JİTEM’İN FETÖ RAPORU

Devleti ele geçiren, bu kurumları FETÖ militanlarına adeta altın tepsi gibi hizmetine sunan dönemin en üst düzey devlet yetkilileri olduğunu daha önce yazmama rağmen maalesef konuyla ilgili yetkililerin bir açıklama yapmaması zaten manidar.

Ya da siyasiler FETÖ’ye yardım etmediklerine göre o halde;

Bu FETÖ militanları, bir gün sokakta elleri ceplerinde dolaşırken çok önemli bir devlet kurumunun ya da bakanlığın kapısını açık gördüler.

Sonra da kendi aralarında konuşup “Ne dersiniz; içeri girip bu kuruma yerleşelim mi?” diye konuştular.

Kendi aralarında anlaşmaya varınca ayaklarının uçlarına basarak kapıdan sessizce içeriye girdiler.

Sonrasında da odalara dağılıp boş gördükleri masalara birer birer oturdular.

Galiba böyle de olmuş olamaz mı? Ne yani, koskoca TSK’da yüzde sekseni FETÖ militanı çıkıyor ama nedense siyasette yüzde bir bile FETÖ militanı çıkmamış olamaz mı üstelik burası Türkiye değil mi?

Yani, FETÖ sanki Ak partinin hatta siyasetin yanından hiç geçmemiş o kadar devasa bir örgüt siyasete hiç gerek bile duymamış inanmıyorsunuz tabi sizde haklısınız?

Okuyunca nasıl bir felaketten Allah bu aziz milleti ve yüce devleti korumuş diyeceksiniz.

Jandarma istihbaratının hazırladığı, sadece Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği 17 sayfalık raporun özetinde;

“Cemaat istihbarat konusunda devletin istihbaratından çok aşırı ileri bir seviyedir. Eğer önlem alınmazsa Türkiye’deki milyonlarca kişiyi istedikleri zaman dinleyecek güce sahiptirler.

Devletin istihbaratı, cemaatin istihbaratı yanında aşırı yetersiz kalarak tüm kurumları ele geçirmişlerdir.

Devletin ne yapacağını bilmelerine rağmen, örgütün bir sonraki adımını kesinlikle asla bilememektedir.”

Mütedeyyin kitlede taban oluşturma faaliyetinde bulunan Fetullah Gülen grubunun 1971 sıkıyönetim devresinden sonra faaliyetleri önce çok gizli bir şekilde başlamıştır.

Cemaat dini motifli faaliyetlerine en çok ilk başta orta ve yükseköğretim gençliğine kaydırarak kadro çalışmasına ağırlık vererek çocuk yaşta yavaşça gücünü oluşmaya doğru hamle yapmaktadır.

Silahlı kuvvetler, polis teşkilatı, adliye, üniversiteler, din eğitimi yapan okullar ve diğer devlet dairelerinde hızlıca ve sessizce kadrolaştığı görülmektedir.

Sekiz yıllık kesintisiz temel eğitimden Fetullah Gülen grubu okullarının etkilenmediği görülmediği aksine daha çok taraf toplayarak gücünü pekiştirmektedir.

Fetullah Gülen yapılan tüm istihbarat çalışmalarına rağmen kaynağı bir türlü belli olmayan yurtdışı destek ile yatırım yapması kamuoyunun dikkatini çekmektedir.

Bazı siyasiler ve toplumun bir kısmı tarafından itibar edilen bir konuma geldiği, ancak dış güçlerin Fetullah Gülen'e verdiği bu yurtdışı kaynağın karşılığı olarak, onu kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendirmelerinin kuvvetle ve muhtemel olduğu bilinmesine rağmen en üst düzey yetkililer tarafından görmezden gelinmiştir.

Fetullah Gülen'in siyasi hedefleri arasında ilk etapta devlete karşı çok gizli savaş vererek hedeflerinde ilerlemenin yıpratıcı olduğunu teşhis ettiğini cemaatin içinde ki üst düzey görevlilere telkin edip inandırmaktadır.

Bu nedenle kurulu sistemi yıkmaktansa bu sisteme göre devlet modeline uygun bir örgütlenme ile devlete alternatif bir sistem kurmayı hedeflediğini adeta devlet gibi bir oluşum kurmuştur.

Fetullah Gülen'in her alanda devlete karşı alternatif bir yapılanma tesis ettiği, devlet içindeki bütün kadrolarda, bütün bürokraside, Milli Eğitim Bakanlığı'nda, emniyet teşkilatında kadrolaşmaya çok özel önem vermektedir.

Birinci öncelikli tehdit olarak algılanan siyasal İslam’a karşı ılımlı bir görüntü içinde olan Fetullah Gülen'in amacının devlet düzenini ortadan kaldırarak, cemaatin esaslarına dayalı bir devlet oluşturmak olduğunu sohbetlerde şifreli olarak bahsetmektedir.

Bu nedenle Umut Işığı denge unsuru olarak Fetullah Gülen'i görenlerin yanıldıkları, teokratik diktatörlük rejimi kurmak amacında olduğu” tespitlerine yer verilmiştir.