İSTANBUL SEÇİMLERİ

Ele avuca gelen, akıl ve mantığa dokunan, realiteyle örtüşen ve aynı zaman da burun ucuyla bakıp tiye alınacak tipten sayısız yazılar yazıldı, konuşuldu ve çizildi.

Kazancın getirici etmenleri ve kaybın şifreleri üzerine birkaç farklı bakış açısı serdetmek istiyorum.

Ak parti açısından kaybın sebepleri üzerine yazmaya kalkacak olursam, bu sütunların yeterli olması pek olası değil. Ama eğer özellikle bir cümle kurmam gerekirse, mevcut hezimet sonucun ana unsuru evvela otuz bir Mart seçimlerinin iptali ve buna bağlı toplumsal reaksiyon ve elbette son birkaç gün içerisinde ki mektup ve röportajın başat öğeler olduğunu vurgulamak kaçınılmaz bir gerçeklik ve büyüklük olarak orta yerde durmaktadır.

Elbette kaybın bu denli açık ara cereyan etmiş olması hem herkesin tahmin edip bekleyeceği bir sonuç olmadığı gibi, kabulü ve sindirimi de aynı oranda mümkün dairesinden haylice uzakta durmaktadır. Bu hezimetin tarafı olan Ak parti, mevcut sonucun üzerinde gerçekçi ve çözüm odaklı analize girer mi? Ve elde edilen sonuçlar doğrultusunda radikal kararlar alır ve uygular mı? İşte bunu zaman gösterecektir.

Kazanan !

Kazanan taraf demekten özellikle imtina ettim. Zira kazananın bir taraf olduğuna dair hiçbir zaman ihtimal vermediğim gibi ne yazılarıma ne de konuşmalarıma konu dahi etmedim. Peki o halde bu sonucun gerekçeleri nelerdir ? sorusu üzerine eğilecek ve kendi düşünce ve tecrübelerimi belirtmek istersem eğer, bunu da birkaç madde halinde ifade edeceğim

1: Ekrem İmamoğlu’nun CHP adayı olmasına rağmen, kampanya süreci boyunca gerek Kemal Kılıçdaroğlu ve gerekse kurmaylarının faal olmadıklarını ve hatta olabildiğince geri planda kaldıklarını söylersek abartmış olmayız diye düşünüyorum. İşte bu geri planda kalmış olmaları, sessiz ve etkisiz tavır takınmaları Ekrem İmamoğlu’na yaptıkları en büyük katkıdır diye düşünüyorum.

CHP genel başkanı ve yardımcılarının müdahil oldukları bir kampanyanın bu denli başarılı olabilmesine imkân ve ihtimal dahi vermiyorum. Aksine, şu ya da bu şekilde, şu ve ya bu kadar kıracakları pot, Türkiye sosyolojisinden uzak, halkın kendisinden kopuk beyanatların ciddi ürküntü, korku ve uzaklaşmanın bizatihi tetikleyicisi olacağını düşünmekte ve inanmaktayım. Hülasa Sayın İmamoğlu, en büyük desteği ancak ve ancak böyle alabilirdi ve nitekim sonuca da sirayet etti.

Ekrem İmamoğlu dersine iyi çalışmış, toplumun nabzını tutacak ana öbek cümlelerin neler getirebileceğine vakıf, vücut dili ve teması, göz teması ve içtenlik ve bütün bunların yanına bir de toplumun uzun zamandır hasret kalıp duymak istediklerinin de defaatle tekrarlaması, mevcut sonucun doğmasında önemli parametrelerdir.

Zaten orta da yılgın, bitkin ve bıkkın olan önemli bir kitlenin varlığı ve kitlenin vasattan yana konum alacağını kestirmek zor da değildi. Dikkat edilecek tek şey, o kitlenin bıkkınlığının ve yılgınlığının gerekçelerini iyi kavramak ve o yumuşak tarafa duygusal ve şefkat tonunda dokunmalara kalmıştı.

Bu ve benzeri birçok sebep galibiyetin ve farkın oluşmasında ciddi etkileri olmuştu.

Gelelim sonuçları nasıl okuyacağımıza.

Öylesi bir sonuç var ki orta yerde, bir tarafta Ak partiye iktidarı veren halk, diğer tarafta belediyeleri CHP’ye teslim etmekteydi. Dışardan ve yüzeysel bakıldığında kendi içerisinde bir paradoks görüntüsü veren bu sonuç, doğru ve sağlıklı analiz edildiğinde görülecektir ki, muhteşem mesajlar içermektedir.

Halk, her ne kadar iktidarı Ak partiye teslim etmiş olsa da, sarı kart göstermeyi ihmal etmemiştir. Ve aynı halk, ciddi bir puan farkı ile de CHP’ye önemli bir kredi açmıştır.

Bu sonuçların bir diğer mesajı, her iki tarafa sarı ve hemen akabinde kırmızıyı gösterebilirim ikazını da barındırmasıdır. Ak partiye iktidarı teslim ederken ve CHP’ye belediyeleri teslim ederken, aba altına gereksinim dahi duymadan sopayı da aşikar şekilde göstermiştir.

Her iki tarafa gerçekçi ve şakası olmayan bu belirgin mesajları veren halk, geriye yaslanmış ve her iki tarafa tanıdığı bu krediyi nasıl kullanacaklarını izlemeye başlamıştır.

Halkın şakası yok ve kırmızı kart parmakları ucunda durmaktadır. İlk faullü harekette bulunanın oyun dışında kalacağı su götürmez bir gerçektir.

HATA YAPMAK CÜRET İSTER…