İslam’da bir isyan kültürü vardır. İsyan ikiye ayrılır: Haklı
ve doğru isyan, haksız ve yanlış isyan. İslam’ın isyanı haklıdır,
doğrudur, âdildir, ölçülüdür.
İslam’da şirke, küfre, dalalete (sapıklığa), nifaka, zulme ve diğer
bütün kötülüklere yerine göre derece derece isyan vardır.
Müslüman, bütün kötülüklere mutlaka buğz (düşmanlık) eden haklı
insandır.
İslamın bir isyan ahlakı vardır. Başıboş, delice, kuralsız,
faydadan çok zararı olan isyan, haklı bir isyan olmaz.
İslamın isyan etiğinin hükümleri, metotları dinin emr-i mâruf ve
nehy-i münkerfaslında yazılıdır.
Herkes kendi kafasına göre, kendi başına isyan edemez.
Müslüman başta şirk olmak üzere bütün kötülüklere karşı kalbinde
nefret duyguları besler. Kötülüklere buğz etmeyen, onlardan nefret
etmeyen kimse Müslüman değildir.
Küfre, şirke, nifaka rıza küfürdür.
İslamın isyan, emr-i mâruf ve nehy-i münker hükümlerinin hayata
geçirilebilmesi için; Ümmet birliği olması, Ümmetin başında râşid,
âdil, erdemli, muktedir bir İmam-ı Kebir’in bulunması gerekir.
Asr-ı Saadet’ten sonra İslam’ın en doğru ve başarılı uygulaması
Osmanlı İslamlığıdır.
Osmanlı İslamlığının temelleri şunlardır:
(1) Şeriat yani dinin zâhir hükümleri… (2) Şeriata yüzde yüz uygun
olmak şartıyla Tarikat ve Tasavvuf … (3) Sünnete bağlılık… (4) İş,
ticaret, çalışma hayatında Fütüvvet ahlakı… (5) Irkçılığın reddi,
uhuvvet-i islamiyye… (6) Tefrikaya yol açan ihtilaflı, çekişmeli
meselelerde Sevâd- Âzam dairesi içinde bulunmak… (7) İslam’ın
yorumunda Selef-i Sâlihîne bağlı ve tâbi olmak… (8) Darü’l-İslam ve
Darü’l-harb ayırımını esas kabul etmek… (9) Dört mezhebi hak
bilmek…
On dokuzuncu asrın ikinci yarısında Mekke Şâfiîreisül uleması olan
Zeyni Dahlan hazretleri, Fütuhat-ı İslamiye adlı kitabının Osmanlı
devleti bölümünde şöyle diyor:
“Hulefa-i Râşidîn devrinden sonra, Kur’an ve Sünnete en uygun
sistem Osmanlı devleti olmuştur.”
Osmanlılar hiç hatâ etmemişler miydi? Elbette etmişlerdi ama teori
olarak, prensip olarak Osmanlı Hilâfetinin ve devletinin dayandığı
temeller yukarıda saydıklarımdır.
İşte bu prensiplere ve değerlere bağlı Osmanlı devlet-i islamiyesi,
tarihin kayd ettiği en büyük cihan imparatorluğu, bir PaxIslamica
olmuştur.
Osmanlı devleti, kuruluş ve yükseliş devirlerinde insanlık çapında
bir emr-i mâruf ve nehy-i münker faaliyeti yapmış, nice fütuhata
nail olmuştur.
Bugün dünyayı avuçları içine almış derin şer güçleri, bir yandan
İslamın içini boşatmak, Müslümanları ehlileştirmek (evcilleştirmek)
istiyor; öte taraftan İslam’da ki haklı ve olumlu isyanı saptırmaya
çalışıyor.
Selefî aktivistlerin isyan kültür ve zihniyeti aşırıdır.
Kötülüklerle mücadele edeceğim diye teröre başvurmak İslam’a uygun
düşmez.
Bugün Türkiye’de ve İslam dünyasının nice ülkesinde görülen bazı
büyük kötülükler şunlardır:
1.İttihadın ve uhuvvetin (kardeşliğin) yitirilmiş olması. Ümmet
birliği ve teşkilatı bulunmaması.
2.Müslümanların başında, kendisine biat ve itaat edilen âdil ve
râşid bir Halife bulunmaması.
3.Müslümanların birbirleriyle savaşmaları, çekişmeleri.
4.Beş vakit namazın büyük ölçüde yitirilmiş olması.
5.Din ile hayatın birbirinden ayrılmış, kopmuş olması.
6.Çocukları ve gençleri iyi Müslüman olarak yetiştirecek İslamî
eğitim sistemi ve İslam mektepleri medreseleri bulunmaması.
Şuurlu, olgun, uyanık Müslüman bu altı büyük kötülüğe karşı içinde
isyan duygusu taşımalı ve beslemelidir.
Kur’ana, Sünnete, Şeriata, İslam ahlakına aykırı, taban tabana zıt
kötülüklere, haramlara isyan etmeyen kimse cahil ve gafildir.
İlmi olan bilen kimselerin bu kötülüklere razı olmaları,onları
desteklemeleri küfre yol açan bir sapıklıktır.
Kur’anın, Şeriatın kesinlikle haram dediğine helaldir diyen kâfir
olur. Namaz kılsa da, oruç tutsa da…
Zaruriyatı diniyeyi inkâr eden kâfir olur.
Müslüman, kendisine yetecek, kendisini kurtaracak derecede
ilmihalini, fıkhını öğrenmeli; bu bilginin ışığında kötülüklere ve
sapıklıklara karşı haklı ve doğru bir isyan kültürüne sahip
bulunmalıdır.