’İyi ki varsın Eren!’’

11 Ağustos 2017 Cuma günü, Cuma vakti, Trabzon Maçka. On Beş yaşında bir yiğit; Eren Bülbül, Cuma Namazına gitmek için hazırlanmıştı. Kısa süre önce teröristler tarafından evden erzak çalındığını gören Eren, durumu güvenlik güçlerine bildirmişti. Söz konusu olay için gelen güvenlik güçleri Eren’le birlikte Cuma Namazını kıldıktan sonra hırsızlık yapılan eve giderek inceleme yaptıkları sırada PKK’lı teröristler tarafından ateş açıldı. Eren Bülbül ve Jandarma Astsubay Kıdemli Başçavuş Ferhat Gedik şehit düştü, polis memuru Namık Öztel de yaralandı.

Eren 13 kardeşten biriydi. İlkokulu köyde okudu, ortaokuluysa Maçka'da okudu. Karda kışta okul servisine ulaşmak için o dik karlı yamaçları yürüyerek geçirdi. Yetimdi, küçük yaşından beri hayat onu birçok sorumlulukla, o asil omzunu birçok yükle yüklemişti. Çocuk olmadan büyüyen adamlar olur ya işte; Eren’de öyleydi. Futbolu çok seviyordu, Fanatik Trabzonspor taraftarıydı ve okulunun futbol takımında oynuyordu. Çok sevdiği futbolda olduğu gibi hayatı da hep mücadele içinde geçmişti. Küçük yaşından beri yevmiyeyle fındık topluyor, odun taşıyor ve emeğiyle kazandığıyla ailesine katkıda bulunuyordu. Şehit haberlerini gördüğü zaman çok üzülüyor ve ‘’Ben askerde Doğu’ya gideceğim, doğuda askerlik yapacağım’’ diye gururla söylüyordu. Annesi; ‘’Doğu’da askerler vuruluyor oğlum’’ dediğindeyse; ‘’Anne ben şehit olmayı istiyorum’’ dedi Onbeşli Yiğit.

Çanakkale Savaşı sırasında düşmanların 1915’ten itibaren topraklarımıza çıkartma yapmaya başlamasıyla birlikte oluşan asker ihtiyacını gidermek için V. Mehmed Reşad’ın iradesiyle, yaşları 15 ile 19 arası olan harbe elverişli olan, eli silah tutan yiğitler cepheye alındı. Anadolu’da yakılan meşhur ‘’Hey Onbeşli Onbeşli’’ türküde sözü edilen yiğitlerdir onlar. Atası olan onbeşlilerden 102 sene sonra, Eren’de 11 Ağustos 2017’de vatan için onbeşinde şehit oldu.

Ve şimdi onbeşli yiğitler için bir ülke, bir millet hep bir ağızdan haykırıyor; ‘’İyi ki varsın Eren!’’

‘’Gerilir zorlu bir Yay oku fırlatmak için,
Gece gökte doğar ay, yükselip batmak için.
Mecnun inler kanını, Leyla'ya katmak için.
Cilve yapar sevgili gönül kanatmak için.


Şair neden gam çeker? Şiir yaratmak için.
Dağda niçin bağırılır? Feleğe çatmak için.
Açılır tatlı güller, arılar tatmak için.
Göğse çiçek takılır, solunca atmak için.


Tanrı, kadını yaratmış, erlere eş olmak için.
İnsan büyür beşikte, mezarda yatmak için.
Ve... Kahramanlar can verir, yurdu yaşatmak için.’’

Hüseyin Nihal Atsız