Tek hak din ve kurtuluş yolu olan İslam’ın müşahhas manada doğru anlaşılması ve yaşanması, ehl-i sünnet ve’l cemaat yoluyla mümkündür. Bu uğurda gayret sarf eden bütün kardeşlerimi takdir ediyor ve Allah hepsinden razı olsun diyorum.

Tek hak din ve kurtuluş yolu olan İslam'ın müşahhas manada doğru anlaşılması ve yaşanması, ehl-i sünnet ve'l cemaat yoluyla mümkündür. Bu uğurda gayret sarf eden bütün kardeşlerimi takdir ediyor ve Allah hepsinden razı olsun diyorum.

Ancak ehl-i sünnet yolu üzere ortaya konan hizmetlerin mahiyet ve kalitesi hayatî önem taşımaktadır; bu tabir bir slogandan ibaret değildir.

I- İSLAM'A HİZMETTE SOSYAL MEDYA FIRSATI

Günümüzde Yüce Dinimiz İslam'a, her türlü basın yayın vasıtası kullanılarak dış kaynaklı, ama içten destekli korkunç saldırılarda bulunulmaktadır. Bu saldırıların kimi açıktır, kimi de münafıkçadır. Fitne fesadın kol gezdiği böyle bir ortamda hizmet imkan ve fırsatı bulabilmek, İslam'ı savunabilmek adına sosyal medya büyük bir fırsattır ve hayatî önem taşımaktadır.

Ehl-i iman, ehl-i sünnet kardeşlerimiz bu fırsatı önemli ölçüde kullanmakla birlikte, maalesef zaman zaman boş ve faydasız, hatta zararlı ve tehlikeli paylaşımlara da şahit olmaktayız.

Sosyal medya hiçbir zaman batıla hizmetin vasıtası yapılmamalı; boş ve faydasız tartışmaların meydanı haline getirilmemelidir. En faydalı ve en lüzumlu meseleler öne çıkarılmalı, ilmî ölçüler doğrultusunda paylaşımlar yapılmalıdır.

Boş ve faydasız iş Müslümanın gündeminde olamaz. Meali verilen şu ayet ve hadis bunu anlatır:

'Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.' (Müminûn: 3.)

'Faydasız ilimden Allah'a sığınırım.' (Tirmizî, Daavat, 68.)

Keza sosyal medya platformunda gıybetten, dedikodudan, fitneye sebep olabilecek her türlü paylaşımdan da kaçınılmalıdır.

Siyaseti mutlaka 'mukaddesattan ve milletten yana olmak' şeklinde anlamalı; takım tutar gibi, derinliği olmayan partizan bir anlayışın hizmetin önünü kestiği bilinmeli ve bundan uzak kalınmalıdır. Bu yaklaşım, insanların siyasi tercihlerine tahdit koyma anlamına gelmez.

Yine sosyal medya paylaşımlarında öne çıkarılan faydalı konular müdellel bir şekilde, ilmî kriterlerle ortaya konulmalıdır. Müzakere, müşavere, hakkı tavsiye mantığı esas alınmalı; İslamî olmayan üsluplardan uzak kalınmalı; her platformda olması gerektiği gibi burada da İslam ahlak ilkelerine uyulmalıdır.

II- HİZMETTE ANA MESELELERİN TESPİTİ

Bu şuurla sosyal medyayı bir hizmet vasıtası olarak kullanmaya gayret eden mümin, muvahhid ve ehl-i sünnet mensubu kardeşlerimiz şunu çok iyi bilmelidirler ki, günümüzde en büyük sorun, Yüce Dinimiz İslam'ın asliyet ve safiyetinin bozulmak istenmesi, onun 'tek hak din' olma özelliğini ortadan kaldırılmaya teşebbüs edilmesidir. 'İlmî çalışma' ve 'fikir hürriyeti' görüntüsü altında İslam'a yönelik en büyük ve en tehlikeli saldırı budur. Bu oyun oryantalist kaynaklıdır; ama bizden bilinen, özellikle de akademik kimlik taşıyan şahıslarla sahneye konmaktadır.

Netice, inanılmaz boyutlara ulaşan akaid ihlalleridir. Özellikle Kitap ve Sünnet'e ters düşülmesi, Kitap ve Sünnet bütünlüğünün parçalanması, bu meyanda Sünnet - Hadis inkarcılığı, böylece Kuran'ın tahrife açık hale getirilmesidir.

Bu akaid ihlallerine paralel olarak itikadî bidatlerin de çok yaygınlaştığını görmekteyiz: Vesile ve şefaatin, kabir azabının, mucizelerin, kaderin inkarı; tasavvufun, mezhep ve müçtehitlerin yok sayılması veya itibarsızlaştırılması ilk akla gelenlerdir.

Sonuç olarak Yüce Dinimiz İslam, muharref Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi reforma tabi tutulmak istenmektedir.

Bu işin ilk bakışta görülmeyen, ama son derece tehlikeli ve ortaya çıkması kaçınılmaz bir boyutu da şudur:

Eğer bu tahrifat furyasının önü alınmazsa, bu durum devletin ve milletin inkırazına sebep olabilecek büyük bir yıkıma doğru gitmektedir.

Bu hususta 550 yılın ardından Abbasilerin sonunu getiren, Bağdat'ın Hülagunun zalimleri tarafından yağmalanması, Müslümanların büyük bir katliama tabi tutulması ve yine 850 yıllık bir hakimiyetten sonra yaşanan Endülüs faciası, tarihî birer ibret vakası olarak mutlaka dikkate alınmalıdır. Gidişat maalesef bu yöne doğrudur. Bu tespitimizde bir mübalağa olmadığını imanı bütün, aklıselim sahibi, biraz da ilmî gerçeklerin tahlilini yapabilen ve tarihten ders alabilen her insan anlar.

Evet, böyle büyük bir tehlikenin ayak sesleri duyulmaya başlamıştır; adeta sonun başlangıcına gelinmiştir. Hiç kimse durumu basite alarak bu tespitlerimize felaket tellallığı diyemez.

Gelecek yazımızda bu vahim gidişatın önlenmesi için, 'hizmet' adına kuşanılması gereken keyfiyet ve vasıflara işaret edeceğiz