İSRAİL VE MESCİD-İ AKSA

Bilmem görüntüyü izlediniz mi?

İki yaralı Filistinli yerde kıvranıyor.

Yaraları hayati değil ama kalkıp yürüyüp gidecek kadar da iyi değil durumları.

Tepelerinde bekleyen silahlı İsrail askerlerinden hastaneye götürülme konusunda yardım istiyorlar.

Silahsız olduklarını göstererek masumiyetlerini ifade telaşındalar bir yandan da.

Pişkin, küstah ve müstehzi İsrail askerleri hiç oralı değil.

Filistinlileri biraz yalvartarak nefislerini kabarttıktan sonra acımasızca ilkin biraz arkada duran Filistinliye ateş ediyorlar.

Öndeki yaralı, bir anlık şaşkınlığın ardından feryat ediyor.

İstifini bozmayan İsrailli askerlerinin bu feryat figanı durdurma yöntemleri ise “infaz”…

Vahşet gözlerini o kadar bürümüş ki, otomatik silahlarla yaralı Filistinlileri tarıyorlar.

Sanki karşıda bir ordu varmış gibi makineli tüfek zemberek gibi boşalarak kurşun kusuyor.

Daha önce de benzer görüntüler yansımıştı dünya kamuoyuna.

Ama dünya sağır, dünya kör, dünya dilsiz, dünya elsiz…

Tetiğin arkasındaki parmaklar İsrailli askerlere ait olunca gözler görmez, kulaklar duymaz oluyor, nutuklar tutuluyor.

Hastaneye götürülmek için yardım isteyenlere kurşun sıkanlar İsrailli ise şayet; bunun adı “meşru müdafaa...”

Ölüm kusan makinelinin delik deşik ettiği yaralı masum Filistinliler ise “terörist (!)”

***

Maalesef İsrail’e tahsis edilmesinden bu yana Filistin topraklarında huzur yok.

Üç dinin mukaddes saydığı Kudüs, Yahudilerin elinde esir.

Mescid-i Aksa mazlum, mağdur, mahpus…

İbadet hürriyeti hiçe sayılarak kapılarına kilit vuruluyor mukaddes makamın...

Kamuoyu baskısı artınca, ya da İsrailli yöneticilerin keyifleri yetince göstermelik olarak açıyorlar kapıları.

Bu kez de kutsal belde ile hasretle kucaklaşmak için coşku ile atılan Müslümanları engellemeye çalışıyorlar.

Bir ay içinde yüzden fazla saldırı gerçekleştirmiş İsrail güvenlik güçleri.

***

Mescid-i Aksa…

Mekkeli Müslümanlar için uzakta sayılan mukaddes mabet.

Beyt-ül Makdis…

İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerden olan Hz. Davut zamanında başlanan mukaddes mekanın inşası oğlu Hz. Süleyman zamanında tamamlandı.

Asuriler ve Romalılar tarafından iki kez yakılıp yıkılan Mescid-i Aksa, Bizanslılar tarafından yeniden yaptırıldı.

Mukaddes beldeye Yahudilerden sonra Hıristiyanlar da damga vurmuş oldu.

İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (SAV) Miraç hadisesi sırasında Mescid-i Aksa’da namaz kıldı.

Hicretin 16. Senesine kadar Mescid-i Aksa Müslümanların kıblesiydi.

***

Üç dinin gözdesi topraklar Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı egemenliğine girdi.

Osmanlı, Kudüs’e özel ihtimam gösterdi.

Kanunî Sultan Süleyman Mescid-i Aksa ve yanındaki Kubbet-üs Sahra’yı tamir ettirdi.

Mabetlerin korunması için etrafına sur yaptırıldı.

İbrahim Peygambere izafe edilen Halil Kapısı’nın üzerine kardeşliği, dostluğu simgeleyen bir kitabe konuldu.

“Lâ ilâhe illallah, İbrahim Halilullah” yazılı bir kitabe…

Üç dini, her birerinin ata saydığı Hz. İbrahim’de buluşturan bir şaheser…

Osmanlı o kadar hürmetkâr ve düşünceli, o kadar zarif ve ince…

Öylesine bir saygı ki, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizlerin saldırısı karşısında mukaddes makamların tahrip olmasını engellemek için bir çatışmaya mahal vermeden teslim etmeye rıza gösterecek kadar…

Yeter ki Kudüs, yeter ki Mescid-i Aksa zarar görmesin…

***

Osmanlının bu kadar ihtimam gösterdiği Mukaddes mekan şimdi savaş alanı…

Osmanlının bir kurşunun bile isabet etmemesi için anahtarını teslim ettikleri mabet tahrip oluyor.

Bu barbarlığı durdurmak için İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları yarın İstanbul’da bir araya gelecekler.

Bugün de Yenikapı’da Saadet Partisi’nin öncülüğünde organize edilen bir miting var.

Organizasyonu kimin yaptığı değil, niyet önemli.

Hayırlı neticelere ulaşması dileğiyle…

Umarız İslam Aleminin birliğine ve Mescid-i Aksa’nın hürriyetine vesile olur.