar, üzerine cadı figürleri ve çirkin surat şekilleri çizerler, içine de mum koyarlar ve insanları korkuturlar.

Düşününce benzetmem çok doğru bir benzetme!

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türk siyasetinde bundan daha farklı bir rolü var mı?

Sevimsiz bir aktör ve onu daha sevimsiz bir aktör haline getiren ve bunu istediği herkesi korkutmak için elinde tutan bir grup var!

Türk siyaseti içerisinde solcularımız tarafından sevilmemesine rağmen, figürünü oynayabiliyor!

Peki bunu nasıl başarıyor?

Ecevit’i bir gün sevmediler tahtan düştü. Bir gün sevmediler, sadece bir gün…

Deniz Baykal bir hata yaptı, tahtan düştü, bir daha çıkamadı.

Türk solu çok ağır cezalandırır…

Fakat Kemal Kılıçdaroğlu’nu kimse cezalandıramıyor? Demek ki, o kabağın sapını tutan bir sahip var!

Ve o kabağın sahibinin elini öpmesi gereken ikinci bir kabak daha var, o da şu an İstanbul büyükşehir belediye başkanlığına adaylığı koymuş isim. Onun da içini güzelce oyacaklar, yontacaklar…

Bunların en başarılı olduğu alan muhalefet! Muhalefette başarılı oldukları nokta da çamur atmak, Amerika’ya kendi ülkelerini şikayet etmek vs…

Başarısız olan insanlar, başkalarının başarılarına çamur atarak, kendi eksikliklerinin üzerini örtmeye çalışırlar ya…

Neyse, Allah mesut bahtiyar eylesin. İmamoğlu’ da, İstanbul’umuza belediye başkan adayı olsun bakalım!

Farz edelim ki kazandı, ne olacak? İçi oyulacak, bir mum konulacak ve İstanbul’da başlayacaklar halkı korkutmaya…

Gidelim doksanlara… İstanbul’un belediye başkanı kimdi ve İstanbul nasıldı?

  1. yüzyılda suyu olmayan bir İstanbul! Yolları olmayan bir İstanbul! Sonra neden İstanbul’da sol kazanamadı?

Bina çökmüş, 21 kişi can vermiş, belediye başkanı ortalıklarda yok! Olay yerine tam beş gün sonra elleri cebinde teşrif eden, bir belediye başkanı düşünün! Düşünemiyoruz değil mi? Fakat Kartal’ımızın böyle bir belediye başkanı var!

Solun adamakıllı yönettiğini düşündüğüm tek bir yer var; orası da Eskişehir! Kısa bir dönem Eskişehir’de yaşadım ve bizzat şahit oldum. Yılmaz Büyükerşen gerçekten halkın sevgisini kazanmış, çalışkan, güzel işler yapan bir belediye başkanı.

Çalışkan adamın partisine bakılmaz, kendisine bakılır.

Eskişehirli, oyunu partiye değil; belediye başkanının kendisine veriyor!

Yılmaz Büyükerşen, CHP içerisinde bir istisnadır! Başarısı partisi ile değil, kendisi ile alakalıdır! Ve istisnalar kaideyi bozmaz!