İTTİFAKA NİFAK

Türkiye ittifakı sözüne kuşku uyandırıcı yorumlar yapılınca Başkan da kırmızı kalın çizgisini çekti açıkça: Ya birlik ve dirlikliğimize ya da terör örgütlerinin hedeflerine hizmet edeceksin(!) Fikir, yorum ve icraatlarla bilinçli olarak veya farkında olmadan terör örgütlerine alet olunduğu tecrübeyle görüldü çünkü. Eskiden demokrasiye müdahaleleri, kargaşa körükleyen düşman sinsi yürütüyordu, şimdi açık etti artık. Düşünelim:

Yakın tarihimizin darbeleri, siyasetçilerimizin rekabeti çatışmaya dönüştürmelerinden beslenmemiş miydi? Herkesin net farkedemeyeceği şekilde sinsice yürütülen, birçok liderimizi de acze düşüren bu darbe süreçlerini, 15 Temmuz darbe girişimi ve Suriye’nin kuzeyine alenen yerleştirilen terör örgütünü görünce milletçe anlamış olmadık mı? 35 yıldır yok edemediğimiz terör olaylarının dışarıdan yönetildiği daha net ortaya çıkmadı mı artık? Başkan da Bahçeli de bu yüzden derd-i bekaya dikkat çekiyor. Derdi-i beka vardı, var, olacak! Güçlü olmak şart!

Bugün tarihî tecrübelerle donanmış durumdayız ama nasıl baş edeceğiz bölünmeyle? Düşman piyonu terör örgütlerine farkında olmadan hizmet etme tehlikesinden nasıl korunacak insanlar? Başkanın ifadesiyle sağına soluna, düştüğüne kalktığına dikkat ederek tabi ama kolay değil bunu başarmak. Özgürlükler rejimi demokrasi içinde siyasetçiler, rakibi yıpratıp oy kazanma derdinde çünkü. Ayrıca yönetimleri haksızlık, kayırmacılık yapma egosundan kurtarmak da usülsuzlük ve yolsuzluk suçlamalarına muhatap olmaktan korumak da titiz denetim mekanizması gerektiriyor. En önemlisi iktidara da ana muhalefete de radikal kişi ve gruplar sızmayı başarıyor. Liderler o sızmaları önlemek şöyle dursun, oy derdiyle zaman zaman onları savunma durumunda kalıyor.

Örneğin Fetö olarak açığa çıkmadan önce makam sahiplerinin Hoca Efendi övgüleri vardı. Ana muhalefet onları eleştiriyordu o zaman. 17-25 Aralık sürecinde ise muhalefet, iktidarın aleyhine olur diye özgürlük adına örgütün gazeteci maskeli mensuplarına sahip çıktı, savundu. Meydanda onların adını söyleyip halka burada dedirttecek kadar ileri gitmişti Kılıçdaroğlu. Milletin hassasiyetlerine dikkat!

Güneydoğu halkı bile terör örgütüyle irtibatına tepki gösterdi ki beklediği oyu vermedi HDP’ye. Beka söylemini İç Anadolu ve Karadeniz halkı gibi kabullendi. Ancak büyük şehirler geçim derdindeydi, 25 yıldır hizmetlerini gördüğü iktidara sarı kart gösterdi. İmar ve inşa faaliyetlerini görmedi hiç. Yavaş ve İmamoğlu’nun birleştirici söylemlerini de çoğunlukla benimsedi halk. Onları aşağılayıcı, suçlayıcı söylemleri reddetti. İstanbul’a ihanet ettik özeleştirisini de. Somut gerçek bu, görmek ve politika değiştirmek şart! Ekonomiyi de düzeltmek şart!

İttifaka nifak girmemesi için iktidar ve muhalefet çözüme odaklanmalı, radikal kişileri bünyesinden dışlamalı. Koskoca İstanbul il başkanı milletin gözünün içine baka baka HDP’ye övgü düzmemeliydi örneğin. Ankara ve İstanbul başkan adaylarına HDP temsilcisi bizim oylarımızla seçileceğinizi bileceksiniz dediği zaman Kılıçdaroğlu tepkiyle bizim sizin emrinizdeki oylara ihtiyacımız yok, önce terörü dışlayın diyebilmeliydi. İktidar partisi içinde de devletin kurucusuna dil uzatan olmamalı asla! Aksi halde Türkiye ittifakına nifak girmesine ortam doğar. Nifak da geçim derdindeki halkın süzgecinde hangi algıyla hangi sonuçlar getirir bilinmez.

Medya mensupları körtaraflıktan kurtulup, doğruya doğru demeyi ilke edinerek siyasetçileri doğru bilgiyle doğru hareket etmeye zorlayabilir. Artık medyamız, bu tarihî aydın sorumluluğunu hissetmeli.

Bir akşam yemeğinde torunum kaz boynunu elimle yediğime dikkat etmiş. Hemen taklitle ben de dedem gibi yiyorum dedi. Milletin fertleri, torunum gibi devlet büyüğü cumhurun başına özenebilir, onun sert söylemlerini köpürtebilir. Başkan A Haber’de Şeyh Edebali’nin sözlerini dillendiriyordu şiirsel bir yaklaşımla. Dikkat ettim de burada kem söz, şom ağız, bölmek bize bütünlemek sana kısmını söylemedi. Bana göre İttifaka nifak girmesine engel olabilecek en önemli icraat bu! Karalama, aşağılama dili, kutuplaşmaktan başka ne getirdi bize?

Çözüm sürecinde barış çağrıları niye işe yaramadı? 7 Haziran 2015 seçimlerinde 80 vekil kazanmasına rağmen niye şiddeti devam ettirdi örgüt diye sormuştum bir güneydoğulu vatandaşa. Cevabı ilginçti: Yabancıların kanı kanla yuğmak işlerine geliyor çünkü. Güneydoğu halkı da artık fark ediyor bunu, sürekli işlemek lazım.

İktidarın da ana muhalefetin de bu gerçeklere göre kusura değil çözüme odaklanması lazım. Kısır çekişmeler halkı tedirgin ediyor. Dünyaya meydan okuma gücünde değiliz ayrıca. Ayağımız yorgana uysun diye yatırım önceliklerimizi doğru belirlemeli; üretim, bilim ve teknolojide güç edinmeliyiz. Kendimizi yükselme devrindeki Osmanlı gibi cihana hükmeden devlet göremeyiz, daha kat edeceğimiz çok yol var. Bu iletişim çağında, fikir özgürlüğü adına adam çalmak da ittifaka nifak sokmak da kolay. Bu nedenle siyasetçiler bin düşünüp bir demeli, her dediğini de dikkatli adımlarla eylemeli. Böylece diyebilelim ki yaşasın birlik, dirlik, barış, uygarlık!